Kaya Çilingiroğlu dedi ki: “Ben zaten çocuğumun bütün giderlerini karşılayacağım. Gideceksin bir adamla birlikte olacaksın, yiyeceksin, içeceksin, paranı ben vereceğim...”
Hülya Avşar, bu sözlere karşılık dedi ki: “Haklı olduğu taraflar da var, haksız olduğu taraflar da... Bir insan çocuğu için eski eşine bir şeyler yapabilir. Annenin paraya ihtiyacı varsa, çocuk mutsuz olur. Onun mutluluğunu bozmamak için erkek olsam, kadına da para verirdim.”
Boşanan kadın ve erkek arasındaki maddi ilişkiyi sadece çocuk üzerinden okumak ne büyük eksiklik!
Bir erkek, bir kadını sevecek, evlendiklerinde, onu bir statüden alıp, başka bir statüye taşıyacak, oturduğu semti, gittiği kuaförü, ulaşım biçimini değiştirecek. Sonra, erkek, bir başkasına aşık olacak ya da duygusu bitecek veya şehveti geçecek sonra kadına, “Eski mahallene, eski kuaförüne, eski yaşam biçimine dön” diyecek.
Hiç de adil ve vicdanlı bir davranış biçimi değil bu!
Evli olsun ya da olmasın, birlikte olmaya başladığında kadının hayatını ve alışkanlıklarını değiştiren erkeğin, ayrılık kararından sonra, kadın kendini toparlayıncaya kadar, aynı sosyal statüyü sağlaması, gece kafasını yastığa koyduğunda rahat uyumasını sağlar.
Meseleye biraz da bu açıdan bakmayı becermemiz lazım...
Bakalım da utanalım halimize!
Suudi Arabistan’ın parayla sosyal medya ünlülerine tanıtım yaptırma işi fena halde geri tepti.
Yok, maalesef bizim memlekette değil; dünya genelinde...
Fotoğrafta gördüğünüz genç kadının adı Sofia Richie. Sadece Instagram’da 6 milyondan fazla takipçisi var. Şeyma Subaşı’nın da katıldığı ‘sözde müzik özde Suudi Arabistan propagandası’ etkinliğine, o da gitti.
Riyad’dan paylaştığı fotoğraflara, bir sürü takipçisi sert tepki gösterdi. Yazılanlar hiç de hafif cümleler değil... Bir takipçisi, “Kaç para aldın bu festivali tanıtmak için?” diye sormuş; bir başkası, “Kadınların ikinci sınıf vatandaş olduğu ülke” diye hatırlatmış.
Tepkiler çoğalınca, internet dünyası için önemli bir kaynak
olan Buzzfeed News de topa girmiş ve Cemal Kaşıkçı cinayetini, trans bireylerin gördüğü baskıları hatırlatıp, hesaplarından Suudi Arabistan propagandası yapan sosyal medya fenomenlerinin, takipçilerinden gördüğü tepkileri haberleştirmiş.
Çarşamba sorduğum soruyu, şimdi bir kez daha soruyorum:
Subaşı’nın yaptığı bireysel işe, oraya gitmesine, para kazanma çabasına hiç itirazım yok.
Ancak nasıl olur da bizim medyamız, içinde Subaşı var diye, Suudi promosyonuna alet olur, o fotoğrafları kullanır?
Ülkemizde operasyon yapan bu adamlar, şimdi de tüm dünyaya sosyal medya operasyonu yapıyorlar.
Dünya yemiyor, maalesef biz yiyoruz...
‘AAA, CAMBAZA BAK!’
Eğer Galatasaray taraftarı sahada oynanan ‘şey’den mutluysa,
Eğer Galatasaray takımı, kaybettiği maçlarda bile tüm ruhunu ortaya koymayı başardıysa,
Eğer, kariyerli kiralıklar, bir hedef etrafında kenetlenip, takım haline getirelecek yönetim başarısı gösterildiyse,
Eğer, benden başka herkes suçlu, benden başka herkes
ocakta gidebilir havası yoksa, Fatih Terim’in, ‘ZORLU’ vurgusu yaptığı, Federasyon, MHK ve Fenerbahçe Yönetimi’ni hedef alan tweet’i sonuna kadar haklıdır. Ama eğer taraftar sahada oynanan şeyin oyun olmadığının farkındaysa, canı kadar sevdiği takımını ruhsuzlukla suçluyorsa, teknik yönetim, aslında son derece kariyerli adamlardan bir takım yaratamadıysa, atılan tweet “Aaa, cambaza bak!” deme çabasından öteye geçmez.
Türkiye’de futbol ileri gitmese de taraftarlar Avrupa liglerini seyrede seyrede
oyunu anladı ve bu küçük kurnazlıkları yemiyor artık...
Fayton meselesinde gözden kaçanlar
- Bir at normalde 20 yıl, faytona koşulunca iki yıl yaşar deniliyor. Peki bugün faytonlar yasaklanırsa, mevcut atlar ne olacak? Ne “Faytonlar yasaklansın” diyenlerin ne de yasaklama kararı verecek olanların bu duruma dair bir planı yok. Sahipleri, artık para kazandırmayan atları, masraf kapısı olarak görüp de, bir uçurumdan aşağıya atarsa ne olacak?
- Hıncal (Uluç) Abi’yle aynı gün fayton konusunu yazdık ama 180 derece farklı açılardan. O, New York örneğinden yola çıkarak faytonlara sahip çıkılması gerektiğini yazmış, ben Adalar’daki dik yokuşlara dikkat çekmiştim. Hemen fırçamı yedim elbette, ‘New York’taki faytonlarda tek, Adalar’daki faytonlarda çift at var’ diye... Bu doğru ama New York örneğinde başka doğrular da var.
- İstanbul’da belediye araçları ve şoförü denetleyip, atları ıskalayarak, işini eksik yapıyor, bu doğru ama fayton sahiplerini ne yapacağız? Çok sayıda faytonu olan, bu işin tekeli haline gelmiş insanlar, bir araba ve iki atı, taksi plakası gibi kiraya veriyorlar. Büyük kiralar ödeyenler de, verdikleri parayı çıkarmak, üzerine kâr etmek için atları olması gerekenden uzun saatler boyunca çalıştırıyor. En kötüsü Şanlıurfa’dan yeni atlar getirmek, bir ata hak ettiği gibi bakmaktan çok daha ucuz ve kolay.
- Adalar’da faytonların yasaklanması için bunca zamandır yapılan kampanyalar yerine, atların zorlandığı, sakatlanmalarına yol açan asfalt zeminin değişmesi için hiç kampanya yapılmadı mesela. Yasaklama kolaycılığı yerine, hayvanların yaşam ve çalışma koşullarını düzeltmeye çalışmak, bir atın altı saatten fazla faytona koşulmaması için gereken tedbirlerin alınmasını istemek gibi seçeneklerimiz olabilirdi. Onları kullanmayı da biz akıl edemedik...