ERKEK ÇOCUK ANNESİ SENDROMU
Haberin Devamı
Oyuncu, siyasi fikrini paylaşır, kayınvalide, “Aile geleneğimizde öyle şey yok, bu paylaşımlar oğullarıma ve torunlarıma zarar veriyor” diye itiraz eder.
Ünlü ya da ünsüz, kendisine dair fikirleri olan bir bireyden bahsediyoruz değil mi?
Kaldı ki Saat, Kenan Doğulu’yla evli olduğu için
ünlü olmadı, paylaştığı fikrin artısı ya da eksisi sadece kendisine fatura edilir.
Serpil Doğulu’nun cümlesindeki “Oğullarım ve torunlarım” vurgusuna dikkat edin lütfen, tüm aileye karşı oyuncuyu tek başına bırakan bir açıklama bu.
Sadece bir cümleden yola çıkarak bir durumu anlamak ya da anlatmak mümkün değil.
Biraz tarayınca Harbiye Açıkhava’da oğlunun konserinde geliniyle yan yana oturmayan, hatta selamlaşmayan bir anne portresi haberi buluyorsun.
Saat’i sevmiyor, karşılaşmak istemiyorsan, oğlunun konserine gitmez, medyaya da malzeme vermezsin değil mi? Ama ortada “Ben anayım, haklar benim!” duruşu var.
Benzer bir sürü haber buldum ama “Beren çok da iyi bir gelin” diye başlayan bir övgü cümlesinde, mesele daha da netleşti benim için.
Medyanın “Beren Hanım bebek sahibi olacak mı?” sorusuna, “İnşallah, o iyi
haberi bekliyoruz” diye yanıt vermiş.
İlk bakışta normal gelebilir size bu cevap ama bir kadın
için son derece önemli ve kırılgan bir noktadır doğurganlık, dile getirilen beklenti, zora sokar insanı. Yani “Önemli olan mutlulukları. Diledikleri zaman o da olur inşallah” diye bir cevap, çok daha şık olurdu. Serpil Doğulu “Erkek çocuk annesi sendromu” yaşayan tek anne değil, hatta çoğu erkek çocuk annesinde benzer bir sendrom var.
Bir çocuğu büyütmek
ve yetiştirmek elbette
insana gurur verir, bazı beklentileri de beraberinde getirir ama hayata müdahale bir başka boyut. O boyut aşıldığında en büyük zararı gören, aslında yetiştirdiğiniz çocuk oluyor.
Düşünsenize, Kenan Doğulu annesini sosyal medyada takip etmeyi bırakmış, bu kararı haber olunca, tekrar takip etmeye başlamıştı. İnsan bu hale düşürmemeli evladını...?
O ne biçim set arkadaşlar?
Önceki gün sette birisinin kafasına fotoğraf makinesi fırlattığı haberi yapıldı.
Sonra akşam saatlerinde Demet Özdemir’den açıklama geldi, “İş bildiğiniz gibi
değil” diye.
Açıklamaya baktım, sete giren biri, Yaman’ın kolundan tutuyor, Özdemir’e hakaret ediyor, oyuncu kolunu kurtarmak isterken fotoğraf makinesi yere düşüyor
falan filan...
Eğer durum böyleyse, setin hali içler acısı demektir.
Durduk yere kimse bir
sete giremez, girdiğini varsayalım, izin olmadan oyunculara o kadar yaklaşamaz ve hakaret edemez. Eğer tüm bunlar olabiliyorsa, ortada ciddi bir güvenlik zafiyeti var demektir.
Delinin ya da kötü niyetlinin biri gelse, oyunculardan birini
bıçaklasa, o zaman ne olur,
dizi devam edemez hale
gelir bir süre. Yapımcısı
bu kadar tecrübeli bir
projenin setinde, bu kadar zaafiyet yaşanacağına inanamıyor insan.
Kelaynak kuşu muamelesi
tek bir ilde seçim kazandı.
Ovacık ilçesinde iyi işler yapan Fatih Mehmet Maçoğlu, HDP’den gelen tehditlere rağmen, Tunceli’de seçime girdi ve galip geldi. Bakıyorum da, oldukça ilginç buldu bu durumu medyamız...
Hani nesli tükenmekte olan türlere özel bir sempati duyar ya insan, öyle bir hava sezinliyorum yazılarda.
Kapitalizm kaynaklı krizlerin işsiz bıraktığı insanların Avrupa’da giderek aşırı sağa kaydığı, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan ırkçı fikirlerin hortladığı, İslam karşıtlığını Hristiyanlık üzerinden tatmin eden insanların yaşadığı bir çağdayız.
Her tez aynı zamanda karşı tezin büyümesini sağlar, o yüzden kelaynak kuşu muamelesi yapmamak gerekir Maçoğlu’na...
SAÇMA AMA GERÇEK!
Seçim sonuçlarının ardından büyük bira üreticilerinin hisse senetleri değeri, son sekiz ayın zirvesine çıkmış.
Sadece ‘uyanık yatırımcı tercihi’ diye açıklanamaz
bu durum.
Laiklik denilen koca bir değere, sokakta toplu içki içme eylemi yaparak sahip çıktığını düşünen garip mantığın da izleri kalmıştır mutlaka.
Dünyada seçim sonucunun böyle etkiye yol açtığı tek ülke biziz herhalde...