Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sizi Melek Karabağ’la tanıştırmak istiyorum. Kuşadası’nda yaşıyor, daha 10 yaşında. Bir gün internette dolaşırken birisinin tedavi sürecinde saçları dökülen kanser hastaları için ücretsiz peruk yaptığını okuyor. Çok düşünmüyor Melek sonrasında.

Önce perukları yapan Kenan Kaya’yla temasa geçiyor, ardından berber koltuğuna oturuyor. Üç yıldır özenle uzattığı saçlarına makas değerken, o yaşıtı kanser hastaları için iyi bir şey başarmanın onurunu yaşıyor.

Kesilen saçların ulaştığı Kenan Kaya bugüne kadar 500 civarında peruk yapıp, kanser hastalarına vermiş biri. Zülfü Livaneli’nin ‘Ada’ albümüne adını veren şarkının sözleri şöyleydi: “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey...” Çok teşekkürler sevgili Melek ve Kenan Kaya. Dünyanın hala yaşanılabilir bir yer olduğunu hatırlattınız bize. Bu insan olma değerini hatırlatan haber için Yeni Asır’a da teşekkür.

Haberin Devamı

DÜNYAYI GÜZELLİK KURTARACAK

Urfa neden radyosuz kaldı?

Anadolu şehirleri için ulusal radyolar son derece önemlidir. Şanlıurfa’da bir süredir bazı ulusal radyolar, yerel televizyon ve radyolar yayın yapamıyor. Bunların içinde Harran Üniversitesi’nin radyo ve televizyonu da var. Bu yayın kesintisinin sebebi, verici ve anten sistemlerinin yer aldığı direğin bir başka alana taşınması. Belediye elinden gelen tüm kolaylığı gösterdi ama Akabe bölgesindeki direğe bir türlü enerji
verilemedi. Elektrik olmayınca sistemler çalışmıyor, yayınlar Urfa’ya ulaşmıyor.
Un, yağ, irmik var ama ateş olmayınca da helva yapılamıyor işte.

DAHİ Mİ DELİ Mİ?

“Dahilikle delilik arasında çok ince bir çizgi vardır” sözünü duymuşsunuzdur muhakkak. Mesela Einstein çorapsız dolaşmasıyla ünlüydü. Bilinen bir diğer özelliği de kendi sandaletlerini bulamadığında, eşinin arkası açık ayakkabılarını giyip sokağa çıkması. İrem Derici, zaman zaman abartılı giyim tercihleri ve argo kullanmayı sevmesiyle dikkat çeken bir isim. Biraz övgüyle de karışık “Deli bu kadın” diyenler vardır, ben de diğer taraflarını yazmak istedim.

Normal lise öğrenimine devam ederken aynı zamanda devlet konservatuarı piyano bölümünü bitirmiş. Sonra sosyoloji eğitimi alıp, üzerine pazarlama iletişimi yüksek lisansı yapmış. Yüksek lisans öğrencisi olduğu dönemde hem O Ses Türkiye yarışmasına katılmış hem de Monopop isimli grupla bir sürü yerde sahneye çıkmış. Bu sene konuk olduğu radyolara çikolata değil zeytinyağlı dolmayla giden ilginç bir kişilik İrem Derici. Deli de olabilir, dahi de hatta pazarlama iletişimini çok iyi bilen normal biri de olabilir ama sürünün bir üyesi olmayı kabul etmediği kesin.

Haberin Devamı

Biyolojik anne, gerçek anne

Anne olmak, bir bebeği dokuz ay karnında taşımak demek mi? Yasaya göre öyle ama annelik dediğimiz şey aslında çocuğu doğurduktan sonra başlamıyor mu? Cinayete kurban giden küçük Ceylin’in bildiğimiz tek dramı, öldürülmesi değilmiş meğerse.

6.5 yıldır annesini görmüyormuş Ceylin. Annesi Ceylin’in babasından boşandıktan sonra bir başka evlilik gerçekleştirmiş, iki çocuğu daha olmuş. Küçük kızın tabutuna sarılırken “Onu psikolojisi bozulmasın diye arayıp sormadım” diyor. Yok öyle hikaye... Bir çocuğun psikolojisi asıl annesi arayıp sormadığı zaman bozulur. İnsan karısından, kocasından boşanır ama evladından boşanamaz, böyle de annelik olmaz. Biyolojik annelere bir sürü hak tanıyan yasaların, çocuk için asıl emeği fedakarlığı yapan, karnında taşımasa bile gerçekten annelik yapan kadınları da gözeterek tekrar düzenlenmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

YAŞ, TECRÜBE, KARAKTER

“72 kitabım var, çoğunu 80 yaşından sonra yazdım. Bir şeye aşık oldunuz mu her şeyi unutursunuz.” Hocaların hocası, tarih denilince akla gelen ilk isim, Halil İnalcık’a ait bu sözler. Tek örnek değil ama kendisi. Mesela John B. Fenn, 2002 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü aldığında 85 yaşındaydı. Dünyanın en yaşlı maraton koşucusu Hintli Fauja Singh, 100 yaşında her gün 16 kilometre koşuyordu.

Türkiye’nin en ünlü spikerlerinden biri olan Halit Kıvanç, 1925 doğumlu ve hala mikrofon başında. Christopher Plummer, geçen sene, ‘Beginners’ filmiyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ı kazandığında 82 yaşındaydı. Mesela Deniz Baykal 79 yaşında ve halen Türkiye’de siyasetin etkin isimlerinden biri.

Daha bir sürü örnek var ama tüm bunları alt alta yazmamın sebebini söyleyeyim size: Galatasaray Spor Kulübü’nün eski yöneticisi Sedat Doğan, Galatasaray Adası’nın Suada’ya dönmesini eleştiren Hıncal Abi (Uluç) için “Artık iyice yaşlanmış” diye bir cümle kurmuş. Parayla satın alınamayan nadir şeylerden birisidir tecrübe. ABD’nin efsane Dışişleri Bakanı Kissenger 90’lı yaşlarında Washington’da akıl danışılan birisiydi. Galatasaray Divan Üyeleri arasında da 70 yaşını aşmış insan sayısının ne kadar çok olduğuna bakmak bile yeterli aslında cümlenin saçmalığını anlamak için.

İnsanın yaşına değil karakterine bakmak gerektiğine inananlardanım ben. En azından yıllarca evine konuk olduğun birinin eleştirilerine “Artık iyice yaşlanmış” diye karşı cümle kurmanın doğru olmadığını bilecek kadar da yaşam tecrübem var.

DÜNYAYI GÜZELLİK KURTARACAK

Deniz Seki ‘Sabaha kadar şarkı söyledik’

5 Haziran’da cezaevinden tahliye olan Deniz Seki, son gece yaşadıklarını anlattı. Koğuş arkadaşlarına mini bir konser verdiğini söyleyen şarkıcı, şunları açıkladı: “İftardan sonra gitar çalmamı istediler ama ‘Şu anda çalamam’ dedim. Çünkü her şey birbirine girdi kafamda. Mini bir konser verdim arkadaşım Dilek’le. Akışına bıraktık ve herkes sabah ezanına kadar şarkı söyledi. Taze limondan çaylar demlendi, pastalar yapıldı. Benim bir irmik böreğim var onu çok seviyorlardı, onu yaptım.”

Hapis yüzünden ömrünün sekiz yılını harcadığını belirten şarkıcı, “Son hükümden önce 8 ay cezaevindeydim. 2009 yılında ilk tutuklamam var. Yani ömrümden giden, aslında baktığın zaman, 2009’dan bu yana koca bir sekiz yıl!” şeklinde konuştu.

İade-i itibar istediğini söyleyen Seki, “Hiç kimseye hiçbir şey temin etmedim. Temin ettiysem temin ettiğim insanlar neden ceza almadı? Temin ettin dediğin kişi yok ortada” dedi.

Röportajdan kısa kısa:

lDeniz Seki olmak orada ayrıcalık versin diye katiyen istemedim. Yapı olarak öyle bir insan değilim. Benim hayat felsefem, büyüdükçe küçüleceksin. Ağır bedeller ödedim. Deniz Seki olmak da bu
bedelin bir parçası.

Keşke kelimesini sevmiyorum. O yüzden yaşanması gerekiyormuş, yaşanmış.

Bundan sonra konserler, müzik, güzel insanlar, dünyayı gezmek, sevmek sevilmek ve çoğalmak istiyorum.

İçimde bir küçük kız çocuğu var hiç büyüsün istemiyorum. Takvim yapraklarıyla alakası olmayan kadınlardan olacağım. Ruh yaşım hiç büyümüyor.

İster istemez tahliye olurken biraz korktum. Kendimi dünyaya ışınlanıyormuş gibi hissettim. Oradayken de sanki orada doğdun, orada ölecekmişsin gibi geliyor sana. Çok değişik duygular.