Bir kadın, oldukça ünlü bir ailenin varislerinden birine çıplak videosunu yollamış. Herkes çıplaklığı ve o video nedeniyle iki kardeş arasında çıkan kavgayı konuştu geçtiğimiz hafta. Erkekleri etkilemek için çıplaklığını silah olarak kullanan çok kadın var, o kısma takılmadım.
Takıldığım şey, bir erkeğe ‘Seni çok istiyorum’ deyip devam cümlesinde de markasını söylediği bir bileklik isteyen kadının şaşkınlığı. Daha utanmaz değil, daha şaşkın diye, bilerek ve isteyerek tanımladım durumu.
Şaşkınlık bu zira, arka arkaya bu iki cümleyi duyan bir erkek istenilenin kendisi değil, parası olduğunu hemen anlar. Kimse salak yerine konmayı, çıplaklık gördü mü ne olduğunu şaşıran adam muamelesi görmeyi istemez. Zengin erkeklerin parasını yiyerek, pahalı hediyeler aldırarak, yaşam sürdüren başka kadınlardan daha utanmaz değil bu sözünü ettiğimiz kadın. Ama öyle kadınlardan çok daha şaşkın olduğu kesin...
Pişmiş tavuk fakültesi
Hisarüstü’ndeki harika binadan, daha inşaatı bitmemiş Avcılar Kampüsü’ne sürüldüler, 1989’da Kenan Evren tarafından. O kadar ıssızdı ki ortalık, 1993’te, okuldan çıkıp otobüs durağına gitmeye çalışan bir kız öğrenci, önce tecavüze uğradı, ardından öldürüldü.
Devlet, Fatih Üniversitesi diye bir üniversite kurmaya niyetlenmişti bir zamanlar, ilk devredilecek listesine yazıldı adları. Resmi adı İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi ama başına gelenlere bakınca, pişmiş tavuk fakültesi, demek de mümkün adlarına. Şimdi İbni Sina Üniversitesi’ne bağlanacakmış işletme fakültesi. İki tane sorum var bu kararı veren YÖK yetkililerine.
Birincisi; Türkiye’de AACSB akreditasyonuna sahip sadece üç işletme fakültesi var ve İstanbul işletme, devlet üniversiteleri içinde bu akreditasyona sahip tek fakülte. Bu devir gerçekleşirse o akreditasyon ne olacak, diplomaların uluslararası geçerliliği kalacak mı?
İkincisi, lisans üstü eğitimde ulu bir çınar durumundaki İşletme İktisadı Enstitüsü’nü kapatmanın kime, ne faydası var acaba?
En pahalı düğün
Hintli bir aile, Antalya’da 2 milyon dolarlık bir düğün yaptı, her yerde haber oldu. Oysa bu ilk değil, daha önce de Antalya’da yüksek bütçeli düğünler yapmıştı Hintliler.
Prens Charles ve Lady Diana’nın toplam bütçesi 110 milyon dolar olan düğününden sonra dünyanın en pahalı ikinci düğünü, 66 milyon dolarlık bütçeyle yine Hintli bir aileye ait. Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Lakshmi Mittal’ın kızı Vanisha Mittal’in düğünü, Paris’te Versay Sarayı’nda başladı, 17’nci yüzyıldan kalma Veaux le Vicomte Şatosu’nda devam etti. Eyfel Kulesi’nden de havai fişek gösterisi yapıldı. İstanbul’da ne Topkapı Sarayı’nda düğün olur, ne de Galata Kulesi’nden havai fişek gösterisi ama Antalya bu Hint düğünleri işine daha fazla asılmalı.
Bir dönem zengin yabancılar için İstanbul’un düğün şehri olma sıfatını, belki Antalya devam ettirebilir...
Açık ortaokul öğrenci sayısı
2 Haziran’da Liselere Kayıt Sınavı var ya, sonuçların açıklanacağı tarihle seçim tarihi birbirine ne kadar yakın diye bakarken dikkatimi çekti, Açık Öğretim Ortaokulu.
Bu okulun varlığını biliyordum da öğrenci sayısının 700 bin civarında olduğunu yeni fark ettim.
Son derece düşündürücü bir rakam bu. Yaşları 9.5 ile 13.5 arasında değişen çocukları, olmaları gereken okullara yollayamıyoruz.
Peki nerede bu çocuklar, çalışıyorlar mı, birileri tarafından dilendiriliyor ya da ne yapıyorlar?
Diyelim ki bu çocuklara iyi-kötü bir öğretim veriliyor ama okula gitmeyen çocuk eğitimi nasıl alacak?
Bir çocuğun iyi vatandaş olmasını sağlayacak şey, aldığı eğitimdir ve bu tüm matematik formüllerini öğrenmekten daha önemlidir.
Bana ne, benim çocuğum devlet ya da özel okula gidiyor, deyip sırtınızı dönebileceğiniz bir sorun değil eğitimsiz öğrenim sorunu.
Zira devlet ya da özel fark etmez, okula giden çocuğunuz yarın bu çocuklarla arkadaş olacak, rekabet edecek ya da evlenecek.
İLK GERÇEK JAMES BOND
Tıpkı James Bond gibi, keman çalmaktan tutun da Fransız piyangosunu icat etmeye kadar bir sürü meziyeti olan bir adam. Hayatında hep kadınlar var ve o kadınlar bir şekilde hep zarar görüyorlar. Kan ve kavga derseniz, o da var hayatında bol bol.
Dünyanın bilinen en ünlü çapkını, Casanova sözünü ettiğim kişi. Bir adam düşünün, hem hukuk hem de teoloji eğitimi almış olsun. Rahiplik yapan ama sarhoş olup kilise kürsüsünden defalarca düşen, onlarca kez hapse giren birisi.
Depresyon tedavisi olarak başından geçenleri yazdığında da ortaya 3 bin sayfalık bir kitap çıktı. Asırlar sonra, doğum günü olan 2 Nisan’da, adına açılan bir müzeyle doğduğu şehre geri döndü Casanova. Artık daha fazla turist gelmesin diye halkın isyan ettiği bir şehirde açılan müzeye bakar mısınız?
Biz İstanbul’a gelen turistlere Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe’den başka bir tavsiyede bulunamıyoruz maalesef...