Eskiden, “Çocuktan al haberi” derdik, şimdi “Çocuktan al parayı” devrine girdik. Fotoğrafta gördüğünüz sekiz yaşındaki çocuk, 22 milyon dolar para kazanıyor her sene YouTube üzerinden... Çektiği oyuncak deneyimi videoları, bugüne kadar 26 milyar kez izlendi, kanalının 17 milyon abonesi var. “Bir çocuğa bakarak genelleme yapılır mı?” diyenler çıkabilir.
YouTube’dan senede 16.5 milyon dolar kazanan ve en fazla gelir elde edenler listesinde dördüncü sırada bulunan Daniel da çocuk ve bir oyun hesabı üzerinden elde etti bu geliri... Sonuç mu? Miniklerin oyuncak sevdalarını bile gelir kapısına dönüştüren bir hale geldi dünya. İyi değil aslında bu gidişat...
Astana Gençlik Meclisi vekili Dinagül Tasova, yanda fotoğrafını gördüğünüz hanımefendi. Aynı zamanda bir model olan vekilin podyumda taşıdığı bu kıyafet, tartışma yarattı ülkede...
“Bir vekil böyle giyinmez” diye karşı çıkanlar da oldu, “Bu onun mesleği” diye destek verenler de... Tartışma o kadar büyüdü ki, tasarımcı, “Bu elbisenin özelliği göğüs yerinin şeffaf olması ve o yüzden iç çamaşırı olmadan giyilmesi gerekir” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Herkesin taşıdığı kıyafeti tartıştığı Tasova, bir açıklamada bulunmadı ama elbisenin konuşulan bölümlerini emojilerle kapatarak sosyal medya hesabından fotoğrafı yayınladı. Demek ki, siyaset yapanların sadece ticaretten değil, moda dünyasından da uzak...
DEMET, BİZİM DEMET İŞTE!
‘Bari sen yapma Demet’ diye yazmıştım geçtiğimiz cuma.
‘Sen gerçeksin, başkalarına benzeme, yuvanızı yeniden kurduğun haberini Hira’nın videosu üzerinden paylaşma’ demiştim.
Sabahları çok erken kalkarım, sindire sindire gazetelerimi okurum. Daha 05.30 olmamıştı ki, Akalın’ın Twitter mesajı geldi. İlk mesajında öfkeliydi, yanıt verdim, “Sevdiklerimizi eleştirmezsek onların dostu değil, dalkavuğu oluruz” diye.
“Ben aynen o tanıdığınız bazen çok patavatsız Demet’im” diye başlayarak, olayın aslını anlattı ikinci mesajında.
Bakıcıya o videoyu hemen sildirmiş Akalın, Hira da “Annem bana kızacak” diye ağlayarak uyumuş. Bunu yazacağım zevkle diye yanıtladım. Birbirimizi anlamış olarak bitirdik konuşmayı, saat daha 06.30 bile olmamıştı.
Eşinden zorunlu ayrılığı sürecinde, “Hani iyi günde, kötü günde” diye yazanlar olmuştu onun için.
Evladının geleceği için kendi mutluluğundan vazgeçen bir kadındı benim gözümde. Eşiyle barıştı, şimdi de ‘Acaba sahte bir boşanma mı?’ diye yazılıp çiziliyor.
Sahte olmayı beceremeyen bir yanı var şarkıcının, politik davranmak ve strateji kurmak yok sözlüğünde.
Demet bizim Demet yani, içindeki ağzında, pusu kurmaz, yalın kılıç dalar olaylara...
Tüm dazlaklar Mersin’e
1970’li yıllarda, “Komünistler Moskova’ya!” diye sloganlar atılırdı Türkiye’de.
Şimdi, “Tüm dazlaklar, aşırı sağcılar Mersin’e!” diye slogan atmamız gereken bir zamana geldik.
“Neden Mersin?” diyeceksiniz, sebebi basit: Dünyada her din ve mezhepten insanın birlikte yattığı tek mezarlık orada.
1936 yılında açılan bu kabristanda, farklı dine mensup eşlerin bile mezarları yan yana. Proje, dönemin belediye başkanı Mithat Toroğlu’na ait ama sadece onun kararı değil. O zamanın Mersin müftüsü de din ayrımı yapılmadan gömülme için fetva vermiş. Adı ‘Hoşgörü Mezarlığı’ ve acımasız bir cinayete kurban giden Özgecan Aslan da orada yatıyor. Avrupa’da ırkçık ve İslamofobi giderek yükseliyor ama Türkiye’deki bu mezarlık, tüm ırkçılara ders olacak şekilde yerinde duruyor.
MURAT MI, TUĞBA EKİNCİ Mİ?
‘MasterChef’ Murat ile Tuğba Ekinci, gündemi en iyi koklayan ve gündemden haber olarak otlanan iki isim.
“Acaba hangisi daha iyi?” diye bir düşünelim...
Murat, Acun Ilıcalı’dan boşandığının ertesi günü Şeyma Subaşı’nın mekanına gitti. Ekinci halen Sıla-Ahmet Kural davasında, Kural’dan yana durarak öne çıkmaya çalışıyor. Oysa gündem değişti memlekette, başka cümleler kurmak lazım!