Bir defile düşünün ki, dünya genelinde tam 190 ülkede televizyonda yayınlanıyor. Tüm mankenlerin rüyalarını süsleyen, kariyerleri için son derece önemli olan bir iş bu.
Geleneksel Victoria’s Secret defilesinden söz ediyorum. Gigi Hadid, geçtiğimiz sene Paris’te estirdiği rüzgarın aynısını bu sene Şanghay’da estirmeyi umuyordu ama olmadı. Şubat ayında Buda şeklindeki kurabiye şakası, ırkçılıkla suçlanmasına neden oldu ve Çin’e girişi yasaklandı. Ünlü şarkıcı Katy Perry de mankenlerle podyuma çıkacaktı ama iki sene önce Taipe’de verdiği konserde, Tayvan bayrağı motifli bir elbise giydiği için onun da Çin’e girişi yasak.
Tüm bunlara rağmen marka organizasyondan vazgeçmedi ve listeye yeni yüzler ekledi. Kapitalizm, kadının metalaştırılması derken, Çin’in böyle bir organizasyona ev sahipliği yapıyor olması bile başlı başına bir çelişki. Dünya böyle bir yer artık. Bu özel geceye davetli olarak katılan ve ‘Pembe Halı’da yürüyen Tülin Şahin de Türkiye adına bir ilki gerçekleştirdi. İşinin gerekliliklerine göre yaşayan bir isim Şahin. Şimdi ektiğini biçiyor ve çok konuşulmadan da başarılı olunabileceğinin dersini veriyor herkese.
Parayı ver, diziyi çektir
‘Designated Survivor’ diye bir Amerikan dizisinin senaryosunda yer alan Türkiye sahneleri günlerdir tartışılıyor. Tartışılması normal, zira kullanılan dil ve yaratılan imaj, FETÖ’nün yerleşmesi için uğraştığı algının aynısı. Önce diziye dair fikrimi söyleyeyim; ‘24’ dizisinde ünlenen Kiefer Sutherland olmasa, etkisi sınırlı olacak bir yapım der, geçerdim. Öfkelenmek belki bir seçenek ama daha akıllısını yapmak da mümkün.
Çok izlenen benzeri dizilerin senarist ve stüdyolarına ulaşıp, gerekirse finansman da sağlayarak Türkiye’nin tezlerini anlatan bölümler ekletmek, ilk akla gelen çözüm. Bir adım ötesi ve daha büyük bütçeli seçenekse, sadece Türkiye’de geçmeyen, ABD halkının da izleyeceği ama içinde Türkiye’nin atlattığı badireleri de anlatan bir dizi yapılması için uğraşmak. ‘Black List’ serisinde her üç bölümde bir Türkiye’den söz edildi, sahte pasaportlar arasında Türkiye pasaportları da gösterildi. Yani işini bilen bir stüdyo, bu harmanlamayı kolaylıkla yapacaktır.
Bir medya cehaleti, ‘Şarkıcı olan Defne Samyeli’
‘Defne Samyeli, haber spikerliği ve oyunculuk derken şimdi de şarkıcı oldu’ diye yazılıp çiziliyor sağda solda. Samyeli’nin perşembe günleri Levent’teki bir kulüpte şarkı söyleyeceği böyle duyruluyor. Geçmişi, kendi hafızası kadar zannedenlerin, arama motoruna bile bakmadan yazı yazanların dünyasına hoş geldiniz.
Defne Samyeli, kariyerine zaten şarkı söyleyerek başlamıştı. İlk albümü ‘Tek Başına’, temmuz 1994’te piyasaya çıkmıştı. TRT Çocuk Korosu kökenli olduğu için şarkı söylemeye de yabancı bir isim değildi. Hatta Kanal D’de gece haberlerini sunmaya başladığı dönem, klibi yüzünden dalga geçmeye kalkanlar da olmuştu. Bambaşka bir sektörden gelip, haber gibi zorlu bir maratonda ana haber sunuculuğuna kadar yükselmiş biri o. Keşke ‘Şimdi de şarkıcı oldu’ diye haber yapanlar, zahmet edip geçmişine bir baksalardı Samyeli’nin...
Dünyanın en eski üniversitesi Türkiye’de
UNESCO’ya göre dünyanın en eski üniversitesi diye bilinen okul, millattan sonra 859’da Fas’ta kuruldu ve halen eğitime devam ediyor. Avrupa’da 1088 yılında kurulan Bolonya Üniversitesi ve 1096’da açılan Oxford Üniversitesi, ilk örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Oysa ilkinden yaklaşık 600 yıl önce, milattan sonra 2’nci yüzyılda, ilk üniversite Anadolu’da kurulmuş. Adı Harran Okulu ve bin 100 yatılı öğrencisi olduğuna dair Nusaybin’deki bir kazıda elde edilen yazıtlar var. Roma tarihi kayıtlarında da okul School of Nisibis olarak geçiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işle ilgilenir mi acaba?
Asırlık selfie’ler...
Tarihte bilinen ilk selfie 1839’da ABD’de çekilmiş, iyi mi? Bir aydınlatma mağazasının vitrin camından yansıyan görüntünün fotoğrafı bu. O günün teknolojisiyle yaklaşık 15 dakika kıpırdamadan duran kişinin adı da Robert Cornelius... Sayfaya bugünün selfie örneklerine çok benzeyen bir kare aldım. Fotoğraftaki kişi, fotoğrafçı Joseph Byron ve arkadaşları. Karenin çekildiği yer, New York’ta bir gökdelenin tepesi ve sene 1920... Frank Sinatra’nın 1938’de ayna yardımıyla çektiği, George Harrison’ın 1970’lerde Taç Mahal’de çektiği selfie örnekleri de var.
BBC’de gördüm bu haberi, Paris Hilton’un ‘Selfie işini ben icat ettim’ iddiasının ardından, sosyal medya gerçeği ortaya çıkarmış.Bu sayede Hilton’un tarihe de bir faydası dokundu ya, ey dünya sen nelere kadirsin demek lazım...