Fotoğrafta gördüğünüz çikolatanın 42 gramı, tam 260 dolara yani yaklaşık 962 TL’ye satılıyor. Parmak uçlarınızdaki yağ, tadını bozmasın diye özel yapışmış tahta maşayla yeniliyor. Bu 42 gramı 260 dolar olan çikolatanın yüzde 81’i kakaodan oluşuyor ama kakaonun tonu, sadece
2 bin 138 dolara satılıyor.
Garip olan ve kakaonun geleceğini tehlikeye atan da bu rakam aslında, zira kakao fiyatları düzenli olarak azalıyor dünyada. Hal böyle olunca da zaten sınırlı bir alanda yapılabilen üretim, gençlerin ilgisini çekmiyor. Yeni yapılan bir araştırmada okudum; kakao üreticilerinin yaş ortalaması 51...
Kimse para kazanamadığı şeyi üretmez, kakaoyu bekleyen en büyük tehlike bu. İkinci büyük tehlike de kakao ağaçlarına musallat olan ve çok geç fark edilebilen hastalıklar. Sonuç mu? Çocuklarımız çikolatanın tadını biliyor, tahminen torunlarımız da bilecek ama torunlarımın çocukları, çikolata ne bilmeden yaşayabilirler.
Size inanılmaz geliyor ama 1500’lere kadar Avrupa’da kakao da yoktu. Halkın ulaşabileceği ilk katı yenilebilir çikolatanın piyasaya çıkış tarihi 1847... İstanbul’a çikolatanın ilk geliş tarihi de 1856... Çok tatsız biliyorum ama durumun özeti de bu.
Hamdi Alkan’a, kızının sosyal medyada paylaştığı şortlu dans fotoğrafını sormuş arkadaşlar. O da kızının enerjisinden söz etmiş kibarlıkla da, ne demesini bekliyordunuz acaba? Hani kız çıplak dans eder falan da sorarsınız, ne oldu şortla dans ettiyse? Bu sorudaki şortlu olma halinin, otobüste şortlu kadına tekme atan adamın durumundan ne farkı var? Babalara kızlarının dansına dair soru sormak, ‘Seninle konuşacak başka bir şey bulamadım’ demektir. Oysa mekanların ödüllendirildiği bir gecede onlarca kilo vermiş bir adama yemek alışkanlığındaki değişimi sormak, daha mantıklı değil mi?
Daha önemlisi, hangi kız babası, kötü ve ayıplanacak bir şey yapmış olsa dahi evladını kameralar önünde eleştirir? Bir kendimize gelsek fena olmayacak artık...
‘En iyi Türk, ölü Türk’
Ekonomik kriz döneminde hem Kuzey Yunanistan, hem de Ege’deki Yunan adaları Türk turistler sayesinde ayakta kaldı. Bugün Selanik dahil Yunanistan kıyı şeridinde faaliyet gösteren birçok restoran, Türkçe yemek menüsü veriyor müşterilerine. Aynı akın bu sene de olacak, Türkiye’deki tüm resmi ve bayram tatillerine denk gelen tarihlerde. Turistlik işletmeler, daha Aralık 2017’de tüm odalarını sattı, yer kalmadı bilgisi verdi rezervasyon siteleri.
Yunanistan ekonomisi bir miktar toplandı, turizm konusunda yabancı yatırım alma çabaları giderek artıyor ve fiyatlar belki geçtiğimiz sene olduğu kadar ucuz olmayacak Yunanistan’da. Ancak Yunanistan’ın en pahalı yerlerinde üç öğün tıka basa yemek yemek, Alaçatı ve Bodrum’da ortalama bir yerde, tek bir öğün fiyatına geldiği için Türk turistler yine akın edecek sahillere.
Terör örgütü lideri Öcalan’ı uzun süre himaye eden biriydi bu faşist sözlerin sahibi Pangalos. Birbirine bu kadar yakın ve dost olma ihtiyacı, düşman olma ihtiyacından çok daha fazla olan iki ülkeyiz biz. O yüzden benim için en iyi Pangalos, çenesini kapatmış ve zehrini saçmayan Pangalos’tur...
‘Çukur’, Show TV’nin en iyi reyting alan işi. Reyting, televizyonculuk zaaflarını görmeye engel olmamalı. Dizinin son bölümünde Emrah amirin kendisini çeviren trafik polisine haritadan Digor’u gösterdiği sahne mesela...
Gelen tepkiler üzerine onu düzelten bir başka sahne çekildi ve tanıtımı da yapıldı. Peki gerek var mı tüm bu karmaşaya? Kanal yönetimleri ekrana gelen dizilerin senaryolarını okur, okumalıdır da...
Okuduktan sonra da eğer kamuoyunu biraz tanıyorsa, duruma müdahale etmelidir. Niye diyeceksiniz, sebebi basit, dizilerde yapılan her hatanın faturasını kanala keser seyirci.
‘Mağdur’ Seren, hayata döndü
Seren Serengil’in bu fotoğrafları eşliğinde yapılan haberlere baktım. Ne komik cümleler kurulmuş, morali düzeldi, hayata döndü vesaire diye... Tüm bunların yazılma sebebi, hepi topu üç gün süren hapislik, biliyorsunuz değil mi? Bu ülkede kumpaslar kuruldu, yüzlerce insan, yıllarca hapis yattı, onların toplamı Seren Serengil’in üç gününü geçemedi.