Okuyanda hiç de hoş duygular uyandırmayan bu başlığı çoğumuz gördük geçtiğimiz hafta bir yerlerde. Hatta baktım Kelebek’in magazin konseyi de konuyu masaya yatırmış, tartışmışlar falan filan...
Birine kızdıysan takip etmeyi bırakırsın, olur biter. Yok ama sosyal medyada ünlü birine illa bir laf sokma alışkanlığımız var bizim. ‘Cem Yılmaz da umursamasa, içinde küfür olmayan cevap verse fena mı olurdu’ diyenleri duyabiliyorum. İdeali elbette buydu ama hepimizin tepesinin attığı bir nokta var ve Yılmaz da bu tür zaaflardan muaf değil sonuçta.
Edilen küfür birine ana avrat gitmek de değil aslında, maalesef dilimize fazlasıyla dolanmış bir küfür, zaman zaman anlamı dışında da kullanılmıyor değil...
Sonuç olarak Yılmaz’ın takipçisine yazdıklarını haber yapan, üzerinde konuşanların çoğu, kendilerinin reklamını yapan insanlar. Bu haliyle bakınca tartışmanın ne kadar gereksiz olduğu ortaya çıkıyor.
SAAT 09.46
09.45’te kapıların kapandığı bir sınava 09.51’de gelen birini içeri almamayı anlarım. Sonuçta kural kuraldır ve herkesin buna uyması gerekir. Ancak kimse bana 09.46’da gelip de içeri alınmayan öğrencinin durumunu anlatamaz. Arkadaş bu ülkede, televizyonların saat başlarında bile yer yer 30 ila 45 saniye fark oluyor. ÖSYM Başkanı, bana tüm Türkiye’de kapıların 09.45’te, aynı anda kapandığını ispat edebilir misiniz? Tüm salonlarda ve tüm görevlilerin kollarındaki saatler aynı dakikaya mı ayarlı? Sadece bir dakika için bir gencin bir yılının heba edilmesini anlamak mümkün değil.
Kimse kusura bakmasın.
BABALAR KAÇMAZ
Fenerbahçe taraftarıyım ve takım kötü gidiyor ya, dizilere sardım bu aralar, özellikle de ‘Adı Efsane’ye. Dizinin son bölümü oldukça duygusaldı ama derdim, övmek ya da eleştirmek değil. Erdal Beşikçioğlu’nun canlandırdığı Tarık Aksoy karakteri son bölümde, iyi baba olamadığı ve kızlarını koruyamadığı için mücadelesini bırakıp, gitme kararı verdi. Şiddetle itiraz ediyorum bu sahneye. Babalar kaçmaz, kaçamaz. Çünkü her baba bilir ki, kız çocukları için babalar, en büyük kahramandır aynı zamanda...
BU NE BİÇİM ADAM?
Geçtiğimiz cuma, internette en tatlı yayın kazası diye dolaşan bir video vardı. BBC World yayınına Güney Kore’den bağlanan bir profesör konuşurken çocukları odaya giriyor. Buraya kadar tatlı ama sonrası son derece tatsız. Bay profesör, çocuğunu öyle bir hırsla itiyor ki sanki Yunan ordusunu İzmir’den denize döküyor. Oysa biraz daha elastikiyeti olsa, gülerek çocuğundan içeri gitmesini istese hem iyi profesör, hem de iyi baba olacak. Sanki biri olunca diğerinin olması mümkün değilmiş gibi davranır ya bir sürü insan, bu adam da öyle yapmış. O yüzden bana göre komik değil, son derece can yakıcı bir videoydu izlediğimiz.
KIYMAYIN PORTAKALLARA
Yoksa Akdenizli olan bildiğimiz portakalın Hollanda ile uzak yakın bir ilişkisi yok.