Her gelen yabancıya “Ülkemizi beğendiniz mi?” diye sorma kompleksimiz gibi bir durum aslında yaşanan.
Vay efendim dünyaca ünlü Cirque Du Soleil’in eşyalarına nasıl haciz konurmuş, dünyada itibarımız iki paralık olurmuş.
Ne kompleksli yakarışlar bunlar böyle.
Sonuçta yaşanan ticari bir anlaşmazlık.
Hikayenin özeti şu:
Cirque Du Soleil, Antalya’da, EXPO kapsamında 40 gösteri yapmak için bir anlaşma imzalar, 2.5 milyon euro da peşinat alır.
Bu sırada FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi yaşanır ve ardından OHAL ilan edilir.
Kanada merkezli Cirque Du Soleil yönetimi de OHAL’i ve güvenliklerini gerekçe göstererek sözleşmeyi fesh eder.
Bu arada 2.5 milyon euro peşinatın da üzerine yatarlar.
Buraya kadar bir sıkıntı yok.
Ancak OHAL ve can güvenliğini bahane ederek Antalya organizasyonunu iptal eden grup, gösteri için İstanbul’a gelince işin rengi değişir.
Terör riski de OHAL’de, hem Antalya’da hem İstanbul’da var.
Expo yönetimi bu durumu haksız fesih gerekçesiyle yargıya taşır. Mahkeme de Cirque Du Soleil’in ekipmanlarını taşıyan 14 tır için tedbir kararı alır.
Yabancı ve ünlü diye yapılan bir haksızlığa ses çıkarmamak, hakkını aramamak olur mu?
Kurtulamadık şu batı kompleksimizden bir türlü...
DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ GARABETİ...Sosyal medyada yüzlerce fotoğraf paylaşıldı, bir sürü yerde paneller düzenlendi falan, filan... Hiç sevmedim ve anlamadım Dünya Kız Çocukları Günü’nü. Kızım 4.5 yaşında, doğduğu günden beri de hayatımın en değerli varlığı, yaşam sevincim.
Bir sürü arkadaşım var, eşlerinin, oğullarının sevdiği dondurma çeşidini unutur ama kızlarının hangi dondurmayı sevdiğini asla unutmazlar. Çapkınlığıyla ünlü bir kız babasıyla konuşmuştum yıllar önce, yakalandığında eşinden çok kızından utandığını söylemişti.
Sonuç olarak her erkeğe kendini kahraman hissettirir kız çocukları.
Dünya Kız Çocukları Günü için garabet sıfatını bilerek kullandım; zira sosyal medyada paylaşılanlar ya da panellerde konuşulanlar kız çocuklarına gereken değerin verilmediği yerlerde olanlar için Mars kadar uzakta.
Verilen tek bir gün, namus ve başlık parası yüzünden gelir aracı olarak görülen kızların erkek çocukları varken ikinci sınıf insan muamelesi görmelerini değiştirir mi? Kaldı ki en eğitimli adamın bile oğlu olduğunda “Ne kızlar götürecek benim aslan oğlum” diye böbürlendiği bir ülkede yaşıyoruz.
Değil yılın bir gününü 365 gününü harcasak ancak bir nebze değişir bu erkek egemen kafa. O da belki...
RÖPORTAJ İYİ RESİMLER KÖTÜ...
Hürriyet’in Kelebek eki çarşamba günü, 16 yaşındaki star adayı Aleyna’yla
konuşmuş.
Günlerdir “16 yaşındaki kız çocuğu içkili gece kulübünde şarkı söyler mi?” diye tartışıyorduk ya, Aleyna’nın konuşması iyi olmuş.
Aklı başında bir kız çocuğu Aleyna, cümleleri yaşına göre son derece olgun ve gaza gelmiyor. Buraya kadar iyi de sayfada ve internette kullanılan fotoğrafları görünce insan üzülüyor.
Röportaja son derece normal bir kıyafetle gelen Aleyna’nın kullanılan fotoğrafları sözlerinin önüne geçmiş, dikkat bedene çekilmiş. Doğru müzik piyasasında boy gösteren hemen herkesin benzer resimleri kullanılıyor sayfalarda. Ama sonuçta Aleyna sadece 16 yaşında ve halen eğitimine devam ediyor.
“Kendi kızın ya da kardeşin olsa bu kareleri basar mısın?” diye klasik bir soru vardır ya, sormayacağım.
Zira Kelebek’i yöneten Selim’in de röportajı yapan Cengiz’in de kızlarına ne kadar düşkün olduklarını gayet iyi biliyorum.
ARDA’NIN SAATİ...
Arda Turan, Patek Philippe 5130P Mecca modeli bir saat almış kendisine.
Yaklaşık 450 bin TL civarında bir fiyatı var bu saatin ama Patek Philippe’in en pahalı modeli olmadığını söyleyebilirim. Saat sanılanın aksine almayı bilenler için ciddi bir yatırım aracıdır. Mesela, A. Lange & Söhne marka, Lange 1 Tourbillon platin 720.025 model, 2015 yapımı bir saat bugün 820 bin TL seviyesinde bir fiyata satılıyor.
Sınırlı sayıda üretildiği için gelecekte bu saat daha da pahalı olacak.
O yüzden saate harcanan para aslında sadece zevk değil yatırım demektir.
OLİMPİYATLARDA BALIK AVLAMA...
Ulusalararası Balıkçılık Sporu Konfederasyonu, oltayla balık avlamanın 2020 olimpiyatlarında yarışma bölümü olmasını istemiş. Acaba en büyük balığı çeken mi kazanacak yoksa en fazla balığı tutan mı? Şaka bir yana, biz farkında değiliz ama olimpiyatlar ciddi anlamda değişmeye başladı. Düşünsenize 2020’de kaykay ve sörf gibi spor dalları da olimpiyatlarda yarışacak. Peki denizi olmayan ülkeler sörf gibi spor dallarında acaba ne yapacak?