Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Madem bu aralar en çok ’Survivor’ konuşuluyor, o zaman ben de avukat bir hanımı oraya havale ediyorum... ‘Hangi avukat?’ diyeceksiniz, Afrin’de verdiğimiz ilk şehidin tazminatına 24 saat geçmeden haciz koyduran avukat hanımdan söz ediyorum.

“Şehit olursam tazminatımla Telafer’deki Türkmen çocuklar için kreş yapılsın” diye vasiyet eden, yüreği zengin delikanlının tazminatı göz dikilen. Adalet Bakanı bu avukat hanımdan şikayetçi oldu, soruşturma başlatıldı, bu arada şehidin ağabeyi arkadaşlarıyla beraber borç harç, zaten dosyadaki belirli bir rakamı ödedi, hiç önemli değil bunlar artık...

Haberin Devamı

BU AVUKATI ADA KONSEYİNE HAVALE EDİYORUM
Konuşmamız gereken, işi adaleti savunmak olan bir avukatın kullandığı tercih. Kahraman bir asker, daha toprağa verilmeden şehitlik tazminatına haciz koydurmak mı adaleti sağlar, yoksa alacaklı aileye gidip, “Borçlu,
bu memleket için şehit oldu, vasiyeti de Telafer’de çocuklar için kreş yapılması, siz dosyadan feragat edin, ben de vekalet ücretimden” demek mi adaleti sağlar?

Hukuk fakültesi bitirmeye falan gerek yok bu soruya yanıt vermek için. Biraz insanlık, biraz vicdan, doğru cevabı bulur zaten hemen. Yozgat Barosu bu üyesi için ne yapar, sadece kınar geçer mi bilmem, bildiğim bu ayıbın en az ‘Survivor’ kadar konuşulması gerektiği...

‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’, reytinglerin de fatihi olur mu?

‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilk sezonunda Sultan Süleyman’ın Macaristan seferi çekimi kötüydü, taş çatlasa 50 kişilik bir ordu vardı. İkinci sezonda Rodos’un fethi bölümünde kullanılan animasyonlar iyi olmadığı için bilgisayar oyunu gibiydi.

BU AVUKATI ADA KONSEYİNE HAVALE EDİYORUM
‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ tanıtımında ilk dikkatimi çeken şey, savaş sahnelerine gösterilen özen oldu. Ezel’den bu yana üzerine koyarak gelen Kenan İmirzalıoğlu, hem görüntü hem de metin olarak doldurmuş tanıtımı. Doğru günde ekrana gelirse 2018’in en çok konuşulan işlerinden biri, hatta birincisi olur ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’... Bu dizinin altında imzası olan isimlerden birisi de Saner Ayar... Show TV Genel Müdürü olduğu dönemde ‘Ezel’ ve ‘Muhteşem Yüzyıl’ın başarı kokusunu alan, ekrana süren, tutturan ve ardından kanalın maddi zorlukları nedeniyle rakiplerine kaptıran bir isimdi Saner Ayar... Bu kez şapkası farklı ama daha rahat olacağı kesin. Şimdi cevap bekleyen tek bir soru kaldı, o da ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ reytinglerin de fatihi olacak mı?

Haberin Devamı

BU AVUKATI ADA KONSEYİNE HAVALE EDİYORUM
14 Şubat’ta tek başına olanlar için cümleler

- “İnsanın bir sevgilisi olması önemli değildir, önemli olan sevgilinin kim olduğu ve ne hissettiğidir.”

- “Aşk kimyasal bir salgı sonuçta, bilim insanlarına göre ortalama altı ay sürüyor...”

- “Dünyada büyük aşk diye tanımlanan tüm aşkların ortak noktası, aşıkların kavuşamamasıdır. Benim de öyle oldu...”

- “Sevgilim olsaydı da 14 Şubat’ı kutlamazdım. Bu, mağazalar ve restoranlar iş yapsın diye uydurulmuş bir gün...”

Bunları yazdım ama hepsini çöpe atabilirsiniz... Sevgilisinden tüm sene boyunca tek bir gün çiçek gelen, sevgisinin değerini gelen gül sayısı ya da alınan yüzüğün üzerindeki taşın kaç karat olduğuna bakarak karar veren biri olmaktansa, tek başına olmak daha iyidir. “Ofiste herkese çiçek geldi, bana gelmedi” veya “Sosyal medyada herkes sevgilisiyle mutlu mutlu resimler paylaşıyor” diye düşünen arkadaşlara da bir hatırlatmada bulunayım: Hayatınızda bir daha 14 Şubat 2018 olamayacak, başkalarına bakarak, bugünü heba etmeyin...

Haberin Devamı

Kız babası Tarkan...

Tarkan ve eşinin bekledikleri bebeğin cinsiyeti belli oldu, bir kızları olacakmış. Bir erkeğin hayatta başına gelebilecek en güzel şey, kız çocuk sahibi olmak...

Daha katıksız, her gün çoğalabilen, bir başka sevgi çeşidi olduğunu sanmıyorum. Malikane ya da gecekondu fark etmez, her kız prensestir babası için... Babalar yaş aldıkça bir sürü şeyi unutur ama kızlarının ilk gülümseyişini, ilk baba deyişini, hangi dondurmayı sevdiğini, ilk ateşinin çıktığı geceyi, ilk baba-kız dansını ve daha bir sürü ilki, asla unutmazlar... İnsan hayatını bir hikaye olarak kabul edersek, Tarkan’ın bugüne kadar yaşadığı tüm zamanlar giriş bölümüdür, kızını kucağına aldığı gün gelişme bölümü başlayacak ve sonuç bölümü dahil, hep önceliği kızının mutluluğu olacak.

Erkek çocuk babalarına haksızlık yapmış olabilir miyim bilmiyorum, belki yapmışımdır ama durduk yere de yazmadım bunları... Çapkınlığı-ki bunun doğru adı ihanettir- alışkanlık haline getiren bir sürü adamın, yakalandığı zaman, eşinden çok kızından utandığına şahit oldum defalarca... Başka söze gerek var mı?

Not: Resimde Tarkan’ın sarıldığı küçük kız, Hakan Ural’ın kızı Gisela. Bugüne kadar hep birlikte fotoğraf çektirilmek istenen kişi olan Tarkan, kızı doğduktan sonra fotoğraf çekmek için uğraşan adam olacak...

Dostlar arasında ifade özgürlüğü...

Hıncal (Uluç) Abi’nin, zehir gibi çalışır kafası, o yüzden de olaylara farklı pencereden bakabilir. Geçtiğimiz hafta ifade özgürlüğünden yola çıkarak, Nuh Tufanı meselesinde bana sorduklarına yaklaşık yarım sayfa yanıt verdim.

Pazar günü tekrar yazdı Hıncal Abi ama bu kez içimde yazma iştahı uyanmadı, ufkumu zorlama ihtiyacı duymadım. Yazısından önce telefonda konuşmuştuk, yemek ısmarlama sırasının bende olduğunu hatırlattı, biz devamını orada konuşuruz nasılsa.

Ama bir noktanın altını çizmem gerek: Biz ifade özgürlüğünü ya da başka bir konuyu tartışabilir, çok farklı düşünebilir, birbirimizin yazdığını ya da yaptığını eleştirebiliriz. Sonra da buluştuğumuzda ben elini öperim her zamanki gibi, zevkle yemeğimizi yeriz. İfade özgürlüğü, önce insanların dostluklarında, abi-kardeş ilişkilerinde olmalı ve iyi ki bunu bilen bir adam Hıncal Abi...