Türkiye’nin en uzun soluklu dizilerinden biri olarak aklımızda kaldı ‘Bizimkiler’...
Yayında olduğu dönemde herkesi ekran başına toplayan bir yapımdı. Dilimizde yer etmişti o diziden kimi sözler ve tonlamalar, Kapıcı Cafer gibi, “Buyyruuun...” demek, Almancı ailenin babasının oğluna söylediği gibi, “Dunkoff!” (Dumm-kopf) demek ya da bugün zaman zaman sosyal medyada kullanılan “Sevim koş bak!” laflarının tamamı, o diziden kalmadır.
Huysuz ve kedi sevmeyen bir yönetici, horoz dövüşüne meraklı bir apartman sakini gibi tüm karakterleri vardı ‘Bizimkiler’in...
Bu dönem ekrana gelse, bırakın yıllarca devam etmeyi, 2-3 hafta bile ekranda kalamazdı. Televizyon ve dizi sektörü geliştiği için değil; biz değiştiğimiz için ortaya çıkardı bu sonuç. Artık apartman dairesi yok bizim dizilerimizde; yalılar, villalar ve köşkler var. Büyük entrika, yalanlar, aldatmalar var yapımlarımızda, en büyük kötülüğü gizlice içki aldıran bir komşu ya da huysuz apartman yöneticisinin komik yasaklamaları kesmez kimseleri. Yerli otomobiller vardı ‘Bizimkiler’de, şimdi mutlaka dört çeker ve en pahalısından arabalarla çekiliyor.
Bizim doymazlığımız, lüks merakımız, daha kirlenen, aileden çok daha para odaklı hale gelen yaşamımız öldürürdü ‘Bizimkiler’i...
‘Bizimkiler’in senaristi Umur Bugay’ı son yolculuğuna uğurladı Türkiye bu hafta...
Kendi masumiyetimizi, komşuluk değerlerini, aile dediğimiz yapının, paradan çok daha değerli olduğu inancını toprağa ne zaman verdiğimiz de belli değil aslında...
Yoluna devam et can!Bulunduğu semtin tüm çocuklarından farklı yetiştirilmiş bir delikanlıdır Can Aslantuğ. Babası tarafından zengin ve kapalı bir muhitten dışarı çıkarılmış, belediye otobüsünü de, yokluk olan yerleri de görmüş biridir.
Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan’ın oğullarının adı Can... O, bir otomobilde, seyir halindeyken ayağını camdan çıkardığı için eleştiriliyor fena halde... Delikanlı, “Boş bir yolda ve düşük hızda çektik, yine de yanlış anlaşıldıysa, özür dilerim” diye açıklama da yaptı. Liseyi bu sene bitirdi Can, zaman zaman yanlışlar yapacak ve doğruyu öyle bulacak. Gençleri eleştirirken, hiç 18 yaşında olmamış gibi davranmak zorunda değiliz, sen yoluna devam et Can...
Feraye arayınca...Feraye, eski mesai arkadaşımdır, işinde çok titizdi, annelik kısmı da öyle...
Çarşamba sabah bir hışımla aradı beni, “Oğlumun elindeki gerçek değil; oyuncak silah” diye başladı söze. Konuştuk uzun uzun, Kaya Çilingiroğlu adına açılmış sahte hesaplar da dahil bir sürü şey anlattı bana, inanırım her zaman Feraye’ye...
“O zaman sosyal medya hesabından bir açıklama yapsana, neden sessiz kalıyorsun?” diye sordum, çarşamba öğleden sonra bir açıklama da yaptı.
Bırakın eski bir arkadaşı, bir anne söylüyorsa mutlaka dinler ve mutlaka paylaşırım...
Tüm kolejlerde seyrettirilmeli...Bir okul düşünün, kurulduğu kasabada bir sürü evde musluktan su akmıyor, elektrik yok. Tamamı Kızılderili olanların yaşadığı bir yer olduğu için imkansız diyemiyor insan... Onları hayatta tutan, tamamı son derece yoksul çocukların geleceklerini tek kurtarma umutları, basketbol.
Eğer eyalet finallerine kalırlarsa, bir üniversiteden burs almak gibi şansları olacak.
Yaşlı ve kariyeri müthiş bir koçları var çocukların, ısrarla savunmanın önemine dikkat çekiyor, çocuklarsa hızlı ve yediğinden fazlasını atma planı içeren ve adına Rezbol dedikleri sistemde oynamayı tercih ediyor. Genç ve çelimsiz çocuklardan kurulu bir takımla koç arasındaki ilişki, sonra okulun spor sorumlusunun hayata muhteşem bakışı...
Yok bir dizi senaryosu değil bu yazdıklarım, Netflix’te izlediğim ‘Basketball or Nothing’ belgeselinin kaba tanımlaması...
Müthiş kurguyla anlatılıyor kasabadaki hayat, basketbolla gelecek umudu, koçun tecrübesiyle kafada yer alan inanışın mücadelesi...
Soluksuz izlediğim, zaman zaman gözlerimin dolduğu bir belgesel oldu ‘Basketball or Nothing’...
Türkiye’de tüm kolejlerde
seyrettirilmesi gereken bir iş dememin sebebine gelince:
Yokluk başarıya engel değil, varlık başarı için her zaman yeterli olmuyor. O çocuklar ders ortalamalarını da yüksek tutmadıkları takdirde, bir üniversiteden kabul alamayacaklarını biliyor ve ona göre yaşıyorlar.
Hayat dersi, en az biyoloji ve kimya kadar, hatta daha önemli olmalı çocuklar için...
Lahmacun utanmazlığıTürkiye’de en kolay aşılan sınır, hiç şüphesiz utanma sınırı. Üstelik tek bir kişinin ya da işletmenin sınırı aşmış olması, diğerlerinin de takip etmesi için yeterli hale geliyor. Uzatmayayım, Çeşme’de Şifne tarafında bir plaja gittim önceki gün. Orada satılan tüm ürünler üç aşağı beş yukarı dışarıdaki fiyatlara yakındı ancak lahmacun 25 TL... Üşenmedim, Çeşme ve Ilıca’nın en meşhur pidecilerindeki lahmacun fiyatlarına baktım, hepsinde çok daha ucuzdu.
Bodrum’daki mekanlar aşmıştı lahmacundaki fiyat sınırını, Çeşme’deki yerler de onu takip etmişler işte! İki sene önce, yerli turistler Yunan Adaları’na ve Dedeağaç taraflarına gidiyor diye demediğini bırakmayanlar olmuştu.
Sahilde, küçük bir pet şişede suyu
8 TL’ye, İstanbul’da ara sokaktaki bakkalda 4 TL’ye satılan sütü, 10 TL’ye sattınız mı, kaçar insanlar.
Kaz yolmanın da bir adabı olmalı sonuçta...