Kadın boşandığı günden beri hiç konuşmadı. Gariptir, o zamandan beri, ona dair bir sürü cümle kuran eski eşten, “Konuşursan 100 bin TL tazminat ödersin” maddesi kondu önüne...
Kadını ne evliyken ne de
boşandıktan sonra dağıtmış bir halde
ya da bir başkasıyla gördük orada burada. Ama adı, ‘Birisiyle aşk yaşıyor’ diye çıkarıldı piyasaya...
Bunun üzerine ilk kez konuştu kadın
ve böyle bir durum olmadığını söyledi.
Vardır ya da yoktur, bilmiyorum doğrusunu isterseniz.
Ancak meslek hayatımdaki tecrübem bana birilerinin Chloe Loughnan ile uğraştığını söylüyor.
2000’li yılların başlarında, Türkiye’nin en ünlü kadın modelinin, bir adamla aşk yaşadığına dair iddia ortaya atılmıştı, bir köşede. O hiç tanımadığım kadın, gazeteye gelip, yüz vermediği bir adamın, bu iddiayı, habermiş gibi gazeteci bir arkadaşına yazdırdığını anlatmıştı bana...
İlk başta inanmamıştım ama sonra anladım ki, gerçekten yüz vermediği bir adam, kadının imajını bozmak adına tüm medya dostluklarını kullanmaya çalışıyordu.
O günden beri, bu tarz haberlerin arkasında, ‘Acaba ne var diye?’ düşünür dururum.
Şu ana kadar gördüğümüz portreyle
ortaya atılan iddia arasında ciddi bir fark var.
İddiayı fısıldayan minik kuş, kim acaba?
Felaketten çıkan iletişim
Pazartesi akşamı, ‘Terminator: Dark Fate’ filminin galası yapılacaktı Los Angeles’ta...
Arnold Schwarzenegger’in başrol oynadığı yapımın galası, ünlü akınına uğrayacağı için inanılmaz bir reklam olacaktı.
Ancak Kaliforniya’da felaket boyutunda devam eden yangın ve alevlerin Los Angeles’ta yaşayan ünlülerin malikanelerini de tehdit etmesi nedeniyle, etkinlik iptal edildi. Ama iletişim bilimi devreye girdi ve felaketten de bir sonuç çıkarmayı başardı.
Filmin dağıtım şirketi Paramount, gala sonrası parti için hazırlanan tüm yiyecek ve içecekleri, yangın nedeniyle evlerini terk eden ailelere bağışladı. Dağıtım için tüm ürünler Amerikan Kızılhaçı’na ulaştırıldı.
Reklam amacı taşımıyor olsa bile, şirket, bu sayede duyarlılık gösterip, galayı iptal eden, yiyecek ve içeceklerle de, acıyı paylaşan bir konuma geldi insanların gözünde...
Akıl varsa, çare de her zaman vardır...
ALEV ALEV...
Polis bir baba ve memur bir annenin kızı o...
Okul hayatına Ankara’da başladı, ailesi tayin oldu, Tokat’a gitti, sonra İstanbul, Bitlis ve ardından Adapazarı’na kadar uzandı. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Bölümü’nü kazandı, mezun oldu.
Daha yaptığı ilk albümle bir sürü ödül aldı. Sonra her şarkısı
çok dinlendi, ödüllerine
hep yenilerini ekledi.
Bunlar Ebru Yaşar’a dair
arama motorlarında herkesin
bulabileceği bilgiler...
Ben size bulamayacaklarınızı anlatayım, biraz sonra da
‘Alev Alev’in hikayesini...
Mesela adını taşıyan bilmem kaç metre bir yat satın almak, Bodrum koylarında dolaşmak yerine, Diyarbakır Bismil’de, ismini verdiği bir okul yaptırıyor Ebru...
Minikler, 8-10 kilometre yürümek zorunda kalmayacaklar
o okul sayesinde.
İnsanı diğerlerinden ayıran, vicdanı ve tercihleridir ya, o yüzden özellikle bunu yazmak istedim.
Çocuklarına son derece düşkün ama aynı zamanda gıdalarından, uykularına kadar,
iyilikleri için her konuda disiplinli
bir anne o...
Vicdan, sevgi ve disiplin...
Bu saydığım üç özellik aslında şu sıralar her yerde duyduğumuz ‘Alev Alev’ şarkısının da
özetidir biraz.
Öyle büyük bir aşk ve disiplinle hazırlandı, öyle içinden gelerek, tüm yüreğiyle okudu ki bu şarkıyı Ebru Yaşar, şimdi her tarafta çalıyor olması şaşırtmıyor beni..
İyi insanlar, bilgi ve sevgiyle, hep güzel işler yaparlar inanışına eklenen bir zincirdir benim
için ‘Alev Alev’...
Bak şu Babel’e göbek de atarmış!
O gün şirketiniz önemli bir ihaleyi en büyük rakibiniz olan firmalardan birine kaptırdı diyelim. Ama başka ihaleler de var ve
o gün izinlisiniz.
Akşam arkadaşlarınızla bir doğum gününe gittiniz, orada da bir dansöz gelip, sizi zorla dansa kaldırdı. Ne oldu şimdi, şirketinize
ihanet etmiş ya da başarısızlığı umursamayan kişi mi oldunuz?
Normal hayatta hepimizin benzerini yaşadığı bir durum, aslında Galatasaraylı Babel’in başına gelenler...
Onu savunmak için değil; beklentimizin ne kadar saçma olduğunu anlatmak için yazıyorum bunu. Adamdan beklediğimiz şey, Beşiktaş’a yenildikleri için karalar bağlayıp, elini eteğini yaşamdan çekmesi mi?
Ya da karşısına dansöz geldiğinde, “Yok, bizi derbi maçı kaybettik, oynayamam” demesi mi?
Babel, Galatasatay alt yapısında yetişmiş, futbolcu-luğunun dışında fanatik bir taraftar falan olur da anlarım. Ama maç kaybeden profesyonel bir futbolcudan matem havası yaşamasını beklemek de bana
çok garip geliyor.
Parasını ödediğiniz sürece hem takım hem de kendisi için oynar profesyonel futbolcular, romantik beklentilere girip, boşu boşuna üzülmeye gerek yok.
Kontrolü zor yönetmelik
Şu çakarlı araçlarla ilgili devlet bir adım attı ama çıkarılan yönetmeliğe bakarak, ‘ölü doğan uygulama’ diyebiliriz biz bu duruma...
“Niye?” diyeceksiniz, sebebi basit!
Koruma verilen kişilerin araçları düzgün bir uygulamaya engel olacak da ondan. İstanbul’da böyle kaç araç var ve en önemlisi, bu liste en son ne zaman gözden geçirildi acaba?
Yönetmelik diyor ki, koruma verilen kişilerin araçları geçiş üstünlüğü hakkını sadece gerektiği durumlarda kullanabilirler. Kimse boşuna ümitlenmesin, İstanbul’da uygulanamaz bu yönetmelik.
Hele ki o araçlarda da artık yasak olan çakarların çıkarılıp çıkarılmadığını, yerine tepe lambası konup konmadığını falan kimse kontrol edemez.