Gülben Ergen ile Erhan Çelik arasındaki ilişki, Kabe’de hiç de alışkın olmadığımız
İddia o ki, Gülben Ergen geçmişte Erhan Çelik’e yolladığı ve üzerinde isimler yazılı olan penguen kartının aynısını şimdi de Tolga Duğles’e göndermiş. Vay arkadaş, sosyal medyada bir sürü insan işi gücü bıraktı, bu konuda yorum yazdı. Madem öyle her kadına aynı şiiri okuyan, farklı kadınlarla aynı mekanda dolaşmayı alışkanlık haline getirenlerle, her kadına aynı çiçeği, aynı marka çikolatayı ve aynı hediyeleri alan adamları da konuşalım...
Aşk dediğimiz şey insanı daha yaratıcı, sevgi dediğimiz şey de insanı daha iyi biri yapan duygu sonuçta. Her hikayede aynı duygusal materyallerin kullanılıyor olması, belki bu açıdan sorgulanabilir. Ancak bu herkes için değil, yaratıcılık duygusu olmayanlar için üzücü bir durum sadece. Yani olaysız dağılabiliriz.
‘Ben ölmek istiyorum babacığım’
“Ben ölmek istiyorum babacığım, ölünce nasılsa cennete gideceğim, siz de annemle oraya geleceksiniz.”
Sekiz yaşındaki bir erkek çocuğu kurdu bu cümleyi geçenlerde. Evde çocuğuna din bilgileri verirken sık sık cenneti anlatan aile, “Acaba kendisine bir şey yapar mı?” diye paniğe kapıldı. Okulun rehberlik servisinin tavsiyesiyle bir pedagoga başvurdular. Pedagog önce aileyi, sonra çocuğu dinledi. Ardından aileye, çocuğa hangi yaşta, ne ölçüde din eğitimi verilmesini gerektiğini tavsiye etmek için araştırma yapmaya başladı. Eğitim ve ilahiyat fakültelerinin çocuk gelişim uzmanlarıyla birlikte yaptıkları tek bir bilimsel çalışma dahi bulamadı. Herkes konuya kendi penceresinden, çocuk değil büyük gözüyle bakmış. Pedagog arkadaşım yaşadıklarını anlattığında yıllar önce ‘Pokemon’ çizgi filmine özenip, uçabileceğini zannederek camdan atlayan çocukları hatırladım. Sadece din değil, her konuda çocuklara, hangi eğitimin hangi yaş aralığında verileceğine dair büyük boşluk var Türkiye’de. Hayata sloganlar üzerinden bakanların işine yarasa da, çocukların işine yaramadığı kesin bu boşluğun.,
Türkiye’nin en değerli kanalı
Geçtiğimiz çarşamba günü, tüm televizyon kanalları arasında ilk 100 sıralamasına 34 programı birden giren tek bir kanal var Türkiye’de... O kanalın adı da TRT Çocuk. Türkiye’nin en önemli kanalı dememin sebebi sadece çok seyrediliyor olmaları değil. Reklam almıyorlar, bu sayede çocukları hem sağlıksız beslenme alışkanlığından hem de anne ve babaları pahalı oyuncakları alma baskısından kurtarıyorlar. Yerli içerikle yabancı içerik arasındaki dengeleri çok iyi. ‘İstanbul Muhafızları’ ve ‘Harika Kanatlar’, aynı zamanda büyüklere de çok şey öğreten çizgi filmler, benzer çok örnek var. TRT Çocuk, 1-2 Kasım tarihleri arasında TRT Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı düzenleyecek. Bu ilk değil, altıncı konferans aslında ve eğer pedagog arkadaşımın anlattığı, “Ölmek istiyorum babacığım” diyen çocuk olmasaydı belki yine atlayacaktım bu önemli etkinliği...
Şimdi TRT yöneticilerinden bir ricam olacak: Bu konferans öncesinde tüm anne ve babaların yaşadıkları olumsuzlukları paylaşabilecekleri bir alan yaratsalar, mail yoluyla seyirci, çocukları için sakıncalı olan medya içeriğine dair yaşadıklarını paylaşsa. Tek ricam bu değil ama TRT Çocuk kanallarının sayısını da artırmak lazım, zira dört yaşında bir çocukla 12 yaşındaki asla aynı programları seyretmiyor. TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim Eren’in özellikle bu konu üzerinde düşüneceğini umuyorum.
Aşkın basın bülteni hali!
Gördüğünüz tabela Colorado’daki 70 numaralı yolda bulunan bir trafik tabelası. Tahminen dünyada bir mesafeyi 419.99 mil diye gösteren tek tabela aynı zamanda. ABD’de 1971’den bu yana esrar içenlerin kullandığı bir şifre 420 sayısı. Tabela defalarca çalınınca yerel yöneticiler çareyi rakamı değiştirmekte bulmuşlar ve ortaya bu görüntü çıkmış.
O şifre bir süredir Türkiye’de de kullanılıyordu ama hiç bu kadar yaygınlaşmamıştı. Sosyal medyada, öğrencilerin kullandıkları bazı akıllı telefon uygulamalarında sık sık karşılaşmaya başladım 420 sayısıyla.
O yüzden çocuğunuz ya da arkadaşlarının sosyal medya hesaplarını dikkatle takip etmenizi öneririm. Bir yerlerde 420 sayısını görürseniz, alarm zili çalıyor demektir.