Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk pazarlaması mı
‘Mustafa Kemal Atatürk
ve Temizlik’ kitabın adı, yazarı Yılmaz Özdil.
Önce 11 TL’den satıldı, şimdi de indirimle 7.15 TL’ye...
Bir de 10’lu seti var, hepsini alırsanız 99 TL yerine 64.35’ten alabiliyorsunuz.
O set içerisinde ‘Atatürk ve Annesi’,
‘Atatürk ve Hayvan Sevgisi’ gibi anlaşılabilir kitapçıklar var da, ‘Atatürk ve Temizlik’
adına da kitap yazdınız mı, iş Atatürk’ü sevmek ya da çocuklara tanıtmaktan çıkıyor biraz.
O yüzden bin 881 adet özel basılmış
kitabın, bugün saat 09.05’te, 2 bin 500 TL
fiyattan satılması da tartışılıyor.
Özdil, “Başka koleksiyon kitapları da çok pahalıya satılıyor” diye savundu kendisini.
Yazdığı ‘Antoine Ignace
Melling’in gravür kitabını ele
alalım mesela...
İsviçre’de, dünyanın önde gelen faksimile uzmanlarının üzerinde çalıştığı tıpkıbasım denilen, özel Japon kumaşıyla kaplı bir eser o.
Tıpkıbasım fiyatı 70 bin TL, normalde 262 TL’ye satılıyor her yerde.
Sonra 30 bin TL dediği
ama aslında 30 bin dolar
olan ‘Ferrari’ var.
O kitap sekiz silindirli motor görünümlü, ayaklı bir kutuyla beraber geliyor satın alanlara. Özdil, pahalı örnek olarak yazdığı kitapların çoğunun fiyatını Boyut Grubu’nun internet sitesindeki ‘Koleksiyon’ bölümünden almış. Açıp siz de bakabilirsiniz, çok daha ucuza, başka koleksiyon eserleri de var.
Elbette koleksiyon serisi satabilir insan, bunun ayıp ya da kınanacak bir yanı yok, dünyada da bir sürü örnek var böyle. Ancak o kitapları Atatürk’ün doğum yılı sayısı kadar basıp, tam da öldüğü saatte satışa sundunuz mu, üzerine
bir de ‘Atatürk ve Temizlik’ diye kitap yazdınız mı, insanların niyetinizi sorgulamasına kızma hakkınız kalmaz.

Şeyma’nın dostları neredesiniz?
Atatürk pazarlaması mı
Dost ile dalkavuk arasındaki en temel fark, dost size hatalarınızı söyleyebilendir, dalkavuk ne yapsanız, “Harika, süper yaptın” der.
Hiç üzerime vazife olmasa da günlerdir “Şeyma Subaşı’nın hiç dostu yok mu?” diye düşünüyorum.
Biten bir ilişki ya da evlilikten hemen sonra, bir başka ilişki ya da benzeri, adı her neyse artık ona dair kareleri, sosyal medya paylaşımlarını görmek rahatsız ediyor insanı.
Kimsenin özel hayatına karışmak haddim değil, isteyen istediğini yapar.
İtirazım, sıcağı sıcağına denilecek bir zaman diliminde yaşananların sosyal medya üzerinden bu kadar sık dolaşıma girmesine.
Sahi nerede dostları Subaşı’nın?
Olan bitenin ona ne kadar zarar verdiğini söyleyecek biri yok mu acaba?

İNSAN OLABİLME BAŞARISI
Yönetmenlere setlerde “Hocam” der, oyuncular ve çalışanlar...
Bu hitabın hakkını veren çok başarılı yönetmenler de var, bu hitabın etkisiyle olacak, millete hakaret eden, sinirini insanlardan çıkaran yönetmenler de...
‘Halka’ dizisinin yönetmeni Volkan Kocatürk, bu fotoğrafı paylaştı önceki gün, “Yanındayız Hande...” mesajıyla birlikte.
İki hafta önce, 1971 doğumlu annesini toprağa veren oyuncusu Hande Erçel’e destek için yaptı bunu.
“Hocam” lafının büyüsüne kapılıp, etrafa kan kusturmak yerine, insan kalabilmeyi başaran yönetmenler kurtaracak sinema ve dizi sektörünün geleceğini.
Sayıları yeterince fazla olmadığı için yazmak, başka örnekleri de cesaretlendirmek istedim.

Sütyen sat ama meme kanserini umursama!
Meme kanseri nedeniyle, iki memesi alınmış bir kadın ve Türkiye’de ortalamanın üzerinde fiyatlardan sütyen satan bir marka arasında yaşananları yazacağım size...
Kadın, eylül sonunda ameliyat oldu, iki memesi alındı, ardından protezlerle rekonstrüksiyon yapıldı.
Bir arkadaşı, moral olsun diye ekimin ilk haftasında hediye aldığı sütyeni hastaneye götürdü.
Kadın memelerindeki dren ağrısı, moral bozukluğu içinde denemeyi unuttu sütyeni.
Ardından komplikasyon nedeniyle tekrar dren takıldı bir süre.
Her neyse uzatmayayım, ancak kasım ortasında denedi sütyeni ve kalıp farkı nedeniyle ürünü değiştirmek istedi.
Nişantaşı mağazası, “Ürün alınalı bir ayı geçmiş, değiştiremeyiz” dedi.
Kadın, şirket merkezini aradı 2-3 günlük uğraştan sonra markadan sorumlu yetkiliye durumu anlattı.
Aldığı cevap, “Türkiye ofisi olarak bizim yapabileceğimiz bir şey yok,
siz İtalya’daki merkezle iletişime geçin” oldu. “Hangi dilde yazmam gerekir?” diye sordu kadın, “Türkçe yazmanız yeterli olur” dediler, aradan iki ay geçti, yazılan maile henüz bir cevap gelmedi.
Sütyen satan bir firma nasıl olur da, meme kanserine karşı bu kadar duyarsız olabilir?
Bir şirket markasını bu kadar mı sevmez, duvar gibi bu kadar mı tepkisiz kalır?
1986’da Verona’da kurulan, dünya üzerinde iki binden fazla mağazaya sahip olmakla övünen bir markadan söz ediyoruz.
Ürünler güzel, mağazalar şık olabilir ama içine insan koymayı unuttuğunuz zaman hiç de önemi kalmıyor bunların...
Farkı fiyatı
İngiltere’de asgari ücret Türkiye’deki asgari ücretten beş kat fazla. Eskiden onlar sterlin kazanıyor ama harcarken de sterlin harcıyorlar diye avunurduk.
Ev kirasından kıyafete kadar durum aynı, sterlin hesabı yaptınız mı rakamlar yine el yakıyor ama tek bir yerde fark var.
İngiltere’de 275 TL tutan market alışverişi Türkiye’de 507 TL tutuyor.
Bunun bir açıklaması olmaz, olamaz, ayrıca olmamalı da...