Bir çocuk, annesinden ayrılan babasının, bir başka kadına “En değerli varlığımsın” diye yazdığını gördüğünde ne hisseder?
Annesi için değil ama kendisi için üzülür.
Zira her çocuk anne ve babası için dünyadaki en değerli varlığın kendisi olmasını ister.
Caner Erkin’in Şükran Ovalı’yla olan ilişkisini ve mutluluğunu sosyal medyadan duyurma ihtiyacı beni alakadar etmiyor.
Ancak oğlu büyüyüp de babasının bir başka kadın için yazdığı “En değerli varlığımsın” cümlesini okuduğunda kendini kötü hissedeceğini bilecek kadar da yaşam tecrübem var.
Caner eli klavyeye gittiğinde 3 - 5 sene sonrasını da düşünerek yazar mı
acaba?
ANTALYA TELEViZYONU HAK EDiYOR...
Altın Portakal, 10 yıl önce Doğu Akdeniz’in Cannes’ı diye anılmaya başlamıştı.
Düşünsenize sponsor şirketler katılımcılar için Chicago müzikalini bile getiriyordu Antalya’ya.
Sonra Mustafa Akaydın CHP’den Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı oldu, uluslararası hale gelmiş bir festivali yer ile yeksan etti.
Daha vahimi, İsmail Cem adına Türkiye’nin ilk televizyon ödüllerini düzenleyip, daha ilk senede yarışmayı tartışılır hale getirdi.
Olanı özetleyeyim; Mustafa Akaydın’ın yarışmayı düzenleme işini verdiği kişiler, aynı zamanda yarışmaya katılan bir yapım şirketinin tanıtım ajansı olarak çalışıyordu.
Ödüllerin çoğunu o yapım şirketi aldı, tartışmalar büyüdü, ailesi de İsmail Cem adını yarışmadan çekti.
O dönem televizyon yarışması düzenliyoruz diye ülke ülke dolaşan ve televizyonculukta hiç başarısı olmayan İsrail’e bile gidenleri geçiyorum bir kalem.
Her neyse, Altın Portakal şimdi eski günlerine dönmeye çalışıyor.
Televizyon ödülleri organizasyonuysa iptal edildiği için artık yapılmıyor.
Evet hasar büyük, evet yeniden ayağa kalkmak zaman alacak ama televizyon ödülleri de yeniden hayata geçmeli. Los Angeles nasıl hem film hem televizyon ödüllerinin merkezi durumuna geldiyse, Antalya için de bu yol izlenmeli.
BANKA ÇAĞRI MERKEZi Mi BEYAZ MASA MI?
Kadir Topbaş’a sorsanız o İstanbul’a en büyük hizmetinin başta metro olmak üzere ulaşımda yaptıkları olduğunu söyler.
Bana göre ulaşım kadar önemli olan hizmetlerden birisi, şikayeti ciddiye alıp, takip eden, bilgi veren Beyaz Masa uygulamasıdır.
Dün sabah fark ettim ki Beyaz Masa’ya otomatik santral gelmiş, tıpkı banka çağrı merkezleri gibi bilmem ne için bilmem ne tuşuna, şunun için bu tuşa basın diyor ses sistemi.
ŞORT DAVASI VE YARGI HATASI...
Belediye otobüsünde şort giydiği için bir kadına atılan tekmeyi tartışıyoruz günlerdir.
Önce savcılığın serbest bıraktığı sonra biraz da kamuoyu baskısıyla yeni bir suçlama ve tutuklama.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer Hoca diyor ki: “Savcı daha ilk gün sanığı 3 hafta ile 3 ay arasında akıl hastanesinde gözlem altına alabilirdi ya da yine yasada yer alan elektronik kelepçe takarak ev hapsine yollayabilirdi. Bu tür olaylar adalet duygusuna daha çok zarar veriyor.”
Son derece haklı bir eleştiri bu, kulak vermekte fayda var.
ÇAM DiKME HAVAYI KiRLETME
Türkiye genelinde otoyol kenarlarına dikilen fidanların sayısı milyonu aştı.
Sayı iyi ama bilim insanları sayıdan daha önemli olanın ağaçların cinsleri olduğunu söylüyor.
Meğer başta çam olmak üzere,
yaz - kış yeşil olan ağaçlar, yaprak dökerek kendilerini temizleyemedikleri için topladıkları zehirli gaz ve partikülleri bir süre sonra doğaya geri bırakıyorlarmış.
Bu tür ağaçların egzoz gazlarıyla reaksiyona girerek saldıkları gazlara ‘biyolojik emisyon’ deniliyormuş.
Çözüm, otoyol kenarlarına ve
özellikle de viyadüklerin çevrelerine başta meşe olmak üzere uygun ağaçları dikmek diyor bilim insanları. Bugüne kadar nereye, hangi fidandan kaç tane dikildiğini bilmiyoruz ama bundan sonrası için
dikkat etmek gerek.