ALİ AĞAOĞLU'NUN BABA HALİ
Hep söylerim, babalar ve kızları arasındaki ilişki, dünyanın en özel ilişkisidir. Her baba,
Her baba, kızının hayat boyu arayacağı güvenin ve sevginin, ilginin ilham kaynağıdır. Önce kına gecesi baskını sonra da düğün fotoğrafları geldi Ali Ağaoğlu’nun kızının. Bugüne kadar binlerce Ali Ağaoğlu fotoğrafı gördüm. İtici bulduklarım da oldu, kayıtsız kaldıklarım da.Ancak kızının kına gecesi ve düğünündeki Ağaoğlu fotoğrafları bana en şirin, en gerçek gelenler oldu. Annesine sarılırken, kolunda kızı yürürken, kızına sarılırken, çok alışkın olduğumuz gülüşündeki hüznü saklayamamış iş adamı.
Baba-kız ilişkisi bu...
Ne ağalık bırakır adamda, ne de küçük dağları ben yarattım havası.
DÖNDÜ, YAŞADI MI SİZCE?
Döndü; 28 yaşında, biri altı, diğeri üç yaşında iki çocuk annesi, eşinden ayrı yaşayan bir kadındı. Evlere temizliğe giderek geçinmeye çalışıyordu. İşe giderken, çocuklarını evde bırakıyor, başlarına bir şey gelmesin diye de kapıyı üzerlerine kilitliyordu.
Kocasından şiddet görmüş bir kadındı. Hatta ikinci çocuğuna hamile olduğu dönemde bile dayak yemişti. Şiddete dayanamayıp ölmeyi denedi; uçurumdan atladı ama yaralı kurtuldu.
Sonra ağır bir dayak daha...
Kocası gözaltına alındı, sonra hemen serbest bırakıldı. Eşinden ayrı yaşamaya başladı Döndü, çocuklarının geçimini sağlamak için de gündelik temizlik işleri yaptı. Evden çıktığı bir gün, kömür sobasından sıçrayan ateş parçası yangın çıkardı, çocukları öldü. Yasa gereği taksirle ölüme sebebiyet vermekten soruşturma açıldı hakkında.
Peki Döndü hiç yaşadı mı size göre, bundan sonra gözlerinden yaş gelinceye kadar gülebilir mi hiç?
Bazen üçüncü sayfalarda tek sütunluk bir haber, aslında yaşayan bir ölü haline gelmiş birinin hikayesini saklar içinde...
İŞTE BU ÇOK DOĞRU
Oyuncu Mehmet Esen, sosyal medya hesabından Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’a oldukça ağır eleştiriler yöneltti. Detayını bilmediğim bir meselede şu haklı, bu haksız diyemem.
Ancak o eleştirilerde bir nokta var ki, çok doğru. “Farkında mısınız bunlar günaydın dese bile etraflarındaki yalaka ordusu arkadaşları kendilerini yere atarak gülmeye başlıyorlar.”
Arkadaşlarını da bilemiyorum ama medya ayağında bu eleştiri doğru. Özellikle Cem Yılmaz haberlerinin çoğu “Espriyi patlattı” diye yazılıyor bu ülkede ve aslında Yılmaz son derece normal bir cevap verdiğinde oluyor bunlar. Elbette bu Cem Yılmaz’ın günahı değil ama onun için “Dedi” yazmayı unutan bir medyamız var.
RADYOLARIN SORULARI VAR
Çamlıca’da yapımı süren televizyon ve radyo kulesine dair bir sürü haber yayınlanıyor. Yeni kulenin görüntü kirliliğini sona erdireceği doğru. Ayrıca 400 metrelik yüksekliği ve turizm açısından sağlayacağı fayda da. Ancak yeni kule düzenine dair radyoların çeşitli endişeleri var.
İstanbul’da FM bandında tam 101 radyo var ve tümü yeni direğe sığmıyor. Belirli sayıda kanal TRT’ye ait direğe geçecek ama radyoların cevap bulmak istediği çok sayıda soru var. Mesela işletme nasıl olacak, arıza durumunda yedekler nasıl devreye girecek?
Bildiğim kadarıyla, sektör temsilcileri konuya dair Ankara’dan randevu bekliyor. Artık karasal vericiden yayın seyreden pek kalmadığından televizyonlar için sorun yok ama radyolar için durum öyle değil. Bakalım hazirana kadar nasıl bir formül bulunacak.
10 BİN DOLARLIK BASIN BÜLTENİ
Genç pop yıldızlarından birine babası doğum gününde 10 bin dolarlık bileklik almış. Aslında pop yıldızı bahsetmiyormuş ama babası inşaat işleriyle uğraşan varlıklı biriymiş.
Bir basın bülteninde geldi bu bilgiler. İtiraf etmeliyim ki, özellikle hediyenin maddi değerinin yazılmasını çok garipsedim.
Buna rağmen o basın bülteni haber de olmuş.
10 bin dolarlık hediye sayesinde 100 bin dolarlık haber yeri almak akıllıca bir yatırım olabilir.
Bana hâlâ çok garip geliyor bu olan biten.
KİŞİYE ÖZEL PRIME TIME DÖNEMİ
Günümüz insanı için paradan daha zor kontrol edilebilen tek şey zaman. Mecburiyetler dışındaki tüm zamanların kontrolünü elinde tutmak istiyor insan. Bu yüzden de yaşamımızdaki tüm alanlarda olduğu gibi internet televizyonculuğu da giderek yükseliyor. Reyting tablosunda 10’dan fazla reyting alan dizi ya da program sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Buna karşın, internetten gelen seyirci sayıları katlanarak artıyor.
Girişimciler de bu trendin farkında olduğu için üst üste yatırım yapılıyor. Yabancı internet televizyonu platformları da Türkiye pazarına giriyor.
Bu rekabette belirleyici olacak unsur, logolar değil içerik. Türkiye’de yabancı diziler çok iş yapmaz, hatta alt yazılı filmin seyircisi bile genel seyirci oranı içinde çok az kalır. O yüzden de yerli içerik üretimi artacak.
Geçen hafta Blue TV açısından önemli bir hafta oldu. Önce Haluk Bilginer, Nur Sürer ve Okan Yalabık gibi son derece önemli isimlerin rol aldığı ‘Masum’un ocakta yayına gireceğini açıkladılar ardından Behzat Ç.’nin devam bölümlerinin olacağı kesinleşti.
Bu adımlar yakın bir gelecekte internet televizyonu platformları kadar normal kanalları da zorlamaya başlar. Zira benim seçtiğim zaman, reklama harcamadığım zaman, bana özel içerik cazibesine sahip...