- Beyaz Saray’ın yeni First Lady’si Melania Trump, aslında tam bir Amerikan rüyası yaşıyor. 2001’de Amerika’ya yerleşti, 2006’da vatandaş oldu, 2016’da First Lady unvanı kazandı.
- Slovenya doğumlu ama İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca ve Sırpça dahil toplam altı dil konuşabiliyor.
- Eski Yugoslavya’da Komünist Parti üyesi bir aileden geliyor.
- 16 yaşında mankenliğe başladı, 18 yaşında Milano podyumlarına transfer oldu. Ardından Paris’te de boy göstermeye başladı.
- ABD’ye ilk 1996 yılında gitti. Vize sorunları yaşadı. 2001’den sonra Yeşil Kart alarak ABD’de ikamet etmeye başladı.
- Donald Trump ile 1998 yılında New York Moda Haftası çerçevesinde verilen bir partide tanıştı. Trump, o dönem kağıt üzerinde evli ama başka bir ilişkisi de olan bir isimdi.
- İlginçtir, telefonunu isteyen Donald Trump’a numarasını vermedi ilk başta ama klasik Yeşilçam tanımlamasıyla kader ağlarını ördü ve 2005 yılında evlendiler.
- Yeni First Lady 2006’da anne oldu. Oğluna Slovence öğrettiği biliniyor. Ailesini de Slovenya’dan yanına taşıdı, şimdi aynı görkemli binada oturuyorlar.
- Siyasete yabancı gözükse de 2000 yılında eşine, eski First Lady’ler, Bettie Ford ya da Jackie Kennedy gibi bir portre olmak istediğini söylediği biliniyor. Kimi siyasi yorumcular, hiç beklenmedik bir First Lady portresi çizeceğini söylüyor.
- Twitter, Facebook ve Instagram kullanıyor. Snapchat hesabını kapatmış. Twitter’da 404 bin olan takipçi sayısı kısa sürede katlanacaktır ama son tweeti 8 Kasım’da atmış.
- Son derece lüks döşenmiş, altının bol kullanıldığı bir evde yaşıyor Melania Trump. İki kere Beyaz Saray’dan yayın yapmış biri olarak söyleyebilirim ki, gelecek dört yıl, alıştığı lüksten çok uzak bir hayat yaşayacak.
‘CLINTON BAŞGAN POSTA ŞAMPİYON’
Posta Gazetesi, Hillary Clinton’ı Başkan ilan eden manşetle çıktı ya, herkese mavra konusu çıktı.
Tarihinde hiçbir zaman siyasi haberlerle ön plana çıkmamış bir gazetenin, yanlış manşetle Amerika’da bile konuşulması ilginç tabii.
Ama gören duyan da sanacak ki, Türkiye’de büyük hata yapan tek gazete Posta.
Arkadaş, Türk siyasetine damga vurmuş bir isim olan Bülent Ecevit’in ölüm haberini görmeye tenezzül etmeyecek kadar radikal yayın yönetmenleri gördü bu ülke.
Sonra izlemediği ve daha önemlisi yayından son dakikada kalkan diziyi yayınlanmış gibi yazan televizyon eleştirmenleri gördü.
Bir tavuk firmasının danışmanı olup, rakip tavuk firmasının reklamlarını yerden yere vuran, reklam yazarları gördü.
Kendi saç ektirme operasyonunu doktorunu öve öve tam sayfa yazı konusu da yaptı bu tarz adamlar.
Bir başka yazarın internette dolaşan köşe yazısını alıp, kendi köşesinde basan yazar da gördük; yapımcı, menajer, sanatçı takımıyla gazetecilik sınırlarını aşan samimiyet kuran, hep savunan isimleri de...
Bu saydıklarımın her biri en az Posta’nın attığı Clinton manşeti kadar sıkıntılı durumlar.
Hem Posta gazetesi hatalı manşeti için özür diledi, diğerlerinin böyle bir imkanı da asla olmayacak.
İMAR YÖNETMELİKLERİ VE METEOROLOJİ...
Roma’da hortum nedeniyle iki kişi yaralandı bu hafta.
Şaşırmak da mümkün ama iklim değişikliği bildiğimiz tüm verileri değiştiriyor sonuçta.
İstanbul eskiden 10 günde aldığı yağışı şimdi üç saatte alıyor.
İşte lodos fırtınası, denize açık olan yerlerde zaman zaman 8-9 kuvvetinde ataklar yaptı.
Tüm bunlara bakınca, imar yönetmeliklerimizi, çatıların rüzgar direnci de dahil olmak üzere yeniden ele almamız gerekiyor.
TİYATRONUN VE TÜRKÜNÜN YÜKSELİŞİ
Bilmem farkında mısınız ama tiyatro inanılmaz bir yükselişte.
Özellikle İstanbul’da, bir sürü tiyatro eseri, kapalı gişe oynayacak kadar çok seyirci topluyor. Demek ki; televizyonculuğun özet, dizi ve tekrar dizi halinden memnun olmayan insanların sayısı giderek artıyor.
İkincisi türkülerin durumu...
1995’ten 2001’e kadar Türkiye türkülerini yeniden keşfetmişti. Şimdi, onca zamandan sonra türküler yeniden yükselişte
Pop müziğin tıkanması kadar, dizilerin süre doldurmak için yıldız karakterlere türkü söyletmesinin de payı var bu yükselişte.
Ancak elektro sazla çalınan türkülerden söz etmediğimin altını çizmem lazım.
İki gelişme de keyif verici hepimiz için...
49 BİN 400 DOLARLIK İZMİR MAVİSİ
Magazin dünyasında kim, hangi markanın çakma ürününü kullanıyor diye bir yazı yazıyordum.
Hermes’in internet sitesinde fiyatları araştırırken resmini gördüğünüz 49 bin 400 dolarlık çantaya rastladım.
Fiyata takılmak mümkün ama benim dikkatimi çeken bir başka bilgi oldu.
Çantanın renkleri fil grisi ve İzmir mavisi olarak yazılmış.
Tam olarak bir turkuvaz tonu İzmir mavisi ama en yaygın kullanılan tondan biraz daha koyu olanı. Hermes, koleksiyonunda bir sürü ürünü yine İzmir mavisi adıyla satışa sunmuş.
Range Rover’ın İngiltere piyasasında bazı jipleri İzmir mavisi diye sattığını biliyordum ama bu renk isminin bu kadar yayıldığını bilmiyordum doğrusu.
Acaba İzmir ne kadar farkında bu yaygın kullanımın?