Nazım Hikmet’in en bildik mısralarından biridir “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
1961 yılında, bir Paris gezisi sırasında, resmini çok beğendiği Abidin Dino’ya sorarak başlamıştır şiirine Nazım.
Üzerinden 57 yıl geçmesine rağmen, milyonlarca kere tekrar edilmiştir o mısra.
Belki çok iddialı olacak ama mutluluğun resmi değil ama fotoğrafını gördüm.
Fotoğraftaki hanımefendinin adı Dilara Pars.
Erkekleri değiştiren kadınlar
Defne Samyeli-Cem Yılmaz ilişkisine dair söylenecek tek bir cümle var.
Eğer bir erkek bir kadın uğruna değişiyor, gelişiyor ya da çaba sarf ediyorsa, o ilişki sabun köpüğü değildir.
Cem Yılmaz’ın yeni görüntüsü bile olanı biteni anlamak için yeterli, fazla söze gerek yok.
Ayıptan daha öte ama
Pınar Altuğ, eşinin doğum gününü kutlamak için sosyal medyada bir fotoğraf paylaşmış, altına da güzel cümleler yazmış. Takipçinin birisi de “Sanki üniversiteye giden oğlunmuş gibi Pınar Hanım” diye bir cümle kullanmış. Yorum adı altında, hakaret etmek, laf sokmaya çalışmak giderek bir alışkanlık haline gelmeye başladı Türkiye’de. Birini sevmiyor hatta nefret ediyorsan takip etmezsin, yok sayarsın olur biter. Ama bizim memlekette hem sevmediğini takip eden hem de takip ettiği için hakaret etme hakkı olduğunu zanneden bir kitle var.
Size de yazık, takip ettiklerinize de...
BOŞANMIŞ KADINLAR, NAMUS BEKÇİLERİ
Fiziki şiddetin ardından eşinden boşanmış iki çocuk annesi bir kadın o.
İstanbul’un görece kiraları ucuz bir semtinde ev tutmuş.
Kızı 12, oğlu 9 yaşında. İkisi de okuyor, oğlan bir de özel eğitim görüyor.
Kadının asgari ücret aldığı bir işi var ama maaşı yetmediği için tatil günlerinde de, bir düğün salonunun büfesinde çalışıyor.
Sekiz saat emek harcayıp, 50 TL kazanıyor, bir tatil gününde.
Şimdi namussuz bir namus bekçisi yüzünden evinden atılma tehlikesiyle karşı karşıya bu kadın.
Apartmanda oturanlar, ev sahibine şikayet etmişler, ‘başka başka arabalarla gece yarısı eve geliyor’ diye.
Oysa, düğün salonundan evine yürüyerek gidip gelen bir anne o.
Bu saçmalığı duyduğunda “Gelin çalıştığım düğün salonun yerini göstereyim size, hep yürüyorum ben” diyecek kadar da iyi niyetli.
Meseleyi deşince, kadınla konuşmak için kafayı çekip bir gece kapıya dayanan bir adam çıktı karşıma, ev sahibinin akrabası üstelik.
Yüz bulamayınca kadının namusuna laf etmek, onu oturduğu evden kovdurmaya çalışmak, erkeklikten anladıkları.
Boşanmış bir kadın olarak yaşamak, giderek daha zor oluyor İstanbul’da...
KRALİYET DÜĞÜNÜ DE PAZARLANIR
Benim çocukluğumda “Bugün sünnet, yarın deniz” diye ilanlar yayınlanırdı gazetelerde.
Bugünün pazarlama dünyasında da, kraliyet düğünleri bile, 24 saat içerisinde piyasaya sunulan bir ürün haline geldi.
Prens Harry ve Meghan Markle’ın düğün törenlerinde çalınan şarkıların resmi kaydı, dijital müzik dünyasında yaklaşık 64 TL’lik bir fiyatla satışa sunuldu bile.
25 Mayıs Cuma günü de düğün töreninde çalınan şarkıların CD versiyonunun satışı başlayacak.
Bu albümün satışından elde edilecek gelir, prens ve çiçeği burnunda gelinin, kurucusu oldukları vakfın hayır işlerinde kullanılacakmış. Özetlemek gerekirse, bu devirde prensler de değişmiş, kraliyet gelenekleri de...
Sadece video paylaşarak olmaz
19 Mayıs’ta sosyal medyada en çok paylaşılan videolardan birisi de, Türk Eğitim Derneği’nin hazırladığı video oldu.
Video tamam da, kutlamalarda ‘Acaba ne yapmışlar?’ diye bir baktım, tam anlamıyla hayran kaldığım bir organizasyon buldum. Kuruluşunun 90’ıncı yılını kutlayan TED, tam 15 bin öğrenciyle toplanmış Gençlik Festivali için Ankara’da. Kalabalık kuru bir kalabalık değil, kızlı-erkekli tam bin 500 öğrencinin oynadığı bir zeybek var ki, izlerken duygulanmamak mümkün değil. 19 Mayıs’a, “İşte tatil olan bir gün daha” diyenlerin izlemesini isterdim o gösteriyi...