Kanal D’nin haber koordinatörü olduğum yıllarda, çok çekmiştim Seda Sayan’dan...
Kendisinden değil, şöhretinden.
Programına seyirci olmak için gelen otobüsler dolusu insan, girişte uzun bir kuyruk oluşturur, mecburen otoparka en uzak kapıya gitmek zorunda kalırdık.
Şarkıcının yüzünü gerdirdiği operasyonun videosunu YouTube kanalına koyduğu haberlerini görünce, hatırladım geçmişi.
İnsanların kendilerine ve geçmişlerine haksızlık yapabildiklerini biliyordum da, sınır biraz daha genişledi bu video sayesinde... Sayan’ın sunduğu, insanların şekilden şekile girdikleri evlendirme programını hatırlıyorum. Şimdi ‘YouTube’da çok para var’ efsanesi yüzünden bir zamanların en başarılı isimleri, akıl almaz işler
yapıyorlar.
Sahi gerek var mı bu kadarına?
Oradan gelecek paraya ihtiyacı yok şarkıcının.
O zaman geriye tek bir soru kalıyor: Şöhret böyle mi korunur, yeni kuşağın aklında böyle mi yer edilir?
Kasap vitrini değil, haber sitesi
İsmi lazım değil, ünlü bir haber sitemiz uzun bir Simone Anderson haberi yapmış.
Tamam 11 ayda 86 kilo veren birinin haberi yapılır, hiç itirazım yok.
Ancak haberde kadının kilolu olduğu zamanlara dair tek kare görüntü yok, kilo vermiş haline dair onlarca fotoğraf var.
İşin kötü tarafı, haber bitmiş ama arkadaşlar fotoğraf yayınlamaya doyamamışlar, onlarca yazısız kareyi de eklemişler habere.
Aynı site, yıllar önce Beşiktaşlı Tosic’in eşinin bir tweet’ini de tam 103 kare seksi fotoğrafla haber yapmıştı.
Arkadaş, kendi sitenize ve markanıza kasap vitrini muamelesi yapmasanıza!
Davanın tek sorusu...Sıla-Ahmet Kural davasında karar çıktı.
‘Kim daha iyi bir insan?’ yargılaması yapılmadı o mahkemede.
Ya da ilişkinin geldiği noktada, ‘Kim daha kusurlu, kim daha haklı?’ yargılaması da yapılmadı.
Mahkeme yaşandığı söylenen bir şiddet olayına baktı ve o şiddet iddiasını doğru bulup, bir hüküm açıkladı.
Dolayısıyla dava boyunca konuşulan ilişkiye dair ayrıntılar, sadece kamu vicdanına seslenmek için yapıldı.
Kural, ceza aldığı mahkeme çıkışında şarkıcı için, “Kendisi erkeğe de, kadına da şiddet uygulamaya bayılır. Hem psikolojik hem de fiziki şiddet” diye bir cümle kurdu, muhabirler de haklı olarak üzerine atladılar.
Ne anlamalıyız buradan, “Sıla’nın özel hayatına ve tercihlerine bir atıf mı bu yoksa gündelik hayatına dair açıklanmış bir sır mı?” diye sormayacağım...
Bu soru yok hükmündedir, zira iddia edene, “Madem öyle neden böyle bir kadınla birlikte oldun, neden kameralar önünde onu alnından öptün?” diye sorulmadı.
Bu davanın tek sorusu: “Haklı olduğu onlarca sebep olsa bile, bir insan başka bir insana şiddet uygulayabilir mi?”
Kalanı boş laf ve kalanı kendini temize çekme çabasıdır...
PROJE ÇOCUKLARIN DA BAYRAMI OLMAZ!Adettendir, her 23 Nisan’da sokakta çalışan çocuklara dair haberler yapılır.
Kimi boyacı sandığının arkasında, kimi elinde baskül müşteri ararken, kimi kağıt mendil satarken fotoğraflanır.
Peki yoksul minikler bayram kutlayamıyor da, maddi durumu iyi ailelerin çocukları ne kadar kutlayabiliyor?
En ünlülerinden bir alışveriş merkezi, 23 Nisan için bir akıllı cihaz firmasıyla ortaklaşa ‘workshop’ düzenledi.
Bir yandan “Çocuklar internet ve teknoloji bağımlısı olmasın!” diyoruz, öte yandan çocuk bayramında yeni şeyler öğrensin adı altında kapitalizmin çerezi haline getiriyoruz.
Uçurtma uçurmayı bilmiyor artık çocuklar, onu geçtim ayakkabıları hiç çamur olmadan büyüyorlar.
Yabancı dil öğrensin, tenis oynasın, piyano çalsın, kod yazmayı da bilsin ama bir de robot teknolojisi kursları var değil mi? Kendi anne-babalarına olan öfkelerini, çocuklarını proje haline getirerek kusan ebeveynlerin olduğu bir dünyada 23 Nisan’ı, çocuk olmayı, kime nasıl anlatacağız?
Çocuklarına bir sürü soru sorup da, “Mutlu musun?” diye sormayı akıl edemeyen insanların dünyasında, yazık ediyoruz onlara...
Romans zamanı...Türkiye ve Rusya Karşılıklı Kültür Yılı 2019 senesi.
Bu kapsamda, ‘Rus Romanslarıyla Bir Akşam’ serisinin tanıtım konseri gerçekleştirilecek yarın akşam.
Konserin solisti, soprano Esra Özbir.
Esra, sınıf arkadaşım, çok eski dostum ama en önemlisi Türkiye’de bu iş için en ideal isim.
“Niye?” diyeceksiniz, Azeri tenor Lütfiyar İmanov’dan eğitim almış, dünyaca ünlü Rus soprano Galina Vişnevskaya ile de birlikte çalışmış bir sanatçı o.
Sahneye balalayka virtüözü Aleksandr Petuhov ile çıkacaklar. Onlara piyanoda Özhan Kaygısız eşlik edecek.
Rus masallarında yer alan üç atlı kızaktan gelir ya Troyka adı, işte öyle bir üçlü olacak sahnede.
Moda’da All Saint Kilisesi’nde, yarın akşamı saat 20.00’deki konseri kaçırmayın derim...