Bu sene de Nimet Abla gişesine ilgi çok fazla ya, radyo programımda bir şirket yetkilisine bağlandım telefonla.
Kuyruğu sordum, yurt dışından hangi ülkelere bilet satışı olduğunu, internet üzerinden satılan biletleri de ekledim sorularıma.
Sonra tek başına en büyük bilet satışını sormak geldi aklıma, iyi ki de sormuşum.
Tam 30 bin adet milli piyango bileti satın almış bir vatandaşımız.
Ayıp değil ya, canlı yayında hesapladım, hepsi çeyrek bilet olsa tam 525 bin TL ediyor değeri.
Sonra düşündüm, sadece piyango biletine harcayacak 525 bin TL parası olan birinin acaba serveti ne kadardır diye...
Çeyrek bilete ikramiye isabet etse kazanılacak rakam, 17.5 milyon TL.
Bir işe 525 bin TL yatırıp, bir ay sonra 17.5 milyon TL kazanmak imkansız ama piyango söz konusu olduğunda bir ihtimal, bir umut yok değil.
İsteyen bir, isteyen 30 bin bilet satın alır, kimsenin laf etmeye hakkı yok elbette.
Ancak, “Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye” lafı var ya, nedense hep o mısra geliyor aklıma...
Alışkanlık meselesi
Hülya Avşar’ın yeni saç rengine dair bir sürü haber okudum.
Aslında haber de değil, çok fotoğraf galerisi şeklinde sıralanmış sayfalar sözünü ettiğim şeyler.
Kimse kusura bakmasın ama konuşulması gereken şey saç renginden ziyade marka yönetimi Avşar’ın.
Şu an bir dizide oynamamasına ya da bir televizyonda program yapmamasına rağmen her hafta en az bir haberi çıkıyor medyada.
Adını bir rezalete ya da garabete karıştırmadan bunu başarabilen kaç kişi var Türkiye’de?
Sırf bu sebepten dolayı bile büyük bir övgüyü hak ediyor.
Başlığa gelince, yıllarca bir başka Avşar’a alışmış gözüm, ben sarışın haline alışamayanlar grubundayım...
Şahan da böcek yiyebilir, biz de Mutlaka görmüş, duymuş olmalısınız, Şahan Gökbakar’ın fotoğrafta ağzına götürdüğü şey böcek değil aslında.
Eşiyle gittikleri bir tatilde, lüks bir restoranın, böcek şeklinde sunduğu meyve kabuğu o.
Fakat yakın bir gelecekte Şahan da, biz de böcek yemeye başlayabiliriz.
Asya’da bir sürü ülkenin mutfağında yer alan böcekler, bir süredir Afrika’nın protein ihtiyacına çare olarak gösteriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü de, Afrika’daki insanların böcek yemeye özendirilmesi gerektiğini söyleyip duruyor.
Bugün Afrika için çözüm olarak gösterilen böcekler bir süre sonra tüm dünyada açlığa bir çare haline gelebilir.
Giderek artan dünya nüfusu, bozulan doğa dengesi, bugün hepimizi böcek yemek zorunda bırakabilir yani...
Eğlenmek için ENBE
Bu senenin sonuna doğru bir sürü özel davette hep ENBE Orkestrası’nın adını gördüm.
O davetlere katılan bir sürü insandan ne kadar eğlendiklerini dinliyorum son bir aydır.
Hemen hepsi repertuvar zenginliğinden başlayıp, sahnede hiç düşmeyen bir tempo diye anlatıyorlar yaşadıkları geceyi.
Demek ki şarkılarla eğlendirmek meselesinin ciddiyetinin farkına varmaya başladık hepimiz.
Popüler bir isim sahneye çıksın da ne söylerse söylesin fikrinden bizim bildiğimiz, birlikte söylediğimiz şarkılar zamanına geçmeyi başarmışız.
Demek ki pahalı ya da popüler olmanın salonları avucunun içine almaya yetmediğini öğrenmeye başladık.
Güzel hareketler bunlar, başka ne diyeyim...
Radyo bir ulusal güvenlik meselesidir“İstanbul’da 50 radyo kapanacak” diye yazılıp, çiziliyor iki gündür her yerde.
“Böyle bir risk var mı?” derseniz, elbette var ama daha kesin bir karar verilmiş, tarih belirlenmiş değil.
Türkiye’de ulusal güvenlik meselesidir radyolar, o kadar kolay vazgeçilmesi mümkün değil, olmamalı da...
Eğer 15 Temmuz gecesi, FETÖ cuntası Turksat’ı yani uydu yayınlarını kesmeyi başarabilseydi Türkiye’de susmayan tek mecra yine radyo olacaktı.
Çünkü bir sürü radyo, daha iyi ses kalitesi için Çamlıca’daki vericisine yayınını direkt yollar.
Şimdi Çamlıca’da tüm antenler tek bir kulede toplanacak amaç görüntü kirliliğini ortadan kaldırmak.
Kulenin kapasitesi 80 radyo ama İstanbul’da yayın yapan radyo sayısı çok daha fazla.
Tüm vericilerin tek bir kulede toplanması, Allah korusun bir darbe girişiminde, bir afette ya da bir terör saldırısında tüm radyoların aynı anda susması ihtimalini ortaya çıkarıyor.
Oysa Küçük Çamlıca bölgesinde kurulu ve görüntü kirliliği yaratmayan direklerden ikisi kurulu kalsa ortada ne bir yer bir sorunu kalacak, ne de bahsettiğim tüm yayınların aynı anda susturulma riski...
Diğer yandan RTÜK’ün hazırladığı bir ihale yönetmeliği meselesi var.
“Acaba lisans ihalesi mi geliyor?” diye sektör temsilcileriyle konuştum.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın istihdamın önemine dikkat çektiği, ekonomik kurtuluş savaşı verildiğini söylediği bir dönemdeyiz” diye başladı tüm cevap cümleleri. Ardından devam etti: “Radyolar zaten yıllık lisans bedeli ve reklam gelirlerinden aylık ödeme yapıyorlar RTÜK’e. Radyolar kapanırsa RTÜK’ün de gelirleri azalır. En doğrusu yasal bir değişiklikle frekans tahsisi yoluna gidilmesi.”
Sonuç mu? Radyo sektörünü temsil eden kuruluşlar ümitsiz değiller, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyu ulusal güvenlik ve istihdam meselesi açısından da değerlendireceğini inanıyorlar.