06.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN
‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisiyle hayatımıza giren Wilma Elles, ekran yolculuğuna Kanal D’nin fenomen yapımı ‘Arka Sokaklar’la devam ediyor. Çalışmaktan beslenen oyuncu, hayattaki en büyük mutluluğunun çocukları Milat ve Melodi olduğunu söylüyor. Elles’le, projelerini ve ikizlerle hayatını konuştuk.
- İstanbul- Almanya arasında mekik dokuyorsunuz. Kendinizi daha çok nereye ait hissediyorsunuz?
Her iki ülkeye ait hissediyorum. İki yerde de en beğendiğim özellikleri birleştirmeye çalışıyorum. Ama hiçbir zaman tam Alman değildim... Her zaman Türkler kadar esnek, spontan ve sıcakkanlıydım. Ama Almanya’nın sakinlik ve düzeni de bende var.
- ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisiyle başlayan yolculuğunuzda Türkiye’de aranan ekran yüzleri arasına girdiniz. İlk geldiğinizde bu ilgiyle karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
Dört yaşından beri oyuncu olmak istedim. Sahneye çıkmak kanımda var. Gerçekten oyunculuk bana kanatlar veriyor. Bu kanatlarla kendimi her alanda daha enerjik hissediyorum. Ama bu isteği kendim seçmedim ki... Dediğim gibi içimde küçük yaşlardan itibaren vardı ve hep bu isteğe güvendim... ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ de, kaderdi.
- Köln Üniversitesi Siyaset Bölümü’nde İslam Bilimleri’ni birincilikle bitirdiniz. Siyasetle aranız nasıl? Bu alanda bir şey yapmak ister misiniz?
Siyaset herkesi ilgilendiren bir konu ve içimde çok fazla söylemek istediğim şey var... Ama siyasetçilerin hayatı çok zor. Altyapı lazım. Sanatçı olarak şu anda mutluyum, daha iyi bir şey düşünemiyorum. Ve oyum çok fazla önemli benim için. Sanırım siyaset yaparsam bir gün, ancak kültürle ilgili bir şeyler düşünebilirim.
- ‘Arka Sokaklar’ın çekimleri nasıl gidiyor? Ekibe adapte olmak sizi zorladı mı?
Orhan Oğuz ve Kerem Saka hocalarımız en iyi ekibi seçtiler. Bu kadar uyumlu ve egosuz insanlar görmedim. Yıllardır zirvenin sahibi olan efsane ‘Arka Sokaklar’da oynamak dışında daha iyi bir dizi düşünemezdim.
- Canlandırdığınız Nadya karakteri sizin için nasıl bir tecrübe oluyor?
Herkes bana hep söyler, ‘Senin için en iyi rol kadın James Bond olur’ diye (gülüyor). Hızlı araç kullanmayı severim. Tırmanırım. Koşarım. Deprem hariç kolay kolay hiçbir şeyden korkmam. Polisi oynamak onun için çok doğru bir rol oldu. Hem Nadya aşk kadını...
‘Bir rüyam daha gerçekleşti’
- Çanakkale Savaşı’nı anlatan ‘Mendilim Kekik Kokuyor’ filminde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Film, lirik bir çığlık. Bu bir savaş yapımı değil, savaş ortamında olan bir umut ışığı... Benim rolüm Hemşire Beatrice. Bu karakter için hem ekip olarak hazırlandık hem de tek başıma çalışmalar yaptım. İlk önce hastaneye gittim ve orada hemşirelik için antrenman yaptım. Tarih hakkında da belgeseller izledim ve bazı kitaplar okudum. Ama en çok yönetmeni dinlemeye çalıştım çünkü ne kadar tarih de okusan yönetmenin vizyonunu yakalamak en önemlisi...
- Bir yandan da modellik yapıyorsunuz. London Fashion Week nasıl geçti?
Daha önce New York, Los Angeles, Berlin ve İstanbul Fashion Week’te baş manken olarak çıktım. Londra Moda Haftası’nda ise ilk defa... Tasarımcı Emre Tamer’in konsepti beni çok etkiledi. Medusa olarak taht üzerinde podyumda yer aldım. Seyirciler şoka girdi. Sanırım ilk defa böyle bir şey oldu. Bu defileyle, bir rüyam daha gerçekleşti.
‘İkizler hızlı büyüyor’
- Şu an hayatınızda biri var mı?
En çok Milat ve Melodi var. Ama bunun haricinde de kalbim boş değil.
- Yıllar içinde ilişkilere bakışınız değişti mi? Evliliği düşünüyor musunuz?
Güvenim sarsıldı ama hayat bu.
- İkizlerle zamanınız nasıl geçiyor?
Hayatımdaki en büyük mutluluk, Milat ve Melodi. Sonsuz şükür! Çok hızlı büyüyorlar. Beni her gün şaşırtıyorlar. Çok çok şanslıyım. Onlarla olmak hayatımdaki en değerli ve en mutlu zamanlar... 4.5 yaşında oldular.
- Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Çocuksuz bir hayatın, ne kadar renksiz ve cansız olduğunu ikizlerim olduktan sonra anladım. Her şey daha iyi oluyor! İnsanlarla iletişimin, anlayış, bereket, ilham, yaratacılık, organizasyon ve yetenek. Çocuklarım her iki ülkeye yakın. Aralarında Türkçe konuşuyorlar.