05.11.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
Abdullah Malkoç
GENÇ kuşak oyuncular arasında yeteneği ve fiziğiyle dikkatleri üzerine çeken Melis Birkan, şu günlerde hem Star TV’de ekrana gelen “Ay Işığı” dizisi, hem de “Issız Adam” filmiyle gündemde... Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Bale ve Dans Bölümü mezunu olan Birkan, bir dans gösterisi sonucunda menajerliğini yapan Özlem Durak’la tanışınca kendisini kameraların önünde bulduğunu anlattı. Birkan, “Benim oyunculukla ilgili kendime güvenim yoktu. Bir iki sene kadar ona direndim” diyor.
Melis Birkan: ‘Issız Adam’ filmi bana şans getirdi
Konservatuvarda dans eğitimi alan Melis Birkan mezun olduktan kısa bir süre sonra kendisini kameraların önünde bulmuş. “Issız Adam” adlı filmde başrol oynayan Birkan “Aşığım ve 1,5 aydır birlikteliğim var. Film bana şans getirdi” diyor
Genç kuşak oyuncular arasında yeteneği ve fiziğiyle dikkatleri üzerine çeken Melis Birkan, şu günlerde hem Star TV’de ekrana gelen “Ay Işığı” dizisi, hem de yapımcılığını Most Production’un üstlendiği ve Çağan Irmak’ın yönetmenliğini yaptığı “Issız Adam” filmiyle gündemde... Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Bale ve Dans Bölümü mezunu olan Birkan, bir dans gösterisi sonucunda menajerliğini yapan Özlem Durak’la tanışınca kendisini kameraların önünde bulduğunu anlattı.
Kamerayla tanışmanız nasıl oldu?
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Modern Bale ve Dans Bölümü mezunuyum. Bir dans gösterisinde şu anki menajerim Özlem Durak’la tanıştım. Bana kartını verdi ve kendisini aramamı istedi. Oyunculuk yapmayı istemiyordum ve bir iki sene kadar ona direndim. Sonra onun sayesinde oldu her şey...
Özlem Durak’ın baskılarına mı dayanamadınız?
Beni oyunculuğa ikna edemiyordu. En son olarak ‘Peki o zaman sana dans kariyeri yapacağım’ dedi. Sonra bak onu da yap, bunu da yap falan derken durum böyle oldu. Benim oyunculukla ilgili kendime güvenim yoktu. Daha sonra bir reklam filminde oynadım. Ondan sonra Kanaltürk’te 13 bölüm lifestyle tarzında ‘Tarz - ı Hayat’ isimli bir programı sundum. Ardından projeler geldi.
Çağan Irmak’la nasıl tanıştınız?
Ben “Barda” filmini çekmiştim ve onunla ilgili röportaj yaparken hangi yönetmenlerle çalışmak istediğim soruldu. Ben de Çağan Irmak’ın da ismini söylemiştim. “Ulak” filminde bir oyuncu değişikliğine gidilmiş ve Çağan Irmak da röportajı okumuş. Sonra beni aradı ve ‘Benimle çalışmak istiyormuşsun, hâlâ bunu istiyor musun?’ diye sordu. Böyle bir tanışma hikâyemiz var.
Çağan Irmak size göre nasıl bir yönetmen?
Çağan Irmak çok özel bir adam... Çalışması çok keyifli bir insan. Çağan’la iki filmde çalıştım. Ama “Issız Adam”da daha çok şey paylaşacak zamanımız oldu. Çağan çok komik, çok özel, çok zeki, çok duygusal bir adam. Bunları onunla çalışırken gerçekten daha iyi görüyorsunuz. O yüzden çok başka bir adam yani...
Evet, sanırım. ( Gülüyor) Böyle bir kaygımın olmaması dışında benim genelde yer aldığım projeler çok başrollüydü. O yüzden de, evet “Issız Adam” ilk başrolümdü diyebiliyorum. Ben çok şanslıyım. Çağan’ın bana güvenmesi çok muhteşem bir şey... Beni arayıp bu rol için ‘Sadece seni düşündüm ve seni istiyorum bu role’ dedi. Bu çok güzel bir şey ve aynı zamanda çok ciddi bir şey. Çünkü Çağan ciddi anlamda omuzlarımıza bir yük bırakıyor. Bunun altında kalamazsınız. Zaten kaldığınız zaman kendi vicdanınızda rahatsızlık hissedersiniz. Keyifli bir set tabii ama bu yönetmenle alakalı oluyor. Çünkü yönetmenden bu herkese yansıyor. Çağan her şekilde yanımdaydı ve destek oldu. Cemal Hünal’la iyi çalıştık. Gerçekten güzel bir proje oldu. Hani tadı damağımda kaldı derler ya.
“Issız Adam”daki Ada nasıl biri?
Ada, İstanbul’da yaşayan popüler kültürün getirdiklerinden rahatsız olan, evi ve işi olarak ufak bir dünyası olan biri... Bir takım kalp kırıklıkları da yaşamış ve kendi dünyasında duran birisi. Güzel sanatlar okumuş ama piyasanın içinde kendi istediği işleri yapamamış. Şimdi çocuk kıyafetleri dikiyor. Hayatına biri giriyor ve aşkla tanışıyor. Gayet sade ve doğal biri... İstiklal Caddesi’nde yürürken yanından geçebileceğiniz biri.
Oynadığınız rollere kendinizden bir şeyler katıyor musunuz?
Bu yönetmene, senaryoya ve size göre değişebiliyor. Sonuçta “Issız Adam” için konuşursak yönetmenimiz Çağan Irmak beni tanıyordu. Ada’yla ilgili olan şeyler daha bana ait şeylerdi. Tabii Çağan, onu Melis diye yazmadı. Onu Ada olarak yazdı. Siz oynarken de mutlaka kendinizden bir şeyler oluyor. Çünkü onu siz yorumluyorsunuz. Çünkü o karakteri siz yorumluyorsunuz. Ben yaratmak demiyorum da yorumlamak diyorum buna.
Size göre yaratmak ve yorumlamak arasındaki fark nedir?
Yaratılan bir şey var ortada, bir hikâye ve bir karakter yazılıyor. Yönetmen bunu nasıl göstermek istediğini kurguluyor ve siz senaryodan okuyup, yönetmenden onları alınca ortak bir paydada buluşuyorsunuz. Kimse tek başına hareket etmiyor.
Sinema izleyicisi “Issız Adam”a neden gelmeli?
Bir defa merak ettiği için gelmeli. Çağan Irmak her filminde daha değişik şeyler deniyor. Her filminde aynı şeyleri
işlemiyor. Çağan Irmak ne düşünmüş, ne demek istemiş, ne anlatmak istemiş diye gelebilir.
Oyunculuğunuzla ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Ailem bana oyunculuğum konusunda çok destek oluyor. Ama kendimi setteki monitörden seyretmeyi sevmiyorum. Bittiği zaman izlemek tabii ki keyif veriyor. Bazen izlerken kendi kendime güldüğüm de olmuyor değil. Ailem şimdiye kadar ne yaptıysam hepsinde sonuna kadar destek oldu ve bu işte de aynı... Ben o yönden çok şanslıyım her zaman...
Ben hiç bir filmimde ailemle oturup konuştuğumuzda ‘Aa, bu niye böyle’ diye soran olmadı. Çünkü benim kafamın nasıl çalıştığını biliyorlar. Benim çalıştığım insanların ne kadar profesyonel olduklarını da biliyorlar. Tabii bana da güveniyorlar. Bunlar çok ciddi detaylar tabii ki...
Burada hepimiz iş yapıyoruz ve bir şeyleri büyütmeye gerek yok. Hepimizin bildiği toplum kuralları tabii ki var.