Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YETENEKLi BAY DAMON



Dramdan aksiyona uzanan pek çok türde başarılı performanslar sergileyen Matt Damon’ı bu hafta ‘Düşler Bahçesi / We Bought a Zoo’da izleyeceğiz. Cameron Crowe’un yönettiği filmde Damon, karısının ölümünden sonra iki çocuğuna bakmaya çalışan; derken iflas etmiş bir hayvanat bahçesini satın alan maceraperest bir adamı canlandırıyor. Bu film vesilesiyle Damon’ın kariyerini hatırlayalım.


Köstebek

‘The Departed’ (2006)


Martin Scorsese’ye uzun süre sonra hak ettiği Akademi Ödülleri’ni kazandıran film olarak bilinen ‘The Departed’, 2002 yapımı Hong Kong filmi ‘Infernal Affairs’ın yeniden çevrimiydi. Film, polisin mafyaya, mafyanınsa polis teşkilatının içerisine sızdırdığı iki köstebeğin hesaplaşması üzerine kuruluydu. Filmde başrolü Leonardo DiCaprio’yla paylaşan Damon, hem gerilim/aksiyon türündeki tecrübesini hem de rahatsız edici karakterlerdeki başarısını ortaya koyduğu bir performans sergiledi.


Yetenekli Bay Ripley

‘The Talented Mr. Ripley’ (1999)


Polisiye yazarı Patricia Highsmith’in ünlü kahramanı Tom Ripley, Damon’dan önce Alain Delon ve Dennis Hopper gibi iki müthiş aktör tarafından canlandırılmıştı. Ancak buna rağmen Damon’ın yorumu ilgi çekici ve akılda kalır olmayı başarır. Sinsi, hırslı, yalancı katil Ripley rolünde Damon ileride de en başarılı performans-larının temeli olacak bir özelliğinin sinyallerini veriyordu: Rahatsız edici karakterleri çok abartmadan canlandırma... Ripley’i fazla karikatürleştirmeden idare edebilen Damon’ın kariye-rinin iyi performanslarından birini bu rolde izledik.




İspiyoncu

‘The Informant!’ (2009)


Fiyat sabitlemeyle ilgili bir yolsuzluğu FBI’ya ispiyonlayan üst düzey şirket çalışanı Mark Whitacre’ı canlandırdığı film, Damon’ın en başarılı performanslarından birini barındırıyor. ‘Ocean’s’ serisinde birlikte çalıştığı yönetmen Steven Soderbergh’in yönettiği filmde, Damon bıyıklı, kilolu haliyle ilk bakışta zor tanınıyor. Ama tanınmamasının nedeni sadece fiziksel değişimi değil. Damon, ayaklarını sürüye sürüye yürüyüşüne kadar her detayıyla orijinal bir tip yaratıyor.



Can dostum

‘Good Will Hunting’ (1997)



Matt Damon’ın sinema dünyasında ün kazanması, gişede de çok başarılı olan hem senaryosunu yazdığı hem de başrolünde oynadığı ‘Can Dostum’ vesilesiyle oldu. Ünlü bağımsız sinemacı Gus Van Sant’ın imzasını taşıyan filmde MIT’de kapıcılık yapan bir dâhiyi canlandıran Damon, filmin senaryosunu yazdığı Ben Affleck’le birlikte En İyi Orijinal Senaryo dalında Akademi Ödülü’nü de kazandı.


Geçmişi Olmayan Adam

‘The Bourne Identity’ (2002)


Damon’ın bir aksiyon yıldızına dönüştüren (şimdilik) üç filmlik seri 2002’de ‘The Bourne Identity’yle başladı. Aktör, çağımızın James Bond’u olarak nitelendirilen Jason Bourne karakterinde geçmişini hatırlamıyordu. Bourne, müthiş dövüş taktiklerine ve engin bir bilgi donanımına sahip bir halde hikayesini öğrenmeye çalışıyordu. Damon’ın Bourne’unun zamana Bond kadar iyi dayanamayacağını tahmin etmek zor değil. Ama serinin diğer filmleri (‘The Bourne Ultimatum’, ‘The Bourne Supremacy’) ile birlikte Bourne, 2000’lerin öne çıkan ticari serilerinden birine dönüştü. Damon’sa A listesindeki bir Hollywood yıldızı olduğunu bir kez daha kanıtlama şansı buldu.