Aralık ayına kelimenin tam anlamıyla büyüleyici ve unutulmaz bir deneyimle başladım. Mastercard’ın kullanıcılarına İstanbul’un birçok farklı güzelliğini yaşattığı ‘Paha Biçilemez İstanbul’ projesi kapsamında, ‘Üç Silahşor Balesi’nin, Süreyya Operası’ndaki prömiyerine gittim. İstanbullu sanatseverlerle ilk kez buluşan eserin bu ayki biletleri satışa çıktığı gibi, dakikalar içinde tükendi. İlk gece izleyebildiğim için çok şanslıyım. Aralık temsillerinden sonra, 2 ve 4 Nisan’da Süreyya Operası, 28 Mart’ta da Zorlu PSM’de perde açacak, sakın kaçırmayın!
Bale, çocukluğumdan beri bana gerçek dünyadan apayrı bir masal alemi gibi gelmiştir. ‘Üç Silahşor’ öyle olağanüstüydü ki, kendimi bir masalın içinde sanmak bir yana, bazen ayaklarım yerden kesilmiş de uçuyormuşum gibi hissettim. Seyircisine hissettirdikleri, anlatılmaz yaşanır cinsten... Bale sanatçılarımızın muhteşem performansları sonrası bütün salon ayağa kalkıp ellerimiz patlayana kadar alkışladık, gerçi onları sonsuza kadar alkışlasak yetmez gibi geliyor. Madencilikten sonra dünyanın ikinci en zor mesleğini yapıyor ve bize bu güzelliği yaşatmak için aralıksız çalışıyorlar. ‘Üç Silahşor’da hepimize büyük hayranlık ve gurur yaşatan İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarına ayrı; eserin senaryo ve koreografisine imza atan Armağan Davran ile Volkan Ersoy’a, müzik düzenlemesini yapan orkestra şefi Bujor Hoinic’e ayrı teşekkür ediyorum. Bir bale aşığı olarak hepsine saygım sonsuz...
‘Ölmeden önce yapılacaklar!’
Sahneye her çıkışında etrafa neredeyse elle tutulacak kadar hissedilen bir enerji ve ışık saçan baş balet Erhan Güzel’i izlemek, ölmeden önce yapılacaklar listenize mutlaka eklenmeli! Ben onu hayatım boyunca en hayranlıkla izlediğim sanatçılar listeme de yazdım. İnsanı hipnotize eden rüya gibi danslarından, mimiklerini çok iyi kullandığı oyun gücüne kadar, tepeden tırnağa her zerresiyle dünya çapında bir sanatçı... “Hareketler, kelimelerden daha yüksek sesle konuşur. Bu yüzden seviyorum mesleğimi. Aslında bangır bangır konuşuyorum, avazım çıktığı kadar...” sözlerine, onu izlediğiniz her an şahit oluyor, her bir hareketinde ayrı büyüleniyorsunuz.
‘Üç Silahşor’da D’Artagnan rolüyle harikalar yaratan Erhan Güzel, “Küçükken dans etmek ve bir karaktere can vermek en büyük isteğimdi. Hayallerimi yaşıyorum” dedi.
‘Üstün yeteneğiyle sanatçı yetiştirecek’
Prömiyer sonrası yaptığımız sohbette kendimi tutamayıp ona, “Ben sizi uzaylı gibi görüyorum, insan olamazsınız” deyiverdim! “Hiç bu kadar hoyrat sevilmemiştim!” dedi gülerek. Altı yaşından beri hayatını baleye ve baleyi sevdirmeye adamış Erhan Güzel, 20 yaşında baş balet olmuş, günde en az sekiz saat çalışıyor. Aileleri ve çocukları baleye teşvik etmek, bu sanatın kadın işi olduğu algısını yıkmak için emek veriyor. “Bazı şeyler ölümsüzdür, benim baleye olan aşkım gibi...” diyen baş balet, ileride eğitmen olup kendisi gibi başarılı sanatçılar yetiştirecek. Yıldız sanatçının şu cümlesi balenin bana verdiği duyguyu bire bir özetliyor: “Bale akıl yoluyla açıklanamayan, Tanrısal bir güç tarafından insanlığa aktarılan bir olay bence...”