'Cadde'deki Hayalet’i okuyanlar bilir; içimde hep bir İstanbul’dan gitme hayali olduğunu... Bu isteğimi sık sık dile getirdiğim annemin yorumu net: “Kızım bu yaşta inzivaya mı çekileceksin, daha yapacak çok işin var!” Düşünüyorum da; hayatın hakkı düzenin sana yüklemiş olduğu zorunlulukları yerine getirerek mi verilir, yoksa yarına çıkacağımız belli değilken içinden geldiği gibi, nasıl ve nerede huzurluysan öyle yaşayarak mı?
Yetenek zengini bir adam...
Mehmet Berge’den daha önce de yazılarımda bahsettim, Türkiye’nin önde gelen dövme sanatçılarından (zamanında ününü duyup gitmiştim, dövmelerimin yarısını o yaptı. Müşterileri dövme için Çökertme’ye gidiyor artık) iyi bir ressam, yıllarca Devlet Opera ve Balesi’nde çalışmış Mimar Sinan mezunu başarılı bir balet, içinden kültür ve yetenek taşan bir adam...
Yetmez gibi çocukluğundan beri bir de balıkçılıkla uğraşırmış ama öylesine değil, denizin üzerinde ve altında yapılabilecek bütün aktivite ve sporlara profesyonel olarak hakim. Gerçek balıkçılığı öğrenmek isteyenlere (ki balıkçılığın ne büyük bir dünya olduğunu ben de yeni gördüm) turlar düzenleyen, eğitim veren bir hoca...
Meraklıları Instagram’daki ‘berrge_fishing’ profiline bakabilir. Birkaç sene içinde tekneyle dünya turuna çıkacak, kaptan olduğunu da söylemiş miydim?! O çoğumuz gibi sadece hayal kurmuyor yani, sırasıyla gerçekleştiriyor.
Çek şalvarını yaşa orada!
“Birkaç saat kalıp dönerim” diye gittiğim Çökertme’ye öyle aşık oldum ki birkaç gün kaldım, içim acıyarak döndüm! Tam hayalimdeki gibi dünya tatlısı insanlarla dolu bir köy, minik minik taş evler, bol oksijen, uçsuz bucaksız ormanlar, yeşillikler, etrafta gezen inekler, koyunlar, tavuklar ve mis gibi bir deniz... Çek şalvarını yaşa orada, geri dönülecek gibi değil!
Mehmet (eğitim vermediği günlerde) ve arkadaşları gündüz balık tutuyorlar, gece Çökertme’nin turistler arasında da çok ünlü olan restoranı Kaptan İbrahim’de denize karşı sofralar kuruluyor, o balıklar yeniyor, sohbet, muhabbet, huzur ve içi gülen gözler...
Gündemdeki tek sıkıntı; “Yarın hava nasıl olacak? Balığa çıkılabilecek mi?”, ha bir de “Akşama içki lazım” konusu var! Herkes her şeyini birbiriyle paylaşıyor, her konuda birbirine yardım ediyor, yanlarında para bile taşımıyorlar. Bir ara arabayla giderken 90 yaşlarında bir teyze durdurdu beni, oturdu yan koltuğa. Yolda onunla sohbet ederken gözlerim doldu, “Böyle içten ve lokum gibi insanları şehirde göremiyoruz” diye içlendim. Mehmet Berge’ye “Ne yapıyorsun orada, sıkılmıyor musun, deli misin?” demiştim ama Çökertme’de geçen günlerimden sonra anladım ki asıl deliler şehirde yaşayanlar olarak biziz! Hiç bitmesin istediğim bir rüya görüp uyanmış gibiyim şu an, sinirler bozuk anlayacağınız!