CaddeMüziğin yükünü taşıyabilmek: Portishead

Müziğin yükünü taşıyabilmek: Portishead

22.08.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Önceki akşam KüçükçiftlikPark’ta ilk Türkiye konserini veren 90’lı yılların ikonik grubu Portishead’i izlemeye gelenler heykel gibi dursalar da duygusal olarak ‘paramparça’ oldular. Trip hop akımının kült ismi ‘beklemeye değer’ bir performans sergiledi.

Müziğin yükünü taşıyabilmek: Portishead

İnsanlar kırılgan varlıklar. Çoğu kez hüzün ve mutluluk halleri arasında gidip gelen insanoğlu, en çokta içinde bulunduğu duygu boşluklarında müziği bir ‘dost’ olarak kullanmıştır. Bu nedenle; geride onlarca yıl bırakmasına rağmen Portishead, bir kokunun yıllar öncesine götürmesi gibi birçoklarını kimbilir nerelere götürdü önceki akşam.
1991 yılında Geoff Barrow, Beth Gibbons ve Adrian Utley tarafından kurulan Portishead, GNL organizasyonuyla KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleştirilen Midtown Fest kapsamında ilk kez Türkiye’de sahneye çıktı. Seyircinin heyecanı da yüksekti, grubun bu ilk buluşmada seyirciyi memnun etme çabası da.
Devşirilmiş hiphop
1991 yılında Massive Attack’ın ‘Blue Lines’ adlı ilk albümü yayınlandığında adı konmaya başlanan trip hop akımı ve özelikle bu albümdeki ‘Unfinished Sympathy’ şarkısı İngiltere’den dünyaya yayılan ilk hip hop hareketlerinden biri... Ağırlaştırılmış hiphop ritimleri üzerine farklı birçok türün işlenmesi olarak özetlenebilecek trip hop, 1994 yılına gelindiğinde Portishead ile zeminini sağlamlaştırmayı başarmıştı. İngiltere’nin Bristol şehrindeki müzisyenlerin yarattığı elektronik bir müzik türü olan trip hop, enerjisini şehirdeki müzisyenlerden aldığı için ise ‘Bristol sound’u olarak da anılıyor.
Bristol sound’u 90’ların başında Massive Attack ve Tricky ile müzik dünyasına düşmüş, Portishead’in ‘Dummy’ albümü ile de çok daha ‘derine düşmüştü.’ Amerika; hiphop, dans, house ile coşarken aynı dönem İngiltere ‘trip hop kartını’ açmıştı masanın üzerine.
Istanbul United’a selam
Türevleri gibi vaktiyle Avrupalı dinleyicinin alternatif arayışına ilaç gibi gelen Portishead; genişlettiği, çeşitlendirdiği sahne enstrümanlarıyla önceki akşam yaptıkları aranjmanlarla adeta “Biz klasiğiz” diye bağırdılar sahnede. “Thank you” ve Türkçe olarak “Teşekkür ederim” dışında hiçbir şey söylemeyen ekip, ‘Machine Gun’ şarkısında ekrana yansıtılan Istanbul United ve Gezi eylemleri görüntüleriyle çok fazla şey söylemiş oldu zaten.

En ‘gerçek’ melankoli
Grubun solisti Beth Gibbons, omuzlarını öne doğru çekmiş, sırtı hafif kamburlaşmış, saçları yüzüne düşmüş haliyle, elindeki mikrofonla ve özetle sadece sesiyle müziğin tüm yükünü sırtında taşıyabilecek kadar güçlü görünüyordu. Gibbons’ın sesiyle ve her şarkının girişinde geride bırakılan yıllar; (tahminen bir çoğu için) ergenlik aromalı anılar, acılar geldi akıllara. Türkiye’deki konserlerin bir klasiği olarak önceki akşam da seyirci heykel gibi dursa da aslında duygusal olarak grubun herkesi nasıl ‘parça pinçik’ ettiğini gözlemlemek hiç de zor değildi. KüçükÇiftlik’te herkes bir nevi yalnızlığına döndü, sessizliğe gömüldü ama esasen o esnada hiçkimse yalnız değildi tabii.
Müziklerinde hiphop’a özgü scratch’ler kullanan Portishead, özellikle vokalde soul ve cazdan aldığı ilhamla ve atmosferik seslerin eklenmesiyle içine kapanık ve melankolik türün en ‘gerçek’ örneklerinden birini sundu. Hangi şarkıları söylediler diye merak edenler için ise set list şu şekilde hazırlanmıştı: ‘Silence’, ‘Nylon’, ‘Mysterons’, ‘The Rip’, ‘Sour Times’, ‘Magic Doors’, ‘Wandering Star’, ‘Machine Gun’, ‘Over’, ‘Glory Box’, ‘Chase The Tears’, ‘Cowboys’, ‘Threads’, ‘Roads’ ve ‘We Carry On’....
Eski taş plaklardan gelen çıtırtı sesleri gibi ‘iyilikleri’ ve tüm rahatsız edici duygu durumlarını bir araya müthiş bir başarıyla toplayan, geçmişi kullanarak geleceğe miras bırakan Portishead, 1 buçuk saat sahnede kaldı.

Mekânın büyük etkisi
1994 yılında ‘Dummy’, 1997 yılında grupla aynı ismi taşıyan ‘Portishead’ ve 2008’de ‘Third’ isimli albümlerini çıkaran grup, kullandığı her sesin, her türün, her stilin özetle genel anlamda müziğin yükünü sırtında taşımayı başarıyor. Bunu başarabilen ve ‘nasıl olsa satarız’ diye fabrikasyona bağlamayan çok az grup var. Canlı dinleme ayrıcalığı yaşattığı için GNL organizasyona özel teşekkür ederken, KüçükÇiftlik Park’taki yüzde 98 bütün konserlerin enerjilerinin eriyip gittiğinin de altını çizelim. O kadar yükselmişken Portishead’ten Ajda Pekkan konserinden çıkmış gibi ‘hissiz’ ayrılmış olma sebebiz mekan dışında başka bir şey olamaz.