11.03.2013 - 08:46 | Son Güncellenme:
Arabesk müziğinin ustası Müslüm Gürses bundan tam 7 gün önce hastanede son nefesini verdi. Ailesini ve sevenlerini yasa boğan bu ölüm sonrası Gürses'in tedavi süreci, cenaze töreniyle ilgili tartışmalar çok konuşuldu.
Gürses'in hayat arkadaşı Muhterem Nur, Müslüm Gürses'in vefat ettiği günü, cenaze törenini ve sonrası ilk kez anlattı. Türkiye Gazetesi'nden Fatih Vural'a konuşan Muhterem Nur, Gürses'in cenazesinin Fatih'te kalkmasını istediğini kaydetti.
İŞTE MUHTEREM NUR'UN AĞZINDAN GÜRSES'İN VEFATI VE SONRASINDA YAŞANANLAR
"Eğer evde yanımda ölseydi, ikimiz birlikte ölecektik. Çünkü kalp kapakçıklarım çok rahatsız. Ameliyat ettirmeyi de düşünmüyorum. O rahatsızlıkla beraber yaşayacağım ki çabuk gitmek için! Bir an önce ona kavuşmak maksadıyla."
"Kasten yapmadılar. Ölmemden korktular belki ama doktor nezaretinde beni onun yanına indirebilirlerdi. Kocamı orada öpecektim, onunla konuşacaktım. Ben onu duymayacaktım fakat o beni duyacaktı"
Muhterem Nur, çok sevdiği eşini en son perşembe günü ziyaret etmiş:
GÖZLERİ KAPALIYDI, ONA SON BAKTIĞIMDA
Nur, acı haberi almadan önce perşembe gecesi ağır bir rüya görmüş. O rüyada eşi ölmüş: "Yalova Araba Vapuru İskelesi'nin meydanındaydım. Rahmetli annem, sol tarafımdaydı. Sağımda da vefat eden bir arkadaşım var. Annem, 'Müslüm geliyor' dedi. Uzaktan dört karanlık silüet geliyor. Sağında, solunda, başucunda ve ayakucunda. Önüme getirdiler ve tuttular. Ölmüş. Beyazlar içinde. Sadece ayakları açık. Sapsarı, mum gibi olmuş. Yüzünü öptüm, 'Müslüm beni almadan nereye gidiyorsun? Beni yalnız bıraktın' dedim ama nasıl ağlıyorum. Ben öyle söylerken eli oynadı. 'Götürmeyin onu. Canlı, o.' dedim. Ama o karaltılar, götürdü onu. Sabah 5 buçuk gibi silkelenerek uyandım. Rüyamda bembeyaz bir örtü içindeydi."
MÜSLÜM'Ü Bİ BEZ PARÇASINA SARMIŞLARDI KAN İÇİNDEYDİ
34 yıldır sevdiği adamın yüzüne en son, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın gasilhanesinde bakmış uzun uzun. Şahit olduğu manzaranın, rüyayla örtüşen hiçbir yanı yoktu: "Kocamı en alt çekmeceye koymuşlar. Gelişigüzel bir Amerikan bezine sarmışlar. Tam bir paçavra! O bez de kan içindeydi. Çok ağladım. Kimsesiz ölmüş gibiydi..."
SİGARAYI NASIL BIRAKTI
Müslüm Gürses'in kalbindeki stendin kontrolü sebebiyle gittikleri hastanede doktoru "Akciğerler çok kötü. Kalpte anadamar tıkalı. Bu mesuliyeti üzerime almam. Ameliyat da edemeyiz. İlaç vereceğim. Sonra kontrole gelin" demiş. O ilaçlara 20 gün devam etmiş Müslüm Gürses. Muhterem Nur, anzer balı ve polenlerle tedaviyi desteklemiş. Hastaneden döndükleri anda arabada si-garasını yakmış Müslüm Baba. Muhterem Hanım, "Öleceksin. İçme şunu!" demiş. Alacağı cevap, geç kalmış bir vedanın tescili: "Hayatım iki tane kaldı. Birini şimdi, diğerini evde içip bırakacağım." O son sigaradan sonra da ağzına koymamış. Tam 27 gün sonra, gece yatakta "Öf, öf" diyerek acı çekmiş Müslüm Gürses. Kan ter içinde kalmış. 8 tane fanila değiştirmiş. Ertesi gün yeniden gittikleri doktorları, Gürses'teki değişime hayret etmiş: "Ne yaptınız da bu kadar iyi oldu?" O iyileşme üstüne karar verilmiş: 15 Kasım'da ameliyat.
SON SÖZLERİ: CEBİMDE SAATİM VE TELEFONUM VAR UNUTMA
Hastaneye gidecekleri gün, eviyle vedalaşmış adeta Müslüm Baba. Evin dört bir yanını dolaşıp çıkmak istememiş. "Ya Müslüm, aşağıda bekliyorlar, hadi güzelim" diyen eşine, "Öf ya sen de bypass gibi kadınsın" demiş. Hastane odasında doktora, "Bu ameliyat koltuk altından olacak değil mi?" diye sorduğunda, doktorun "Hayır, göğüs yarılacak. Açık ameliyat olacaksınız" sözleriyle, "Muhterem kalk. Öyle de öleceğim, böyle de öleceğim. Evimize gidelim" demesi bir olmuş. Kaçmaya hazırlandıkları sırada odaya giren doktoru, "Ameliyat olmazsanız, yüzde 92 ölüm tehlikesi var. Kalbiniz her an durabilir. Damar çok daralmış" demiş. Başta "Olsun" karşılığını verse de, sonunda ikna olmuş. Ameliyathane girmeden son sözleri, eşine olmuş: "Cebimde saatim ve telefonum var, unutma..." Gidiş o gidiş...
"TEŞVİKİYE'Yİ BEN İSTEMEDİM"
Muhterem Hanım, eşinin cenaze törenini arabadan izlemiş. "Yoksa beni ezerlerdi. Ayak altında kalırdım" diye açıklıyor sebebini. "Peki neden Teşvikiye Camii'nin seçtiniz? Hayranları buna çok içerledi" diye sorduğumda ise, "Ben 'Cenazesi Teşvikiye Camii'nden kaldırılsın' demedim. Şişli Camii'nden veya Fatih Camii'nden kaldırılmasını istedim. Ya da Eyüp Camii'nden. Orayı kim istedi bilmiyorum! Bana hiç kimse sormadı! Ama 'Entellerin cenazelerinin kalktığı cami' diye düşünmüyorum ben! Cami, camidir" cümleleriyle dışa vuruyor düşüncelerini. Son albümünde 12 şarkı okuyan Müslüm Baba'ya albümünü tamamlamak da kısmet olmuş. Üstelik de hastaneye yatmadan bir gece evvel. Muhterem Nur, o geceyi şöyle anlatıyor: "Evdeki son gece komşuma geçtim. Kapıya kadar geldi. 'Muhteremciğim, ben stüdyoya gideyim. Şarkının birini beğenmedim. Onu tekrar okumak istiyorum' dedi. 'Canın öyle istiyorsa, git hayatım' dedim ben de. Hatta iki şarkı okumuş. Zevkle geldi. 'Çok güzel oldu. Bunlar geçici değil, kalıcı şeyler. İnsan bu dünyaya güzel şeyler bırakmalı, Muhteremciğim' dedi." Eşinin anlatımına göre; Müslüm Gürses'in bıraktığı bir vasiyet yok. Nur, medyada çıkan haberleri "Öleceğini nereden bilecek ki vasiyet etsin?" diyerek karşılıyor.
BİR TOKATLA BAŞLADI ÖMÜR BOYU SÜRDÜ
Aralarında 16 yaş farkı olan Muhterem Nur, Müslüm Gürses'le nasıl tanıştıklarını bütün detaylarıyla anlattı.
1981'de başlayan büyük bir aşk, onlarınki. Malatya'da aile bahçesinde düzenlenen bir eğlencede 'Sahneye en son ben çıkacağım' diye başlayan assolistlik kavgasının ardından Muhterem Nur'un yüzüne inen bir tokatla başlayan... Müslüm Gürses, "İsyankâr" şarkısıyla patlamış, 25 yaşında bir delikanlı. Muhterem Nur ise 15 yaşında girdiği sinemada giderek dibe vuran 41 yaşında bir şantöz. Yediği tokadın ardından organizatöre "İşi bırakıyorum" diyen Muhterem Nur, "Gidersen mahvoluruz" karşılığını alır. Bırakmak işine gelmez; zira para kazanmak zorundadır. Ama kendisinden özür dilenmeden olmaz! Ona "Müslüm özür dilemez" deseler de kafasına koymuştur: "Odasına gittim. Yatağın üstüne oturdum ama bir ayağım kapıda. Üstüme gelirse, kaçacağım. 'Akşam sizi kırdımsa özür dilerim' dedi. Koşa koşa merdivenlerden indim. Ertesi akşam, tavuklu bulgur pilavıyla onun kalbini çaldım." Çok fazla içki içen, içtikçe 'vahşileşen' bu genç şöhreti, düzene sokmaya kararlıdır Muhterem Hanım. İçkiyi bıraktırır da. 3 sene süren arkadaşlıklarına rağmen insanların bakış açısından rahatsız olan Muhterem Nur, evde oturdukları bir gün, "Müslüm, evlenelim mi seninle?" diye sorduğunda, "Neden olmasın?" cevabını alır. Bu sene 5 Mayıs'ta 30. yaşına girecek evliliğin temeli de o diyalogla atılır. Beykoz'da kıyılan nikâhta sadece beş kişi vardır.
TAYYİP BEY HEP ARADI ONUN YERİ HEP AYRI
Hastane sürecinde birçok insanın yanında olduğunu ifade eden Muhterem Nur'un, siyasilerden ayrı bir yere koyduğu isim var ki, o da Başbakan Erdoğan: "Tayyip Bey, her gün aradı. İhtiyacımı sordu. Kardeşi Mustafa Bey, sürekli hastanedeydi. Hep teselli verdiler." Hastanenin çıkardığı 600 bin liralık borcun Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla mı silindiğini sorduğumda, "Benim de kulağıma geldi, bu" diyor. Hastanenin çıkardığı borcu kendisi de bilmiyor. Sırrı Süreyya Önder'in hayatını filme alacağına dair söylentilere ise, "Sırrı Süreyya kimdir?" dedikten sonra ekliyor: "O filme müsaade etmem. Üvey anası da çıkmış, güya Müslüm vasiyet etmiş, babasının mezarına gömülmeyi. Bir kere köye gitmeyi düşünmüyordu ki, mezara gitmeyi düşünsün! Orada mezarlık yok ki çöplük var! Bir mezara en az on kişi giriyor orada."
Türkiye Gazetesi-Fatih Vural