05.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Op. Dr. Hasan Çağlar Gürol - Menopozal döneme yaklaşıp hormon dengelerimiz bozuldukça kilo kontrolümüzün çok zorlaştığı hepimizin malumudur. Artık tatlıyı kesme, yürüyüş yapma gibi eskiden bize kilo verdiren yöntemlerin çalışmadığını ve az da yesek giysilerimizin artık bize olmadığını şaşırarak görürüz. Bir şeyler artık aynı değildir. İşte o aynı olmayan, kadının muhteşem hormon dengesi, yani östrojen progesteron hormonları arasındaki dengenin bozulmuş olmasıdır. Bu bozukluk bizi daha kolay kilo alabilir ve daha zor verebilir hale getirir. Ve daha kötüsü bu sorun menopozla da değil, denge bozukluklarının (östrojen dominansı) başlamasıyla 30’lu yaşlardan itibaren adım adım başlar. Klasik sorumuzu soralım, “Çaresiz miyiz? Elbette hayır.”
Kilolardan kurtulmak
İlk adımımız zemini düzeltmek olmalı. Yani eksikleri yerine koymak. Bioeşdeğer hormon kullanımları zemini düzeltip, bizi eski biz yapmak için ilk adımdır. Ancak pek çok hastamız hormon adı geçince korkar ve kullanmak istemez. Bir gün nasip olursa, bioeşdeğer yani kadının kanında 5 milyon yıldır dolaşan gerçek doğal kadın hormonlarının kullanımı ile, fabrika ürünü sentetik kimyasal hormonların kullanımının, riskleri açısından uzaktan yakından alakalı olmadıklarını yapılmış araştırmalar eşliğinde anlatmak isterim. Ama bugün konumuz kilolardan kurtulmak.
Hormon alamıyorsak vücutta farklı östrojen reseptörlerini uyaran bitkisel östrojenleri, fitoöstrojenleri kullanabiliriz.
Ayrıca ‘benzerin benzeri tedavisi’ ilkesiyle çalışan çok etkin ve yan etkisiz bir tedavi yöntemi homeopati de bu aşamada tedaviye katılabilir. Gerek menopozal şikayetler, gerek kemik erimesi, gerekse hastamızın bu döneme has ruhsal oynaklıklarını dengelemede homeopatinin etkisini kliniğimde her gün deneyimliyorum.
Östrojen progesteron dengesini destekledikten sonra ikinci aşama beslenme ve bağırsaklar konusu elbette. Bağırsaklar hesaba katılmadan yapılan bir tedavinin kalıcı sonuca ulaşması bence pek mümkün değil.
Hastamızın bağırsak geçirgenliği, alerjik faktörleri, otoimmün bir öyküsü olup olmadığını saptamak, seçilecek yol açısından elbette çok önemli. Bu taramalar fonksiyonel tıp tetkikleri ya da biorezonans yöntemleri ile yapılabilir. Sonrasında ise kişiye uygun bir beslenme planı hazırlanarak metabolik dengeye ulaşma yolculuğuna başlanır.
Zihin beden ve ruh
Gerçek iyileşmenin zihin, ruh, beden üçlüsünün her birine dokunması gerektiğini unutmayalım. Ben hem açlığı azaltmak, hem ruhsal dengeyi sağlamak için akupunktur, homeopati ve biorezonans yöntemlerini ihtiyaçlarına göre kullanmayı tercih ediyorum.
İş bunlarla da bitmiyor. Hayatımıza düzenli, istikrarlı hareketi katmak şart. Çok uzun, çok zorlayıcı olmasına gerek yok. Ama en az haftada dört gün yapılmalı. En güzeli ve kolayı yürüyüş. Günlük hayatımız içine yarım saat, bir saat arası yürüyüş katarsak, hafızamıza da, kilomuza da, uykumuza da, kemiklerimize de katkıda bulunur.
Bununla da kalmıyoruz. Tutkuyla bağlı olduğumuz hobiler yaratıyoruz ya da olanı kuvvetlendiriyoruz. Çünkü çoğumuz vaktinin çoğunu televizyon karşısında atıştırarak geçiniyor. Bu atıştırma vakitlerini yeni keyiflerle doldurmamız lazım. Kimi kitap okur, kimi yün örer, kimi seramik yapar, kimi resim yapar, ama mutlaka keyif aldığı bir uğraş olmalı.
“Menopozda kilo alımı dedin nerelere geldin…” dediğinizi duyar gibiyim. Bu kadarla da bitmiyor. Geçmişin ağır yüklerinden arınmak da, genç, sağlıklı, ince kalmanın gereklerinden biri. Sağlığın tanımı sadece organları tıkır tıkır çalışan bir kişiyi tariflemez, çevresiyle uyumlu sevgi dolu bir ilişkiyi de içerir. Sayfamızın adı gibi Bütünsel Sağlık, ruh, zihin, beden hep beraber iyi olmalı.
Bu hafta burada noktalayalım. Haftaya perimenopozal kadının ana dertlerinden bazılarından ‘idrar kaçırma, vajinal kuruluk, tüm vücut dokularında sarkma, gevşeme, ciltte yaşlanma’ konularında neler yapabiliriz, bunlardan bahsedeceğim.
Sevgi, sağlık ve huzurla kalın.