Çin Halk Cumhuriyeti’nin kapitalizme açılan kapısı Şanghay, ‘dünya kenti’ diye tanımlanmayı en çok hak eden şehirlerden. İşte kısa Şanghay ziyaretim sırasında gördüklerim...
Dünyanın en kalabalık kenti Şanghay’dayım. Akşam/Stuff’tan Aytun Çelebi, Log dergisinden Afgan Karahan ve teknoloji medyası SDN’den Özgür Çetin’le HP’nin ‘Global Influencer Summit’ine katılmak için geldiğimiz Şanghay’a, 30 kilometre uzaktaki Pudong Havaalanı’ndan ulaşmak için maglev trenine bineceğiz.
Uzun yürüyüş
Yangtze’nin kolu Huangpu Nehri’nin doğu yakasında yer alan Pudong bölgesinde, zaten fotoğraflardan aşina olduğumuz ‘Oriental Pearl TV Kulesi’nin dibindeki otelimize yerleşip kendimizi yola vuruyoruz. Hedef, kabaca ‘Şanghay’ın İstiklal’i diye tanımlayabileceğimiz Nanjing Yolu. Dünyanın üçüncü, Asya’nın en büyük nehri olan Yangtze deltasında geniş bir alana kurulu 23 milyon nüfuslu Şanghay’ın gece ve gündüz kalbi bu yol ve çevresinde atıyor. Nanjing’e, Şanghay’daki ikametimiz sırasında sık sık yaptığımız gibi metroyla ulaşıyoruz. Zaten 2, 6 ve 10 no’lu metro hatlarının personeliyle 4 gün sonunda kanka oluyoruz.
1.2 km. uzunluğundaki Nanjing Yolu, dünyadaki diğer türdaşları gibi işportacılarla bezeli. Beş adımda bir elindeki ışıklı paten, şapka ya da İstiklal’de görebileceğiniz türden oyuncakları satmaya çalışan işportacılar çıkıyor karşımıza.
Ve masaj teklifinde bulunan kadın veya erkekler. Daha önce bir elinde erişte kutusu, diğer elinde chopstick’lerle (yemek çubuğu) “Masaj, masaj” diye peşimden koşturan bir adam ya da yüksek topuklularıyla yürüyen merdivenden koşar adım inerken, “Masaj ister misin?” diye bağırarak yetişmeye çalışan bir kadın hiç görmemiştim!
Yol ortasında parti
Akşam Nanjing Yolu üzerinde kümelenmiş her yaştan Çinliler, basit müzik tesisatlarından yükselen nağmeler eşliğinde dans ediyor. Belli ki bu ritüeli sık aralıklarla yapıyorlar, kalabalığın hareketleri ‘do the hustle misali’ uyum içinde. Arada ‘Crazy Dance Şanghay’ yapanlar da çıkmıyor değil. Çinli bir kadına soruyoruz, “Bayram mı, seyran mı?” diye. Kadının yanıtı “Hayır, sadece çok mutlular” oluyor. Benzer gruplarla Nanjing Yolu’nda üç farklı noktada toslaşıyoruz.
Nanjing Yolu’nda şarkı söyleyip dans eden Çinliler.
Blade Runner!
Gece puslu havada yol gösteren Pudong gökdelenlerinin ışıkları, billboard’ların yanar döner neonları ‘Blade Runner’ı çağrıştırıyor. Doğuya doğru 11 saat uçak yolculuğunun Türkiye’yle aramıza soktuğu beş saat fark etkisini iyice hissetirince sabahı eylemek üzere otele doğru yola koyuluyoruz.
İkinci gece Aytun’la Pudong silüetine hakim Bar Rouge’da alıyoruz soluğu. Hafta içi olmasına rağmen dolu mekanın barına kuruluyoruz. Barmen İrlandalı ama geçici; aslında Tanzanya, Zanzibar’da yaşıyor. Birden kendimizi Pekin’de çalışan Kolombiyalı ve Yunan bir kadınla derin sohbette buluyor; içimizden “Yaşasın enternasyonalizm” diye haykırıyoruz. Pudong’dan yansıyan neonlar, ‘Blade Runner’ izlenimimizi pekiştiriyor.
Bir de Manhattan diye bir bar var ki; ‘+18’ uyarısı bile kurtarmaz bu satırları...
Huzur bahçesi
Şanghay’a gidip de Yuyuan Bahçesi’ni görmeyeni dövüyorlarmış. Çin bahçe düzeninin en mükemmel örneklerinden biri olan Yuyuan Bahçesi’nin temeli 16’ncı yüzyıla, Ming Hanedanı’na dayanıyor. Mevcut yapıların çoğuysa 19’uncu yüzyıldan kalma. Havuzlarında dev balıkları, kaplumbağaları iskan eden, Yuyuan Bahçesi’nin ejderha motifleriyle bezeli duvarlarından yalnızca kuş sesleri yankılanıyor. Giriş 40 yuan; 10 TL.
Hunlar Çin’e neden saldırdı?
Şanghay günlerimizin en heyecanlı etkinliği alışveriş. Kentin çakma ürün satan pazarlarında her markanın gerçeğinden ayırt edilemeyecek kalitede sahtesi bulunabiliyor. Hesabımız basit: Yuan/4= TL. 100 yuanlık bir ürün yaklaşık 25 TL ediyor. Kentte 4, 5 büyük çakma ürün pazarı bulunuyor. Metroya atladığımız gibi Bilim ve Teknoloji müzesinin dibindeki pazarda buluyoruz kendimizi. Satıcı 300 yuan mı çekiyor gözümüze kestirdiğimiz ürüne; “20 yuan veririz” diyoruz. Ateşli bir pazarlığın sonunda 30 yuana alıyoruz. Pazarlık o kadar zevkli ki, alışverişimiz sona erdiğinde kendimizi boşlukta buluyoruz. Aytun, “Hunlar’ın tarih boyunca Çin’i ele geçirme hevesinin bu alışveriş rejiminden kaynaklanmış olabileceğini” söylüyor. Hak veriyoruz.
PiJAMALILAR GELiYOR
* Komünist rejimin bir eseri olsa gerek Şanghay’da herkesin bir fonksiyonu var. Metro istasyonunda, tren geldiğinde bayrak indiren görevliler hayret verici. Sokaklar polis kaynıyor. Kentte suç oranı düşük. İşi olmayanlarsa bir disiplin içinde dilencilik yapıyor.
Anlattıklarım buzdağının görünen yüzünde bir molekül. Şanghay’a gideceklerin önce, 2009’dan bu yana kentte yaşayan bir Türk’ün blog’unu, ‘sangayrehberi.com’u ziyaret etmesini öneririm...