Sınırları içinde, Ayder, Anzer, Fırtına Vadisi, Ovit, İkizdere gibi doğa harikalarını barındıran Rize, hipnotize ediyor. İşte kent ve çevresinde 3 günde 700 kilometrenin bilançosu
Trabzon Havaalanı’ndan, bir güç gün geçirmek üzere 66 kilometre doğudaki Rize’ye doğru yol alıyorum. Trabzon’da karşılayan Dedeman Rize Kat Müdürü Rıfat Albayrak’la hemen konuya giriyoruz: Doğa anlamında Alpler’den, Toskana Vadisi’nden eksiği değil fazlası olan bölgenin bir ‘fazlası’ da Karadeniz mimarisi!
İnsanı hayrete düşüren çirkinlikte 8, 10 katlı apartmanlar yüzlerce metrelik tepelerin zirvesinde bile yeşilin böğrüne saplanmış. Karadeniz otoyolunun hemen arkasında başlayan kentin sahil kesimiyse, 15, 20 katlı apartmanlarla Rize’ye set çekmiş.
Dedeman Rize’de bu kez otelin Güvenlik Müdürü Cengiz Dil karşılıyor. Bölgeyi avucunun içi gibi bilen Cengiz, kalacağım üç gün boyunca ‘bire bir’ rehberlik yapacak.
İlk günümüzü kent merkezi ve çevresine ayırıyoruz.
Rize’ye ilk kez giden biri mutlaka önce Rize Kalesi ya da Dağhan Mahallesi’ne çıkıp önce tepeden kenti bir özümsemeli. Yeşilden toprak görünmüyor. Yerleşim için düz alan sıkıntısı olan Rize’de, bulunabilen her yere ‘tipik’ bir apartman dikilmiş; batıyorlar göze.
Aracımıza atlayıp merkeze bağlı Andon köyü sınırları içindeki ‘Andon Suyu’nun yolunu tutuyoruz. Merkeze 25 km. mesafedeki Andon, suyuyla, ılıcasıyla meşhur. İstanbul, Ankara, Trabzon plakalı araçlarından atlayan insanlar, ellerindeki bidonları, Andon’un her derde deva olduğu söylenen sodalı suyuyla dolduruyor.
Rize’nin en geniş ailelerinden olduğu söyleyenen Memişoğlu ailesine ait Memişoğlu tesislerinde mola veriyoruz. Muhlamayla başladığımız yemeğimizin zirvesi tereyağlı alabalık oluyor. Suyun dibinde, dar bir vadide konuşlanmış alanda konaklamak için eski usül 2, 3 tesis bulunuyor.
TEPENiN KRALI
Rize merkeze dönüyoruz. Cengiz, 4 kilometre döne dolana tırmanarak ulaşılabilen Dağmaran’a
HAN VE YOLCULARI
Otel, denize sıfır konumu, Batum’dan Trabzon’a, Ayder’den Ovit’e her yere yakın, stratejik lokasyonuyla bölgede benzersiz. Karadeniz üzerindeki gün batımında manzara soldaki gibi...
Merkez üssümüz Dedeman Rize. Otel zincirinin Doğu Karadeniz’deki kalesi, odaları, toplantı salonlarıyla yenilenmiş. Tam deniz kıyısında yer alan otelin, Karadeniz sahili boyunca konum olarak benzeri yok. Otel, turistik turlara, işadamlarına 1.5 saat ötedeki Batum da dahil her yere yakın stratejik bir kervansaray işlevi görüyor. Otel, Ayder, Fırtına Deresi, Anzer Yaylası, Uzungöl gibi turistik lokasyonların da merkez noktasında yer alıyor.
Kentin ileri gelenleri, belediye başkanları akşamları Dedeman Rize’de sosyalleşiyor.
Akşam, otelin Genel Müdürü Cantuğ Beşgür’le terasta sohbet ederken, HES kelimesine kulak misafiri olan biri muhabbete müdahil oluyor. Kalkandere ilçesinin Belediye Başkanı Nihat Çolak’mış. İkizdere’nin Kalkandere sınırları içinde beş hidroelekrik santrali bulunuyor. Ve Çolak başlıyor anlatmaya, “Elektriğimiz kesiliyor, dolapta etimiz bozuluyordu, TV izleyemiyorduk... HES’in yararları, zararlarından fazla... Ne yani su boşa, denize mi aksaydı...”
Nihat Çolak, ikisi ANAP, ikisi Ak Parti dört dönemdir Kalkandere’nin belediye başkanı.
Çayda son hasat
Rize’nin milli bitkisi çayda artık son hasat zamanı. Kadın-erkekler, kentte her boş milimetrekarede ekili çayı topluyor. Çay kolay yetişen çılgın bir bitki olsa da toplaması zor. Cengiz, çayın nasıl işlendiğini görmem için beni Öz-gür Çay, fabrikasına götürüyor. Kendisini ‘Karadeniz’in Son Temel’i diye tanımlayan fabrikanın Tarım Müdürü Temel Dizdar, köylüden alınan taze çayın bantlarla fabrikaya alındığı noktadan başlayarak tesisi gezdiriyor. ‘Yeşil çay’, 10 saat işlendikten sonra siyah, içilebilir hali alıyor.
Yaş çay taban fiyatı 1.1 TL. Ancak Çay-Kur köylüden çayı günde dönüm başına en fazla 10 kilo kotasıyla alıyor. Bu da çiftçiyi özel sektöre yönlendiriyor. Özel sektör, çayı kotasız taban fiyat 1.1 TL’ye alması durumunda köylüye iki yıla kadar vade yapıyor. Özel sektör peşin alımlardaysa çayın kilosuna en fazla 70-75 kuruş veriyor.
YARIN: YAYLALAR, YAYLALAR