Avuçiçi fotoğraf makinesinin loş ve hareketli bir konserde flaşsız performansı şaşırttıGeçen pazar CADDE’de okudunuz, ‘HP Connected Music’ isimli hizmetinin lansmanı Paris’te, 500 kişiye verilen No Doubt konseriyle yapıldı. Konser, yeni albüm çıkaran No Doubt’ın yıllardır verdiği ilk tam konser olarak kayda geçti.
Aslında elimdeki avuçiçi test makinesi Lumix LX7’yle konseri fotoğraflamaya niyetim yoktu. Lansmanı izmemeye gelen 5 kişilik Türk gazeteci grubundan arkadaşım, “Büyük makinesi olan gazetecilere sahnenin önünde ayrılmış alanda üç şarkı boyunca fotoğraf çekim izni veriyorlar” dediğinde şansımı denemeye karar verdim.
Fotoğraf alanına girer-ken, makineleri kontrol eden görevliye, “Küçük görün-düğüne bakma, mühim olan işlevi” diyerek alana girdim. Konser başladı; bazen güvenlik demirlerine tırmandım, ara ara dizimi sahneye koydum, parmağım denklanşörde, üç şarkıda Gwen Stefani ve arkadaşlarının enerjik performansını fotoğrafladım.
Doğrusu, çektiğim fotoğraflara bakmadan önce sonucun bu kadar iyi olacağını ummuyordum. Sonuçta elimdeki minicik LX7’yle Gwen Stefani’yle bu kadar ‘yakınlaşacığımı’ aklımın ucumdan bile geçirmemiştim. Ve bunu yeteneklerimden çok LX7’nin boyutunun fersah fersah üzerindeki kapasitesine borçluydum.
Evet arkadaşlar, tered-düt etmeden LX7’nin şu ana kadar denediğim en iyi kom-pakt makine olduğunu söy-leyebilirim. Ve sanırım ilk kez bir fotoğraf makinesi hakkın-da ikinci kez yazıyorum.
BiR DE BU VAR
Fotoğraf makine-lerinin teknolojisi ne kadar ilerlerse ilerlesin, cep telefonlarına bilmem kaç mp kameralar entegre edilirse edil-sin, eklenen her yeni teknolojik özellik bence fotoğraf çekerken alınan zevki biraz daha öldürüyor. Benim gibi düşünen insanların sayısı da az değil ki 35 mm.’den Polaroid’e, babadan kalma konvansiyonel fotoğrafçılık yöntemlerine doğru son yıllarda artan bir eğilim göze çarpıyor. Geçenlerde Lomography makinelere saran bir arkadaşım, onlarla geçirdiği zamanı hafta sonları zevk için bisiklete binmeye benzetti.
Şimdi de fotoğrafçılığı daha eğlenceli bir hale getirme iddia-sındaki bir Fujifilm karşımda duruyor. Instax Mini 7S’le kredi kartı boyutunda, saniyeler içinde hazır olan fotoğraflar anında hediye edilebilecek. Sabit flaşı sayesinde kapalı ortamda da renk yoğunluğu ayarlamaya imkan veren Instax Mini 7S’in güneşli, az güneşli, bulutlu ve iç mekan olmak üzere dört farklı çekim modu bulunuyor. Makine, yalnız-ca 320 gram çekiyor. Instax Mini 7S, 20 adet film dahil 299 liraya Fujifilm bayilerinde satılıyor.
DENEYiP, GÖRECEĞiZ
Siz bu satırları okurken, heyecanla beklediğim Nokia Lumia 920’yi test ediyor olacağım. Sonuçları başka bir haftaya bırakarak Nokia’nın Windows 8 işletim sistemiyle çalışan Lumia 920’yi almak için öne sürdüğü 7 nedeni sıralıyorum.
1- PureVIew kamera teknolojisi
Lumia 920, yüksek performanslı Carl Zeiss mercek ve güçlü görüntü işleme algoritmaları gibi temel özelliklere sahip. Düşük aydınlatmalı ortamlardaki performansı bu yeni kameranın başlıca özelliklerinden.
2- PureMotIon HD+ ekran
PureMotion HD+ ekran, güneş ışığında parlamaya karşı kendini otomatik olarak ayarlıyor. Diğer telefonlardan 2.5 kat daha hızlı piksel dönüşüm hızıyla sayfalar arasında süper hızlı geçiş yapmaya olanak tanıyor. Eldivenle bile dokunuşunuzu algılıyor.
3- NokIa Haritalar
Haritalar uygulaması, fonksiyonel çevrimdışı haritaları ve gelişmiş GPS navigasyon özellikleriyle ön plana çıkıyor.
4- Kablosuz şarj
Nokia kullanıcılarını kablosuz şarj özelliği ve bu özellikle kullanılabilen aksesuarlarla da tanıştırıyor.
5- Tasarım ve renk seçenekleri
Renk seçenekleri arasında sarı, kırmızı, gri, beyaz ve siyah bulunuyor.
6- NokIa Müzik
Nokia Müzik’te her hafta yenileri eklenen milyonlarca şarkı, yeni albüm ve eski klasiklerin yeniden keşfi, bilgisayarınıza veya kablosuz olarak cep telefonunuza indirme imkanı kullanıcıların hizmetine sunuluyor.
7- WIndows Phone 8
Lumia 920, gerek sunduğu kullanıcı deneyimi, gerek multi platform desteği ve hızla büyüyen uygulama sayılarıyla dikkat çekiyor.
İSTİKBAL BULUTLARDA!
Cisco Global Bulut Endeksi rakamlarına göre ‘Bulut’, sabit disklerin pabucunu dama atıyor sanki. Hesaba göre 2016’da bulut trafiği tam altı kat artacak, yani yıllık 683 eksabit’ten 4,3 zetabit’te çıkacak.
Tüm veri merkezi trafiğiyse 6.6 zetabit olacak. 6.6 zetabit ne anlama geliyor, hemen açıklayalım;
- 92 trilyon saat müzik akışı.
- 16 trilyon saat web konferansı.
- 7 trilyon saat çevrimiçi HD video akışı.
Veri merkezi trafiğinin büyük çoğunluğu son kullanıcılar tarafından değil, veri merkezleri ve bulut uygulamalarıyla oluşturulan ve gözle görülmeyen sanal işlemler tarafından yaratılıyor. Cisco, 2011-2016 arasında veri merkezi trafiğinin yaklaşık yüzde 76’sının veri merkezi içinde kalacağını ve depolama, üretim ve geliştirme verilerinden oluşacağını tahmin ediyor. Veri merkezi trafiğinin yüzde 7’siyse veri akışı ve yazılım/sistem güncellemelerinden oluşacak. Kalan yüzde 17’lik veri merkezi trafiği de web, eposta ve video için buluta erişen son kullanıcı tarafından yaratılacak.
Fotoğraf/Dekupe: Gülşah Araz