Hasan Saltık, “Mütevazı görüntüme kanmayın, aslında bir megalomanım” diyor. Arada “Unkapanı’nın Kralı”yım ifadesi de çıkıyor ağzından. Ama yaptığı işler, onun bir megaloman değil megalo, gerçek bir büyük olduğunu gösteriyor. Hasan Saltık’la söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kültür Bakanlığı çalışmalarınızı nasıl değerlendiriyor, paslaşıyor musunuz? Bürokrasiden uzak duruyorsunuz ama...
Aman abi uzak dursunlar yeter. Bu kayıtları çıkarırken Kültür Bakanlığı’nın bir faydası olmadı. Kalan Müzik’in bir yapısı var; dışarıdan yardım kabul etmiyoruz. Çünkü Türkiye’de bu işler suistimale çok açık. Yurt dışındaki vakıflardan para yardımı önerisi çok geldi. Almanya, Hollanda, ABD’deki vakıflardan. “Vaaay bilmem kimin parasıyla iş yapıyor” dedirtmemek için dışarıdan kesinlikle sponsorluk almıyoruz. Kalan, kendi yağıyla kavrulan hatta yardım eden, vakıf mantığıyla çalışan bir yer. Birebir ticari işletme değiliz. Bizim sanatçılarımızla da sözleşmemiz yoktur. Sanatçılarımızı beş kaset bağlamayız, konserlerinin gelirinden yüzde 20 istemeyiz.
Tabii müzik sektöründe mp3’le satışların çok düşmesinden dolayı biz hemen üç stüdyo açtık. Şu anda dizi ve film müziklerinin yüzde 50’si bizim stüdyolarımızdan çıkıyor. Yapımcılıktaki para kaybımızı şu anda dizi, film, reklam müzikleriyle telafi ediyoruz. Yoksa Türkiye’deki bütün plak şirketleri birer birer kapanıyor şu anda.
Japonya’da Kalan Müzik’e büyük ilgi
Sektördeki krizden az zarar gören şirketlerden birisiniz yani...
Ama biz önlemimizi çabuk aldık. Bir de bizim yaptığımız albümlerin çoğu sürekli satıyor. Mesela Erkan Oğur, İncesaz, Yansımalar, Cihat Aşkın... Modası geçen albümler değil. Türk pop starlarının zamanında 1 milyon satmış albümlerini şu anda rafta göremezsin. Çıkarsan 10 tane bile satmaz.
Ama ben Erkan Oğur’u, Cihat Aşkın’ı, Yansımalar’ı aradan 15 yıl geçmesine rağmen binlerce satabiliyorum. Bu, albümün kalitesini gösteriyor. Ve her yeni kuşak geldiğinde tekrar albümü keşfediyor. Yurt dışı satışlarımız da enteresandır. Yunanistan, Benelüks ülkeleri, Japonya satışlarımız çok iyidir. Yani Erkan Oğur’un Japonya satışı 2 bini geçti, Şevval Sam’ın 3 bin 500’ü geçti. Japonya çok ilginç; 3-4 yıldır bizden çok alışveriş yapıyorlar.
Müzik şirketlerinin çoğu artık yapımdan çok dağıtım şirketi gibi mi çalışıyor? Kendi albümlerini borç harç yapıp şirkete dağıtım için başvuran müzisyenler var.
Ona dağıtımcılık da demeyelim, üçkağıtçılık diyelim. Çünkü eğer bir plak şirketi sanatçıdan yapımının ücretini alıyorsa hiçbir katkısı yoksa, reklamını, fotoğrafını, sanatçı kendi cebinden ödüyorsa, o zaman onun plak şirketi olmaması lazım. Bir de buna rağmen, “Ben müzik şirketiyim, dağıtıyorum, barlarda çıkacaksın, ama yüzde 25’ini alırım” demek bana göre üçkağıtçılıktır. Unkapanı’nda son üç yıldır 20-30 firma hariç diğerlerinin çoğu bu şekilde yapıyor artık işi ve bu da çok rahatsızlık verici. Biz kendi işimizi, kendi stüdyomuzda, kendi müzisyenlerimizle kendimiz finanse edip yapıyoruz.
Ama yapımcılar da bir albümü finanse edebilecek durumda değil.
İş o noktaya gitti. Albümü çıkarsa zaten internetten bedava indiriliyor. Zarar etmeye mahkum. Albüm çıkartmak sanatçı için artık kartvizit hocam. Sanatçının artık albümden para kazanması imkansız. Yapabilirse konserlerinde CD satarak ya da konser gelirlerinden kazanacak. Ya da Avrupa turnelerine çıkacak.
Sizin sanatçıların durumu nedir?
Avrupa turneleri iyidir. Türkler değil yabancılara verilen konserlerden bahsediyorum. Aynur dünya çapında oldu mesela. Bir star yarattık, dünyada en çok konser veren kişilerdendir. Erkan Oğur, Kraliçe Elizabeth’ten tut da Hollanda Sarayı’na kadar konserler verdi. Kardeş Türküler keza öyledir. Dünyayı dolaşıyorlar. BBC World Music Diröktörü Charlie Gillett, “Biz Türkiye’nin müzik zenginliğini Kalan Müzik’ten öğrendik” diye buradan iki kez canlı yayın yaptı. Biz Türk müziğinde çıtayı çok yükselttik. Bizim yaptığımız kitaplı CD’ler, yayımladığımız fotoğraflarla müzik sektörüne yeni bir soluk getirdik. Kalan Müzik sound’ı diye bir sound oluştu.
Kaç sanatçınız var?
Ölenler, öldürülenler, mezarda olanlar, Sivas’ta yakılanlar var ama yaşayanlar 50’nin üzerindedir herhalde.
37 MiLYON BiLGiSAYAR=AYDA 37 MiLYON TL
CD ömrünü tamamlıyor, beş yıl sonra hangi medya formatında dinleyeceğiz müziği? Plak basıyor musunuz?
LP’ye girdik hatta ilk başlatan biziz. Erkan Oğur’u çıkardık, double albüm. Leman Sam’ı, Yaşar Kurt’u, Şevval Sam’ı çıkardık; 1.000’er, 1.500’er adet. CD de bitiyor zaten. Bence müziğe artık kimse para vermeyecek. Benim bir önerim var, her bilgisayar kullanıcısı ayda 1 lira verse bütün müzik sektörü kurtulur. Ondan sonra herkes bedava dinlesin. Türkiye’de müzik sektörünün topladığı tüm paralardan daha çok gelir elde edilir. Dünyada da en mantıklı yöntem bu. 37 milyon bilgisayar var, al sana ayda 37 milyon TL. Müzik sektöründe yılda dönen para 70 milyon TL değil.
KÜRTÇE MÜZİK SERBEST OLDU SATIŞLAR DÜŞTÜ
Çıkarttığınız Kürtçe, Zazaca albümlerin satışları nasıl?
Serbest bırakıldıktan sonra Kürtçe müziğin satışı yüzde 15’lerden yüzde 3’e düşmüş durumda. Yasaklı dönemde daha çok satıyordu.
Neden?
Bana göre Türkiye’de asimilasyon artık gerçekleşmiş durumda. Kürtler de Kürtçe müziği ancak çok kaliteli olursa dinliyor. Daha doğrusu Kürt müziğini daha çok Türkler dinliyor. Gerçek bu. Kürtler de Türk müziği dinliyor. Bunun çok iyi araştırmasını yaptığımdan söylüyorum. Aynur’u çıkardığımızda en çok Türkler satın aldı.
‘DERSiM’DE NiNEMiN KARNINDAKi ANNEM, ASKER SAYESiNDE KURTULDU’
Dersim çalışmalarınızı da çok önemsiyoruz.
O benim hobimdi. Şu anda gazetelerde, kitaplarda yayımlanan fotoğrafların yüzde 90’ını ben servis ettim. O dönemde operasyona gitmiş askerlerin ailelerini, çocuklarını, torunlarını buldum. Şehir şehir topladım. Ev albümlerinden çıkardım. Gizli belgeleri bulduk. Ölüm listesini, 4. Umum Müfettişliği’nin Başbakanlığa çıkarttığı evrağı ben buldum. Öldürülen, sürülen herkesi tespit ettim. Bulduklarımızdan yazı dizileri yaptılar.
Ailenizden zarar görenler oldu mu Dersim olaylarında?
13 kişi öldürüldü. Bizimki Türk aşireti olmasına rağmen yapılıyor bu. Annem de annesinin karnında tesadüfen kurtuluyor. Bir asker, nenemin hamile olduğunu görünce “Şu dereden kaç, git” diyor. Köylüleri kurşuna dizmek için meydana toplamışlar. Tesadüf kurtuluyor. Babamda bir mağarada kardeşleriyle birlikte 11 gün haşlanmış buğdayla -bizde hedig derler- gizlenerek kurtuluyor. Onlara da haber geliyor, “Sizi öldürmeye geliyoruz” diye. Bizim ailede o dönem asker kökenliler de var, ailemi uyarıyorlar.
Arşivi kitaplaştıracaktım ama herkes benim arşivden kitap yapmaya başlayınca benim iş gümbürtüye gitti. Vazgeçmiş değilim. Dersim belgeleriyle ilgili araştırmalarım sürüyor. Ve henüz servis etmediğim çok belge, bilgi, fotoğraf var elimde. Servis ettiğim 40’a yakın fotoğraf en büyük skandal fotoğraflardı, öldürülenler, dağda yakalananlar, kafası kesilenler. Seyit Rıza’nın yakalanması, idama giderken ki halleri, hepsi bendendir.
Kaç kişi öldürülmüş, bilançosunu çıkardınız mı?
13 bin 700. 11-12 bin civarında da sürgün. Öldürülenlerin çoğu kadın ve çocuk. 1000-1500 kadar da kayıp var. Herhalde dağda, ormanda saklanırken ya aç kaldılar ya da kurtlara, ayılara yem oldular. Belki de izlerini kaybettirdiler.
KALAN FİLM GELİYOR
Geldiğimde hangi filme müzik seçiyordunuz?
‘Oflu Hoca ve Dursun’. Yahşi Cazibe’nin yönetmeni Bora’yla (Onur) konuştuk. Anlaştık gibi.
Filmin yapımcısı mısınız?
Sektör batsa da gelirlerimiz çok azalsa da şimdi film işine girdik. Film dünyasını tanımaya çalışıyorum. Şimdi belki Kalan Film geliyor. Oraya doğru gidiyoruz. ‘Oflu Hoca ve Dursun’, Kalan Film diye çıkmayacak ama filmin beş yapımcısından biri benim. O film, bu işe girip girmeyeceğimin sınavı olacak.