Birçok yabancı moda kaynağının 'Türkiye'nin en güzel giyinen kadını' diye tanıttığı Ece Sükan CADDE'ye konuştu: Türkiye'de bir stil sorunu var. İtalyanlar da bizim gibi güzel değil ama onların bir stili var
Ece Sükan’la Aşşk Kafe’de buluştuğumuzda önce “Tanrım bu rüya olmalı” diye düşündüm. Şöyle bir rüya; içinde herkes siyah-beyaz, tek bir kişi fark ediliyor. Ya da bir tek o var; her neyse...
Onunla buluşmamın asıl nedenini teknik nedenlerden pas geçerek, doğrudan hızlandırılmış sohbetimize giriyorum:
* En yaratıcı sorumla başlıyorum; bu yılın modaları ve ilham kaynakların?Aslında birçok şeyden ilham alabiliyorum. Sanırım mesleğimi de bu yüzden seçtim. Mesela dönemleri çok seviyorum. Ama zaten moda editörlüğü yapabilmek için birçok şeyden referans almanız lazım. Sadece "Bu sezon şunlar var, bunlar var" değil, film, müzik, mimari, tasarım, yani hepsini seviyor olmanız lazım ki bir yerden bir şeyler çıksın. "İki, üç şeyi iyi giyiyorum" diye olmuyor bu işler. Ben de bu işi yaptığım için evet her şeyden ilham alabiliyorum.
Ama sezon modası diye bir şey de var tabi ki. Onları da özellikle takip ediyoruz. Moda için çok belirgin olarak renk söyleyebilirim; fosforlu ve neon renkler bu yılın modası. Ama ben çok fazla takılmıyorum buna. Hele vintage ve ikinci el giyinmeyi, karıştırmayı çok seven biri olduğum için sezonun modası bana hitap da edebilir; bambaşka mesela 60'lardan bir elbiseyle de çıkabilirim. Çok kafama göre ve nasıl hissetiğime göre giyiniyorum. Ama bu yıl çok renk var. Yazın zaten normaldir renk olması da bu seferki daha fosforlu. Bir de birbiriyle miks etmek de sezonun yeni trendi diyebiliriz.
* Geçenlerde bir röportajınızda Kanye West'in bir lafından yola çıkarak "Ben Rönesans kadınıyım" demişsiniz. Açabilir misiniz?
Galiba o açıklamanın sahibi Pharrell'di (Amerikalı rapçi ve moda tasarımcısı). Sanırım Art Basel'de karşılaşmıştık.
Sevdiğim ve gerçekten kendimi adadığım iki alan var. Biri moda editörlüğü; bu iş üzerinde 12 yıldır çalışıyorum. Diğeri de oyunculuk. Yani oyunculukta da yaptığım işlerde çok iyi ekiplerle çalıştım, çok iyi tepkiler aldım. TV programı zaten hep yapıyorum. Ya moda yapıyorum, şu anda güzellik yarışması sunuyorum. Hep televizyonla bir bağım var ama oyunculuk olarak da aileden de gelme olsun, içimden de gelme olsun, bir eğilimim var.
Yani artık çağımızda insanlar çok fonsiyoneller çok fazla şey yapıyorlar. Ve global dünyada artık tek bir şeyle kendinizi ifade etmek durumunda değilsiniz. Yani onda da, bunda da iyi olabilirsiniz. İkisini birden yapabilirsiniz. Hatta ikisini harmanlayıp birleştirebilirsiniz. Benim de hayatta yaptığım şey o. O zaman özgün bir şey oluyor. O zaman bir tek ben yapmış oluyorum. Benlik bir şey oluyor. İkisi birbirini besliyor. 'Rönesans kadını' benim için o demekti, yani her şeye açık, algıları açık, her şeyden beslenebilen, kafasında birkaç şeye birden konsantre olabilen.
* ODTÜ Psikoloji mezunusunuz. Ankara’ya okul için mi gittiniz?
Ful Ankaralı'yım.
* 'Ful Ankaralı'ysanız, Ankara’yı seviyorsunuzdur herhalde.
Şu andaki halinden memnun değilim. İş için çok az gidiyorum artık. Ailem de buraya geldi. Şehrin görüntüsü, havası artık hoşuma gitmiyor. Zamanımızda çok daha havalıydı. Şimdi Anadolu kasabasına dönmüş.
Bu diyalog, “Bebek” ve “Oh yeah” ifadeleri
dışında yüzde 100 yaşanmıştır; oh yeah!..* Neden psikolojiyi seçtiniz?Annem tiyatrocu olduğu için, oyunculuğu seçmem bekleniyordu. Ama ben üniversiteden sonra bakarız diyordum. Ortaokulda da böyle bir karar vermiştim. O zaman bale yapıyordum. Konservatuar sınavlarına girilecekti. Ama konservatuvar yarı zamanlı filan uymuyordu. Ben de arkadaşlarımla okula gidecegim demiştim. Annemin yaşadığı zorlukları görüp ve bir tepki gösterip zaten üniversite odaklanmıştım. Benim dönemimde işletme gibi bölümler çok popülerdi. Ama ben istemiyordum. Daha enteresan, beni hayata hazırlayacak bir branş seçtim.
* Türk modelleri nasıl buluyorsunuz?Türkiye'den artık top model çıkmıyor. Çünkü ufalan sektör bir garip oldu. Popüler meslek dizi oyunculuğu. Mankenlik popülaritesini yitirdi. Bu bir dönem meselesi.
* Türk kadınlarını, erkeklerini nasıl görüyorsunuz? Güzel miyiz?Çok güzel değiliz galiba. Ama belki İtalyanlar da güzel değil. Biraz benziyoruz birbirimize. Acaba onlar daha bir stiller mi? Fark oradan doğuyor. Erkekleri, kadınları daha bir stil. Gerçi bizde de büyük şehirlerde çok bakımlı insanlar var. Yabancılar bile kadınların bu kadar bakımlı olmasına şaşırıyor. Stil teşvik edilmeli. Kesinlikle insanlar cesaretlendirilmeli. Bunca sene hepimiz baskı altında kaldık. "O olmaz", "Bu olmaz", "O öyle giyilmez" diye yıllarca baskı altında tutulduk. Teşvik gerekiyor. O zaman insanların önü açılacak; değişik stiller görebileceğiz.
* Dışarıda iş yapan Türk tasarımcılar hakkında ne düşünüyorsunuz. Hakan Yıldırım hakkında The Independet'ta bir yazı okumuştum "Nereden çıktı bu adam?" mealinde sert ifadeler vardı.Hakan Yıldırım bence çok başarılı. Independent'taki yazı dışında da onun hakkında Türkiye'de çok şey söylendi. Türkiye'de gerçekten biraz başarılı olundu mu genelde insanlar eleştirmeye meyilli oluyorlar. Evet, Hakan'ın çıkışı çok ani olduğu için öyle bir tepki oluşmuş olabilir. Oraya (Independent) göre öyle olmuş olabilir. Yoksa senelerdir çizgisiyle çok başarılı ve çok sevdiğimiz bir tasarımcı ve kesinlikle övgüyü hakediyor. Onun haricinde zaten onun gibi bir sıçrayış yapabilen de olamadı. O birden yaptı ve şimşekleri üzerine çekti. Çünkü insanlar da alışık değil, yurt dışı da alışık değil. Çünkü Türkiye'den sürekli bir tasarımcı çıkmıyor. Onlar da "Ne oluyor?" dedi.
* Vintage dükkanını neden kapattı?Dergi, Vogue başlayınca daha da yoğunlaştım. O zayıf halka kaldı. Demek ki o kadar da her şeye yetişemiyor muşum? Kapatma kararını bu yüzden aldım. Ama değerli kıyafetler filan her şey duruyor.
* Güzellik yarışması nasıl gidiyor? Birinci olarak Türkiye'yi temsil edecek kişi 10 hafta duruş, bakış, yürüyüş, genel kültür, spor her türlü eğitimden geçiyor. Hazırlanıyorlar. Normalde bir hafta kampa girerler, sonra iş biter ve giderlerdi. Bu daha hareketli ve heyecanlı bir format.
10 PARMAĞINDA?10 MARiFET
1977'de Ankara’da doğan Ece Sükan, ilk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. Bu yıllarda Kayahan’la ‘Cumartesiden Cumartesiye’ adlı programda olduğu gibi birçok çocuk programında sunuculuk ve ‘Uzun Çoraplı Pipi’, ‘Susam Sokağı’ gibi çizgi filmlere seslendirme yaptı. Devlet Opera Balesi’nde üç yıl bale eğitimi aldı ve burada iki yıl oyunlarda görev yaptı. 1998 yılında ODTÜ Psikoloji bölümünden şeref öğrencisi olarak mezun olan Ece Sükan, aynı yıl 'Best Model of Turkey' üçüncüsü seçildi. 1998'de profesyonel mankenliğe adım attı. 2000'de Marie Claire dergisinde moda editörlüğüne başlayan Ece Sükan birçok dergi ve firmalara moda editörlüğü yapmaya devam ediyor.
CADDE’yi çok beğeniyor!..
* CADDE'yi nasıl buluyorsun?
Çok beğeniyorum.
* Geçenlerde sizi manşet yaptık gördünüz mü?
(Trafik polisinin ehliyetine el koymasıyla)
(Gülüyor) Bu yüzden çok beğeniyorum. O bir haberdi, yapacak bir şey yok.
* O CADDE'yle bir fotoğrafınızı alabilir miyim?
Aaaaaa... (Gülüyor) Hiç gerek yok. Konu dağılır zaten...