Roma’dan ayrılıp, Buenos Aires’e gittim. Sebebi de, nedense hep çatışma içinde olduğum Ay’a doğru gitme fikriydi. Beni son derece duygusal kılan, ayrıca nevrotikleştiren, beni hep talihsizliklere ve yanılsamalara sürükleyen o Ay’a.
Ben uçmaktan korkarım. Çok korkarım. Uçak Roma’dan havalandığında iyiydim aslında, uçma fobimin nihayet yok olduğunu umacak kadar hem de. Dokuz saatlik uçuş boyunca her şey yolunda gitti; uçak hızla Ay’ın yengeç burcunu etkilediği o noktaya yaklaşmaya başlayıncaya kadar. İşte o zaman panikledim. Kazağımı çekiştirerek kafamı örttüm ve nişanlımın kolunu parmaklarımla sıkıca kavrayarak tırnaklarımı geçirdim; son derece kuvvetli ve yoğun bir şekilde ölüm hissine kapılmıştım. Sanki o zamana dek kaçabildiğim bir felaket üstüme çökmüş gibiydi. Yere indiğimiz andan bugüne kadar da sürekli bir endişe ve yoğun tedirginlik içinde yaşıyorum. Nişanlıma tüm bunların suçunun Ay olduğunu söylediğim zaman, yıldızlardaki gerçek kulağa mazeret gibi geliyor.

Haberin Devamı

YIKILMAZ BİR DUVAR ARIYORUM
Buenos Aires çok güzel ve romantik bir şehir, son derece sanatsal ve baştan çıkarıcı; fakat kötü konumdaki bu Ay birçok şeyi mahvediyor. İyi uyuyamıyorum, ellerim ve bacaklarımda akan tuhaf bir dürtüyle sevişiyorum, erkeğimin derin lacivert gözlerine baktığımda ise aklıma gelen kötü düşünceler kafamı karıştırıyor.
Aylardır bu seyahati planlıyorduk. Ayın sonuna kadar buradayız. Fakat eğer bu Ay konumunu bir an önce değiştirmezse mutluluğumuz çok kısa sürecek. Kesin olarak söyleyebilirim ki, hiçbir zaman Ay’ın etkisini bugünlerdeki kadar yoğun hissetmedim ve belki de hiç yaşamadığım bir şey olduğu için, sinirlerimin sağduyu ve hoşgörümün tamamen önüne geçtiği çok az anımı hatırlıyorum. Ağlama isteğim gözyaşlarımı tutma dürtüme baskın çıkıyor ve kendimi ekmek kırıntılarından oluşmuş gibi zayıf hissettiğim için daha sadece birkaç gün önce kendimi nasıl zırhını kuşanmış yenilmez bir savaşçı, yardımsever Ay’ın cesaret verdiği bir Artemis gibi hissettiğimi hatırlamakta zorlanıyorum.
Sırtımı dayayacağım yıkılmaz bir duvar arıyorum veya telaşlı gözlerle etrafa bakarken hırsla gülümsüyorum; aradığımı hiç bulamamaktan korkuyorum ve elimdeki hiçbir şey ihtiyaçlarımı karşılamıyor. Yardım istemek kendi kırılganlığımı kabul etmek demek ve bu şartlarda bunu yapmak gerçekten çok zor.
Şu anda otel odasında Leonard Cohen’in ‘I’m Your Man’ini dinlerken her şey biraz iyiye gidiyor gibi geliyor.
Ateşkes ve barış diliyorum yüksek sesle...