25.01.2020 - 13:09 | Son Güncellenme:
Üç yıldır ‘Şen Makas’la tiyatro sahnesindesiniz. Bu kadar istikrarlı devam etmesini neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle Tiyatrokare’ye bağlıyorum, o çatı altında olmaktan çok mutluyum. Seyircim de beni çok seviyor, bu konuda da tevazu göstermeyeceğim (Gülüyor) ama en önemlisi ekip. Bütün tiyatrocular bilir. Bu iş ekip işidir.
‘Şen Makas’ interaktif bir komedi. Bu izleyiciyi nasıl etkiliyor?
O sayede bizleri de daha ulaşılır buluyorlar. Mesela birini seçip yanıma çağırıyorum, oyunun bir bölümü o şekilde geçiyor ve bu onlar için o kadar değerli ki…
İçeriğinden bahsedelim biraz…
Oyunumuz bir kuaför salonunda geçiyor. Katil zanlıları var, dünya çapında önemli bir piyanist hanım var. O, biri tarafından öldürülüyor ve her oyunda katil farklı kişi oluyor. O katili de seyirci buluyor. O yüzden çok dikkatli izlenmesi gereken bir oyun.
Dört sezondur da ‘Ahududu’ devam ediyor. İkisi birden yorucu olmuyor mu?
Yormuyor çünkü sahnede insana başka bir duygu geliyor. Belimden ameliyatlar geçirdim, malumunuz. Normalde ciddi ağrılarım oluyor ama sahnede zerre kadar ağrı hissetmiyorum.
Genel olarak hayatta sizi ne yorar?
Umutsuzluk… Elbette hayatımızın her dönemi güllük gülistanlık olmuyor ama en kötü anlarda bile umudumu elden bırakmam. 2003’te babacığımı kaybettiğim zaman dünyam başıma yıkılmıştı. Sonra dedim ki “Anneciğim hayatta.” Ona sığındım.
Şimdi nasıl bir dönemdesiniz?
Şu an hayatımı dolduran tek şey işim.
"38 yıl sonra eşimden ayrılıyorum"
Aşk yok mu?
Ben o defteri kapatalı çok oluyor… Hayatıma çok az insan girdi. 66 yaşındayım, iki sevgilim oldu, iki tane de evlilik yaptım. 38 yıllık eşimle de yakında boşanacağız.
Ben sizi bekar zannediyordum…
Çoğu insan da öyle zannediyor. İlk eşim Zafer Ergin’di. Seneler sonra bir Alman’la, Warner Striening ile evlendim. Ama nasıl bir aşk… Mesleğimi, ailemi geride bırakıp Almanya’ya yerleştim. 1982’de evlendik.
Sonra ne oldu?
Bir süre sonra anladım ki aşk her şeye yetmiyormuş. Bunu bana orası öğretti. Dünyanın en kaliteli, en nazik insanlarından biriydi. Ama giderek kendimi yalnız hissetmeye başladım. Ailemi bırakın, buradaki bakkalı, kasabı özlemeye başladım. ‘Sıla hastalığı’ diyorlar buna sanırım. Üstelik yılda altı-yedi kere de gelip gidiyordum, düşünün.
"Bu yaşta sevgiliyi ne yapayım tansiyon ilaçlarını mı vereceğim"
O, bu durumu nasıl karşıladı?
Hissediyordu o da. Hafta sonu bana 'Hadi seni Paris’e götüreyim' derdi. Ben de 'Yok beni Frankfurt Havalimanı’na götür' derdim.
Neden?
Saat 15.00’te Türk Hava Yolları uçağı kalkardı, onu görmek için sırf... Bana 'Can can' derdi. Ben böyle söyleyince 'Ah can canım, sen burada çok mutsuz' diyordu. Daha fazla dayanamadım ve 1987’de döndüm.
Ayrılma kararı için neden bu kadar beklediniz? Başta ilişkiniz devam ediyor muydu?
Evet ilk birkaç yıl devam etti. Sonra tamamen koptuk ister istemez. Gözden ırak olunca gönülden de ırak oluyor. Ama resmi olarak boşanmayı o istemiyordu. Nihayet ortak karara vardık ve resmi olarak da ayrılacağız.
Duygusal bağınız zaten yıllar önce kopmuş. Yeni birini neden istemiyorsunuz hayatınızda?
İşim, ailem, sevenlerim yetiyor bana, istemiyorum. Bir de yani bu yaştan sonra sevgiliyi ne yapayım!
Niye öyle diyorsunuz? Yol arkadaşlığının yaşı olur mu?
Ben sana bir şey diyeyim mi Oya’cığım? Aşk da sevgi de ilişki de bir yaşa kadar güzel. Bir yaştan sonra tavsıyor her şey. Ben şimdi 66 yaşımdayım. Kendi yaşımda bir adamla flört edeceğim de ne olacak!
Neden? Gayet güzel olabilir...
Ay hiç güzel olmaz! O adamın sorunları olacak, beli ağrıyacak, tansiyon ilaçlarını mı vereceğim? Hasta bakıcılığını mı yapacağım? 'Hadi kalk, bir sahile inelim' desem, 'Dur şimdi bacaklarım ağrıyor, oturalım işte evde' diyecek. Nerede kaldı romantizm?
Sizden biraz genç biriyle olabilir belki?
Yok, o olamaz işte. Etrafımda görüyorum o tip aşklar yaşayan kadınlar ama öyle bir ilişki yaşarsam ben kendime ve o ilişkiye saygı duyamam. Kendimden 15 yaş küçük adamla ne paylaşacağım ayol!
"Flört ayıplanacak bir şey değil, herkes istediği hayatı yaşamalı"
Kendinden 20 yaş küçük kadınlarla birlikte olan erkekler var bir de… Sen inanıyor musun onların arasında aşk olduğuna?
Herkes yaşıtıyla flört etmeli. 25 yaşında gencecik bir kadın 60 yaşında bir adamla niye birlikte olur!
Sizce niye?
Yahu niye olacak! Ya parası vardır, ya mevkisi. Daha lüks yaşamak için sırf. Zaten buna çok üzülüyorum. Şimdi herkes lüksün sıkıntısını çekiyor. Marka ayakkabı giymek, marka çanta takabilmek için kocaman adamlarla birlikte oluyorlar. Bırakın bunları ya. Yaşıtınızla flört edin.
Rahmetli Ayşen Gruda '8500 flörtüm oldu benim, bırakın herkes rahat rahat flört etsin' demişti.
Nurlarda yatsın, nevi şahsına münhasır, çok özel bir kadındı. ‘Cennet Mahallesi’nde kısa bir süre onunla çalışma fırsatım olmuştu. Set sırasında da öyle spot cümleler kurardı ki o ince zekasıyla, hepimiz bakar kalırdık.
Siz flörtöz müsünüz? Mesela çapkınlığın sadece erkeklere yakıştırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Neden ayol! Onların hakkı olan her türlü şey bizim de hakkımız tabii. Flörtöz olmak kötü değildir! Misal bir mekana giderseniz, orada anlık, ufak bir flört yaşayabilirsiniz. Bu ayıplanacak bir şey değil. Ayşen haklı tabii. Demokrasiden bahsediyorsak bıraksınlar herkes istediği hayatı yaşasın.
"Yerine ve kişisine göre kibir yaparım"
En beğendiğiniz yanınız ne?
Mesleğim ve iş disiplinim. Bir de anaçlığım... Üç kazanıyorsam ikisini dağıtırım. Kalan biri bana yeter derim. Herkese de bunu tavsiye ederim.
Ne burcusunuz?
Aslan, yükselenim de Aslan.
Kibirli bir yanınız var mıdır?
Yerine göre... Doğada da aslana baktığın zaman çok vakur ve kibirli bir hayvandır. Gerektiğinde, kişisine göre kibir yaparım.
Yeni projeleriniz var mı?
Sevgili Sahrap Soysal ile YouTuber olduk. İkili olarak halk bizim enerjimizi çok seviyor. Eğlenerek çalışıyoruz. Şimdi ‘Dudugiller’ adında bir YouTube kanalı açtık. Bir bölüm yayınlandı. Bakalım devamında neler olacak, göreceğiz.
"Jön eksiğimiz var, Can Yaman'ı beğenmiyorum popüler kültür figürü"
Yeni nesil oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Birçoğu çok başarılı. Ama şunu söylemeden edemeyeceğim. Dizilerde çok iyiler ama orada oyuncuyu yönetmen oynatır. Oyunculuğun er meydanı tiyatrodur. Tiyatroda iyi oynadığını görmediğim oyuncuya da iyi oyuncu demem. Bir de jön eksiğimiz var.
Can Yaman’ı beğeniyor musunuz?
Beğenmiyorum. Can Yaman popüler kültürün yarattığı figürdür. O kadar.
Bir dizi setinde, bir set işçisinin telefon konuşmasına şahit oldum. Üç aydır parasını alamadığını söylüyordu. Bu, setlerde sıklıkla yaşanıyor mu?
Şimdi sevgili Oya’cığım, çok iyi bir soru sordun. Bu konu benim içimde kalmış bir yara. Maalesef evet ve ben bunu üç yıl önce bir röportajımda şu şekilde dile getirdim. “Başrol oyuncuları pastanın dörtte üçünü alıyor, geri kalan yan rollerde oynayan ama çoğu da gayet eğitimli ve iyi oyuncu olan isimlere ve set işçilerine paylaştırılıyor. Burada ciddi bir adaletsizlik var” demiştim. Ama ismini vermek istemediğim bir köşe yazarımız bunu o kadar yanlış yorumlayıp o kadar yanlış bir yazı yazdı ki...
Ne dedi?
'Ey Melek Baykal' üslubunda şunları söyledi:
“Sen yıllarca başrol oynarken başını yastığa rahat koydun mu?” Yahu benim söylediğimin bununla ne alakası var!
Siz tam olarak ne demek istediniz?
Bir kere ben orada çoğu bir diziyle ünlü olmuş ve hak etmediği halde o parayı kazanan oyunculardan bahsediyorum. Diğer yandan kendime gelecek olursak bugün hâlâ sektörün duayeni olan Türker İnanoğlu en büyük şahidimdir. Ben ona her zaman şunu demişimdir: “Rica ediyorum arkadaşlarımızla eşit dağılım yapın.” Ben o pastanın dörtte üçünü alırsam benim karşıma üç kuruşa oyuncu olmayan biri gelecek, ben de oynarken ondan rol bile alamayacağım. Bu işin bir de bu boyutu var. Netice olarak herkesin mutlu olması ve bütçenin adil bir şekilde pay edilmesi gerekiyor. Başrol oyuncularının da buna özellikle dikkat etmeleri gerekiyor.