Mehmet Demirtaş

Mehmet Demirtaş

mehmet.demirtas@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yenilince değil vazgeçince kaybederiz!
İzmir’in çınarları bu sezon kâbusu yaşıyor.
Göztepe, 14 sene sonra yaklaşık 5 sezondur ‘Süper’ denen ligde. Şu 5 yıllık süreç içinde 10’un üzerinde hoca değişimi ve yanlış kadro yapılanmasıyla ikinci kez küme düşme kâbusuyla baş başa...
Kentin bir diğer markası Büyük Altay ise, 18 yıl aradan sonra çıktığı Süper Lig arenasında yine yanlış yönetim kararlarıyla, yıllardır hasret kaldığı stadına kavuşmasına rağmen çıktığı ilk yılda kümede kalma savaşı veriyor.
‘Çocuklarımız Geleceğimiz’ ve ‘İyi Birey, İyi Vatandaş, İyi Futbolcu’ sloganıyla yola çıkan, yetiştirdiği gençlerle hem yarışmacı hem yetiştiricilik kimliğini elinde bulunduran, Türkiye’nin Altınordu’sunda da işler pek yolunda gitmiyor.
6 sezondur Spor Toto 1. Lig’de kenti temsil eden, hep övgüyle bahsettiğimiz, gurur kaynağımız Altınordu da bizleri şaşırtmaya, üzmeye devam ediyor.
Daha alt liglere indiğimiz zaman, en son 1995-1996 sezonunda Süper Lig’de mücadele eden Karşıyaka, TFF 3. Lig’de ilk kez amatörün eşiğine kadar geldi.
Büyük umutlarla başladığı sezonda hayal kırıklığı yaşatan Kaf Kaf, düşme hattına iyice yaklaştı.
Yılan hikâyesine dönen Karşıyaka Stadı da belirsizliğini korumaya devam ediyor.
Bir yanımız yaprak döküyor, bir yanımız bahar bahçe...
TFF 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Bucaspor, bir üst lige çıkabilmek adına Play Off bileti için savaşıyor...
Altyapısından yetişmiş yüzlerce futbolcuyu Türk futboluna armağan etmiş, uzun yıllar 1. Lig’de oynadıktan sonra, önce 2. Lig’e, ardından 3. Lig’e ve tarihinde ilk kez amatöre gerileyen İzmirspor’da ise, bu sezon bir kıpırdanma var. Yeni yönetimiyle muhteşem işlere imza atan Şimşekler, profesyonel liglere geri dönmenin eşiğinde...
Göztepe, Altay, Karşıyaka, Bucaspor, Altınordu, İzmirspor, Menemenspor... Biz, renklerini ve armasını tüm değerlerin önüne koyan, eşsiz bir topluluğuz. Sahada ezeli rakibiz, ama dışarıda kalbimiz İzmir kulüpleri için atar.
Profesyonel liglerin başladığı 1959’da Milli Lig Beyaz Grup’ta Altay ve İzmirspor, Kırmızı Grup’ta da Göztepe ve Karşıyaka’yla temsil edilen bu kent, bir sonraki sezon Altınordu’nun da katılımıyla, 1964-65 sezonuna kadar 5 takımla yer aldı.
“İnsan, düşleri öldüğü gün ölür” demiş Yaşar Kemal.
İzmirli olarak tekrar Süper Lig’de 5-6 takımla temsil edilmeyi hayal ediyoruz. İstanbul takımlarına karşı yapılan hatalar medyada günlerce konuşulurken, İzmir takımları verdiği kişisel tepkilerle kalıyor...
Alt liglerdeki takımlarımıza karşı yapılan hataların esamesi okunmuyor. Spor Toto 1. Lig ve alt ligler hakemler için staj yeri olmuş. Yapılan hatalar yanlarına kâr kalıyor. Herkes hakemlerden şikâyetçi. Ama, kim çok ağlarsa o kazanıyor. Diğerleri kaybediyor...
Bu kentte tüm yaşamı futbolla geçmiş, Milli Takım forması giymiş, futbol adamlarımız ve antrenörlerimiz var.
Ama uzak tutuluyorlar.
İzmir’den kazanmış, kentin kaynaklarını kullanarak zenginleşmiş iş insanları var.
Ama uzak duruyorlar.
Bu kentte yetişmiş, kent insanının onayını ve oylarını alarak seçilmiş siyasetçiler, milletvekilleri ve belediye başkanları var. Ama siyaset ağır basıyor, çözüm için bir araya gelmekten kaçınıyorlar.
Kent futboluna yön veren futbolun paydaşları olan kulüplerin ve antrenörlerin sivil toplum örgütleri var. Ama seslerini duyan, önerilerine kulak veren yok! Taraftar var. Kulüpleri adına üzülen. Kampanyalar düzenleyen... Ama kimse elini taşın altına koymadığı için onların da eli kolu bağlı.
Kısacası, bu kentte her şey var. Ama eksik olan ortak akıl...
Siyaseti, ticareti ve adam kayırmacılığı bir kenara bırakarak, birinin bayrağı kapıp öne düşmesi ve kitleleri ardından sürüklemesi gerekiyor...
Yıllardır süren İzmir kulüplerinin yalnızlığına son verilmeli. Seçim zamanı oy toplamak adına göstermelik gidiyorsunuz ya, şimdi sıra sizlerde. İzmir kulüpleri can çekişiyor. Elinizi taşın altına koyun. Bu kulüplerin şu an paraya değil desteğe, lobiye ihtiyacı var.
Büyük bir kenetlenmeye imza atın. İzmir’i bu sezon küme düşürmeyin. Takım düşmüş, şehir düşmüş. Film bitmiş. ‘The end...’ olmasın.
Bir kıvılcımınız yeter!