CaddeKulvarımda tekim

Kulvarımda tekim

03.07.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Meyra ve Dört Tenör” adlı albümüyle farklı bir kulvar açtığını dile getiren Meyra “Müziğimiz, birçok müzik tarzının bir araya gelmesiyle oluşuyor. Yaptığım işle, kendi parmak izimi bastığımı düşünüyorum” diyor

Kulvarımda tekim

Son albümü “Meyra ve Dört Tenör” ile müzik yolunda çok önemli bir adım daha attı Meyra, çünkü o olmayan bir yolu açmaya, gidilmemiş yoldan gitmeye çalışıyor. “Meyra tarzı” olarak adlandırdığı müziğini yapıyor. İşine olan tutkusu öyle güçlü ki Meyra‘nın, sizi yakalıyor, bambaşka diyarlara götürüyor...
 
İTÜ Devlet Konservatuvarı’ndan sonra, Amerika’da müzik eğitimi aldınız...
Amerika’da, opera-şan bölümünün ve müzikal bölümünün imtihanlarına girdim. İkisini de kazandım. Ama ben opera-şan bölümünü tercih ettim.  

İTÜ + Amerika... Toplam kaç sene yapıyor?
 Ohooo.... Çok sene... Sekiz sene burada, üç sene de orada...

Sizi, Sarah Brightman’a çok benzetiyorlar. Siz de kendinizi benzetiyor musunuz?
Amerika’da yaşarken konserine gittim ve onu ilk defa orada keşfettim. O konserde o kadar etkilendim ki, kendime bir nevi idol seçtim. Sahnedeki duruşuyla, şarkı söyleme şekliyle, repertuvarıyla, şovuyla dört dörtlüktü.

”Meyra ve Dört Tenör” fikri nasıl doğdu? Nasıl gelişti?
Bu albüm, benim için çok önemli iki kişinin varlığıyla oluştu. Biri Samsun Demir, DMC’den. Diğeri de, menajerim Alp Çağrı Günal. İkisinin desteğiyle bu albüm oluştu. Prodüktör olarak Samsun Bey, beni çok iyi anladı, analiz etti. Benim müzikal kimliğimi keşfetti. 

Kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?
Yaptığım işle, kendi parmak izimi bastığımı, farklılığımı gösterdiğimi düşünüyorum. Dolayısıyla da, pop müzik dünyası diye genellersek, bir bakarsak, farklı bir kulvar açtığıma inanıyorum. Dolayısıyla, o kulvarda tekim şu anda. 

Düet yaptığınız kişileri nasıl seçtiniz?
Aslında baştan oturup bir liste yapmadık. Her şey kendiliğinden gelişti. İlk düetimi Ferhat Göçer’le yaptım. Sonra Burak Kut’u da eskiden tanırım. Onun da çok iyi bir klasik batı müziği eğitimi var. Burak da sağ olsun kırmadı, çok da güzel okudu şarkıyı. Cemil Demirbakan’la “Ağladın Ya” yine öyle... “Vincero Perdero”yu da Mario Frangoulis ile yaptık. İşin içine ney enstrümanı da girdi ve bence şarkı böyle çok daha büyüleyici bir şarkı oldu. 

Ben, yaptığınız müziğin tarzını adlandıramadım. Biraz anlatır mısınız nedir sizin yaptığınız müziğin adı?
Biz de müziğimin tarzını tek bir kelimeyle söyleyemiyoruz. Aynı sıkıntıyı, röportajlarından takip ettiğim kadarıyla, Sarah Brightman da yaşıyor. Çünkü müziğimiz, birçok müzik tarzının bir araya gelmesiyle oluşuyor. Senfonik bir tarzı da, pop tarzını da duyuyorsunuz. Ney çalındığı için, o etnik soundu da duyuyorsunuz... Kısaca Meyra tarzı diyelim mi? Dünyada ne diyorlar diye bakarsak, pop opera diyorlar ya da neo-klasik diyorlar.

Albüm, eğitiminiz gibi Doğu-Batı sentezi olmuş. Böyle bir sentez için başka çalışmalarınız var mı?
2010 yılı, İstanbul Kültür Başkenti için bir projem var. Fikir babası, Ali Nur Velidedeoğlu. Mesela “Hatırla Ey Peri” gibi bir İstanbul şarkısını almak, üstüne İtalyanca ya da İspanyolca sözler yazıp bunu senfonik tarzda bir aranje ile sunmak.
Öte yandan benim “Adagio”da yaptığım gibi, klasik bir eseri alıp, Türkçe sözler yazmak ve Türk müziği enstrümanlarıyla aranje edip Batı’yı Doğu’ya çekmek. Şu anda onayını bekliyoruz. 



İlk görüşte aşka inanmam  

Eşiniz Mehmet Ali Ilıcak bir röportajında, “Eve giderken Meyra’ma gidiyorum diye mutlu oluyorum” demiş. Sizinki, ilk görüşte aşk mıydı?
İlk görüşte aşk değil. Zaman içinde oluşan bir sevgiydi ve en sağlamının da bu olduğunu düşünüyorum.  İlk görüşte aşk, ayakların yerden kesilmesi... Bunların çok gelip geçici olduğunu düşünüyorum.  

Eşinizle nasıl tanıştınız?
 Kliplerimi görüp beğeniyormuş. Arkadaşlarına bir bahaneyle bizi tanıştırmalarını, mesela beni röportaja çağırıp sonra da onunla  tanıştırmalarını söylüyormuş. Öyle de oldu. 

Sonra?
Basın danışmanım aracılığıyla bana ulaştı.  Üçüncü dışarı çıkışımızda annesinin evine götürdü.

Kararlıymış desenize...
Üçüncü buluşma, düşünün! Ben tabii çok şaşırdım. Annesinin evine gittiğimizde de herkes oradaydı! Şok yaşamıştım,. Sonra da flört ettik ve Miami’de evlendik.

Neydi sizi ona bağlayan?
Onda gördüğüm şey, babamdaki bazı özelliklerdi. 

Nesi benziyor?
Dürüstlüğü, merhamet duygusu, sosyal ve insancıl olması, güvenilir olması.  Babam öyle biridir ve eşimin de öyle biri olduğunu düşünüyorum. 

Erkekler de eşinde annesinden bir şeyler görüyor. Sizce eşiniz sizinle Nazlı Hanım arasında, ortak ne görmüş olabilir?
İdealist olmamızı (gülüyor). Nazlı annem de, idealist birisi, ben de idealist biriyim. Bazı kişiler bizi fiziksel olarak da benzetiyorlar.