02.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ORKUN BULUT
Geçtiğimiz yıl yine Regnum Antalya’da verdiği konserde tanışma fırsatı bulmuştum Anne Marie’yle. Kısa sohbetimizde Türkiye’yi çok sevdim, “Tatile geleceğim” gibi klişe bulduğum sözler söylemişti. Geçtiğimiz hafta yine aynı sahnede konser veren şarkıcı, öyle böyle değil, senelik izne çıkan İK’cılar gibi bir hafta Antalya’da tatil yaptı. Geçtiğimiz yıl yine Regnum Antalya’da verdiği konserde tanışma fırsatı bulmuştum Anne Marie’yle. Kısa sohbetimizde Türkiye’yi çok sevdim, “Tatile geleceğim” gibi klişe bulduğum sözler söylemişti. Geçtiğimiz hafta yine aynı sahnede konser veren şarkıcı, öyle böyle değil, senelik izne çıkan İK’cılar gibi bir hafta Antalya’da tatil yaptı. Konserini bitirip tüm ekibini ülkesine gönderen Marie, sevgilisiyle resmen şehrin altını üstüne getirdi. Antalyaspor’un başkanı ve aynı zamana otelin sahibi Ali Şafak Öztürk tarafından kendisine hediye edilen Antalyaspor formasıyla önce Aspendos’u sonra da Kaleiçi’ni gezdi. Otelde golf öğrendi, denize girdi ve açık büfede yemek yedi. Klipleri YouTube’da 5 milyar izlenmiş bir yıldızın Z kuşağını nasıl etkilediğini, hayranlarıyla kurduğu iletişimi yakından gözlemlemleme fırsatım oldu. Karete, dans figürlerimin parçası Yine kısa bir kahve buluşmamızda hayranlarının yorumlarını tek tek okuması üzerine sosyal medyayı nasıl incelediğini sorduğumda, “Ben gerçek biriyim. İnsanlar buna özen gösteriyor. Bana dokunmaları ve benim onlara dokunmam harika” gibi bu işi danışmanlarla değil; bire bir yapmanın ne kadar etkili olduğunu bizzat bir starın yanında gözlemledim. Beren Karakaya isimli küçük hayranıyla karetede emri katası denilen hareketi senkronize yapan Marie, “Dokuz yaşımdan beri bu sporu yapıyorum. Küçüklüğümü görür gibi oldum ve çok heyecanlandım. Bu arada karete benim sahnedeki dengem için de çok faydalı. Dans figürlerimin de bir parçası” dedi.Sosyal medyasında baklava görünce paylaştığı mutluluğu sorduğumda, “Kesinlikle baklava en sevdiğim tatlı. Geçtiğimiz yıldan bu yana araştırıyorum. Türk mutfağı tatlı konusunda çok zengin. Ben de tatlıyı yemeyi çok seviyorum. Ama baklavanın yeri bende çok ayrı” dedi.
Bir garip turizm!
Son 10 yılda hayatımıza girdi şu dizi turizmi. Düşünün; kurgu ‘Game of Thrones’un mitolojik Westeros’unun setini bile görmeye milyonlarca insan ziyaret etmişti. Bu yıl ise ‘Çernobil’ dizisiyle başlayan bir garip seyahat planları konuşulur oldu. Bölge eski tip Sovyet kasvetini veren bir yapıda, terk edilmiş; hâlâ da radyasyonu topraklarında barındırıyor. Bu garip turu sosyal medyada guru kafa ismiyle bilinen Burak Kan, tüm detaylarıyla gerçekleştirdi. Diziye gelince; olayın kendisindeki gerçekliği tamamen Sovyetlerin beceriksizliği ve komünizmin kötülüğü üzerine kurgulanmış diyebilirim.
Zonguldak’tan Aztekler’e...
İstanbul’da şöyle bir ‘amigos’ havasına girelim denilince akla ilk gelen marka Rancherro. Kolay değil farklı bir kültürün mutfağını hem de bir dünya markası olmadan 15 yıldır şubeleşecek kadar büyümek... Bu başarı, Zonguldak’tan okumak için 70’li yıllarda Londra’ya giden bir gencin hikayesi. O genç, Rıza Tanyeri’den başkası değil! Londra’da tanıştığı Patricia Gonzalesile birleştirdikleri hayatlarıyla, Aztek kültürünü benimsemiş, aşkına aşk katmış Rıza Bey. Eşinin yaptığı yemekler üzerine kurmaya niyetenmiş Ranchero’yu. Yıllardır giderim ama ilk kez duydum bu hikayeyi. Aslında bizim tanımladığımız Meksika mutfağı, dünyada Amerikalılar’ın sevdiği ‘TexMex’ tarzında. Rıza Bey’in ‘eş’ avantajından daha yerele yatkın, Türk damak tadına göre de yumuşatılmış bir dokunuşu var.