12.09.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Aslında 18 Eylül Pazartesi günü saat 08.45'de yine Kanal D ekranlarında başlayacak olan, sevgili meslektaşım Müge Anlı Akdağ ile birlikte sunduğumuz 'Dobra Dobra' adlı programımız nedeniyle bir yerlere gitmeyecektim. Ama İstanbul'un en popüler restoranı Banlieue 6080'in ortağı Murat Özalp telefon açıp, "Şenay Abla Madonna'nın Amsterdam Arena Stadyumu'ndaki konserine gelir misin? VIP biletimiz var" deyince havalara uçtum. Aslında Madonna, Michael Jackson, Tina Turner, Diana Ross, Celine Dion, Whitney Houston, Paul Anka, Charles Aznavour, Tom Jones gibi pek çok dünya starını Türkiye ya da yurt dışında izeyip sizlere izlenimlerimi aktarmıştım. Naomi, Julia Roberts, Dolce& Gabbana, Robert De Niro, Versace, Jean Paul Belmondo, Catherine Deneuve gibi pek çok dünya starıyla aynı ortamda yemek yemiş bir gazeteci olarak Madonna'nın bu konserinde niye bu kadar heyecanlandığımı anlatayım. İki yıl sahnelerden uzak kalacak dansların kraliçesinin, 'İtiraflar' adlı Amerika ve Avrupa'yı kapsayan ve Amsterdam Arena Stadyumu'nda 52'ncisini verdiği bu konserler dizisi müthiş yankı uyandırmış, ortalık ayağa kalkmıştı. Bir Madonna hayranı olarak Murat'ın yaptığı bu nazik davete atlamamın nedeni buydu. Berlin'de 1.5 günlük bir maceranın ardından Amsterdam'a geçtik. KLM Havayolları ile ve CIP bilete 800 YTL ödeyerek! Çılgınlıktı tabii ama suçlu biz değildik. Berlin'den Amsterdam'a hızlı, birinci sınıf trenle 150 YTL karşılığı, İzi Jet ile de 30-60 YTL'ye uçabiliyorsunuz, aklınızda bulunsun! O nedenle bu tarz bağlantılarınızı sakın ola İstanbul'da bir acentaya yaptırmayın. Neyse Damsquare'de yer alan beş yıldızlı Swissotel'de kaldık. İkinci kazık da burasıydı. Oda fiyatı 500 YTL'ydi. Ama ben 150 YTL bile vermem. Çok üzüldüm. Düşünün Swissotel Amsterdam'da resepsiyonda bir tek kişi çalışıyor. Akşam kapılar kilitleniyor ve odalarda dönecek yer yok. Ha temiz fakat 50-100 YTL verin ve Madonna'nın kaldığı Amstel nehri kenarında Intercontinental Amstel'de kalın. Ya da 100-150 YTL'ye pırıl pırıl oteller var... Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da, ana dil Flemenkçe (Dutch), şehrin yüzde 60'ı Hıristiyan (Katolik ve Protestan), yüzde 3'ü Müslüman. Politik düzeni Monarşi. Devlet Başkanı Kraliçe Beatrix, Başbakan ise Wim Kok. Amsterdam'a gelmek için en iyi zaman ilkbahar yani lale mevsimi (nisan başından mayıs ortasına kadar). Bir de temmuz ve ağustos aylarındaki okulların tatil zamanı. Halkın neredeyse yüzde 80'i bisiklet kullanıyor ulaşım için. Yollar, caddeler çok dar. Rembrandt'ın 'Gece Saati'ni ve Van Gogh'un eserlerini görmeniz şart. Amsterdam için schengen vizesi almak gerekiyor. Unutmadan, Amsterdam Türkiye'den 1 saat geride. Hollanda'da 1.5 milyon, Amsterdam'da 700 bin Türk yaşıyor. Bu kadar 'kültür bilgisi'nden sonra gelelim çılgınlıklara. Otelimiz hazır olmadığı için saat 09.00'da üç kişilik grubumuzla, sevgili Murat, Hillside Fethiye'nin Eğlence müdürü, Cahide'deki şovların da koreografı olan Ahsen ile şehir turuna çıktık. Ahsen'in ilk, Murat ve benim dördüncü gelişimiz. Her türlü alışverişin yapıldığı Warmoesstraat'ın başında iki dev zenci yolumuzu kesip hemen kok (kokain), ecstasy, klark (esrar), marihuanaya ihtiyacımız olup olmadığını sordu. Her türlü uyuşturucu burada legal. Cafelerde, bar ve gece kulüplerinde satılıyor. Rastladığımız Ömer adlı Türk şoför halkın yüzde 65'inin uyuşturucu kullandığını, yüzde 40'ının ise hâlâ kullanmaya devam ettiğini söyledi. Her türlü özgürlüğün had safhada olduğu bir yer burası. Bazı gençlerin cennet diye adlandırdığı yer, cehennem bence. Bırakın lezbiyenlerin, gaylerin evlenmelerini, kedisiyle, köpeğiyle, atıyla evlenmek için kanun çıksın diye meclise öneri verenler varmış! 11-12 yaşlarındaki küçük kız ve erkek çocuklarıyla ilişkiye girenler bir dernek kurmuş. Yani artık çılgınlık değil, iğrençlik diz boyu. Tiksindim. Köşebaşında uyuşturucu tacirleri Otelimiz turistik ve her yere yürüme mesafesindeki Dam meydanında olduğu için taksiye pek ihtiyaç duymadık. Zaten Dam'ın yanı sıra Rembrandt ve gece yaşamının hareketli olduğu Lights olmak üzere üç önemli meydana sahip Amsterdam. Sıkı bir kahvaltı için buranın en hareketli caddelerinden olan Warmoesstraat'taki Baba'ya gittik. Burada haşhaşlı kek, kurabiye, çayın yanı sıra isteğe bağlı her türlü kahvaltı var. Sabahın 09.00'unda baktım bir grup Türk genci minik nargileler içinde kokain çekiyor, kimileri de ot sarıyordu. Çok üzüldüm, içim acıdı. Bize rehberlik yapan bir Türk arkadaşımız, grubun gay kulüplerdeki darkroom denilen karanlık odalarda hemcinsleriyle 20-50 YTL karşılığında ilişkiye girdiğini söyledi. Aslında pek çok Türk genci bu tarz kulüplerde heba olmuş. Baba tıklım tıklımdı. Birileri ot sararken birileri de son zamalarda hayli meşhur olan ve Türkiye'de pek çok zengin ailenin çocuğunun, iş adamının özel olarak getirdikleri magic mushroom'la (sihirli mantar) kahvaltı yapıyordu. Her şey legal. Daha sonra ilginç objelerin yer aldığı, yine aynı sokakta bulunan Magic Vavey'e gittik. Burada plastik kutuların içinde magic mushroomlar (görünüşte bildiğimiz mantarlardan farkı yok) 50-150 YTL'ye satılıyor. Güldüreni, enerji vereni, eğlendireni var. Bir de bunların tohumları var. Tohum bankasında herkes kendi içeceğini yetiştiriyor! Türkiye'den çok kişinin bu bankada mushroom'u varmış. Önemli, trilyoner bir iş adamı ile ünlü bir manken ve işletmeci "Aman ne olacak, mantar işte" deyip yemiş ve hastanelik olmuş. Yine ilginç objelerin yer aldığı aynı cadde üzerindeki MRB'yi de gelmişken gezin. Yolda yine bir Türk gencine rastladık, 'Dobra Dobra'nın hayranı çıktı, sohbet ettik. Birkaç seks tiyatrosu önerdi, yine bu cadde üzerinde. Şöyle birine girip baktık. Sinema, tiyatro gibi insanlar sıra sıra oturuyor. 75 YTL'ye 7 şov izleme hakkın var. İçki servisi de yapılıyor. Canlı canlı porno izliyorsunuz. Üstelik de en sertini. Üç aylar diye fazla takılmadım. Finali benim ve Murat'ın her geldiğinde turlayıp ilginç bulduğumuz Red Light'ta yaptık. Bir kilometre uzunluğundaki caddede içinde bir lavabo, dolap ve yatak olan on metrekarelik odalarda kadınlar bizdeki genelevlerdeki gibi çalışıyorlar. Müthiş güven içindeler. Her odada bulunan bir minik düğme oranın karakoluyla temaslarını sağlıyor. Çok büyük vergi ödüyorlar. Aralarında 50-60 yaşında Tayvanlı kadınların yanı sıra, zenci, İspanyol, İtalyan ve Rus fahişeler de var. Baba, Magic Vavey, Red Lights Madonna konseri için Amsterdam'a gittiğimiz ve 1.5 gün kaldığımız için öyle fazla restoran dolaşamadık. Ama öğle yemeğini yediğimiz Intercontinental Amstel'in içinde yer alan La Rive'e mutlaka gidin. Fransız mutfağı. Olağanüstü ve muhteşem servis elemanları var ama pahalı. İki kişi bir Sezar, bir ızgara balıklı salata, su, kola, çay, kahve ve ortaya bir et için 200 YTL ödedik. Tel: 0031 206 226 060. Yine dünya starlarının kaldığı bir başka otel, L'Europe içindeki Teras'ı görün. Ben yeşil çay, Murat da kırmızı şarap içti. Bir de peynir tabağı, su ve kek istedik, 125 YTL ödedik. Burası Amstel nehri kıyısında olduğu için manzarası müthiş. Tel: 0031 205 311 705. Ayrıca gece kulübü ve restoran olarak daha önce gittiğim Rembrandtplein'deki Rain'i de öneririm, zaten gece uğradık. Tel: 0031 206 267 078. Gece yaşamında bize sevgili Yiğit Feke de eşlik etti. Zaten konserde VIP olmamızda Yiğit'in büyük yardımını gördük. Genç ve başarılı bir bankacı ve on yıldır burada yaşıyor. Bu arada buranın zenginleri ya Kanal Evleri'nde ya da bizim Kemerburgaz, Zekeriyaköy ayarındaki Laren, Baren, Naarden, Bussum gibi yerlerde villa tipi, değerli evlerde yaşıyormuş. Fiyatlar 400 bin dolar ile 1-2 milyon dolar arasında değişiyormuş. Yine gece yaşamının en hareketli ve en nezih olduğu Lights Plean'da konser sonrası saat 04.00'e kadar turladık. İlk durak da birilerinin Türkiye'de Sortie içinde açarken kıyamet kopardığı supperclub oldu. Buraya ilk gelip yazan Türk gazeteci bendim. Beş sene önce 29, Şamdan, Reina, Cahide gibi kaliteliydi. O gece baktım Beyoğlu'ndaki 5'inci sınıf bir restoran ve kulüp gibi olmuş. Madonna'nın After Show'u olduğu söylenilen ve buranın en ünlü gece kulubü Jimmy Voou'ya gittik, parti iptal olmuş. Hemen bitişiğindeki The Zebra&The Zoo'ya takıldık, açmadı. Giriş 16 YTL. Tel: 0031 200 622 368. Buranın meşhur beach clublarının olduğu yerler ise Bloemendaal, Zandvoort. Yemekte La Rive supperclub bitmiş... 30 yıllık meslek yaşamımda gördüğüm en muhteşem konserdi! Öncelikle yaklaşık 50-60 kişilik VIP arasında olmak büyük şanstı. Konser öncesi alındığımız lounch'da siyah, turuncu havyar ve şampanya ikram edildi. Konser salonuna kadın korumalar eşliğinde 10'ar kişilik gruplar halinde götürüldük. 35 bin kişi alan Arena'ya pazar ve pazartesi toplam 75 bin kişi girmiş. Konser biletleri son anda 3-4 milyardan bile gitmiş! Madonna 50 tırla gelmiş. Yanında sahnenin önü, arkası ve sahne olmak üzere 500 kişi çalışıyormuş. Intercontinental Amstel Otel'de o kaldığı sürece restorana rezervasyon bile almadılar. Ama Murat limuzin ve zenci bir şoför kiraladı, biz gittik! Kapıda isminin sonradan Musa ve Tunuslu bir Müslüman olduğunu öğrendiğimiz güvenlik görevlisi bizi önce almak istemedi. Otelin önünde yüzlerce gazeteci ve hayran vardı. Kamera ve fotoğraf makineleri hemen bizi çekmeye başladı. Çünkü otele Madonna'nın grubunun ve daha önceden gelmiş müşterilerin dışında kimseyi almıyorlardı. Biz sanki hiçbir şeyden haberimiz yokmuş gibi davranarak Musa'yı ikna edip otele girdik. Otel rüya gibiydi. Bu arada Madonna'nın uyuşturucu kullandığını pek sanmıyorum. Bir metre önümdeydi ve muhteşem mermer gibi bir cildi ve taş gibi vücudu vardı. Madonna'nın konser sonrası ne yaptığını da öğrendim. Konserdeki ekibiyle birlikte otelin kapalı yüzme havuzunda toplanmış, yüzüp yorgunluk atmışlar! Bizim orada olduğumuz sırada da, kaldığı kral dairesinde Pilates ve yoga hocası ile akşamki konsere hazırlanıyormuş. Madonna'nın vejetaryan ağırlıklı beslendiğini söylediler. Otelde kaldığı süre boyunca da bu böyle olmuş. Daha çok sebze menüleri sipariş edilmiş. Asla çocuklarını ve kocasını konserlere getirmiyormuş. 'İİtiraflar' adlı bu turnede ilk kez sahneye çıkan Hintli'yi 11 sene önce Madonna'nın ekibi Budist Tapınakları içerisinde müzik aleti çalarken, açlıktan ölmek üzereyken bulmuş. Durum Madonna'ya iletilmiş, o da adamın New York'ta sağlığına kavuşmasına yadımcı olmuş. Şimdi sağ kolu olan bu Hintli'nin yeni albümünde iki de şarkısı var. Madonna kitapçıkları 35 Euro, resimleri 15-20 Euro, tişörtleri ise 10 Euro'dan satışa sunuldu. sdudek@posta.com.tr ...ve Madonna