26.02.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
SERCAN KISMET
Pedro Alonso, tüm dünyayı kasıp kavuran ‘La Casa de Papel’ dizisinde Berlin karakteriyle adından söz ettiriyor. Zor birini canlandırdığı söyleyen oyuncu, “Berlin, ilginç enerjisi olan ve tehlikeli biri... Bu tip insanlara hayat boyunca dikkat edilmesi gerekiyor” diyor. Alonso’yla aldığı ödülü, İstanbul’daki kaldığı süreci ve gelecek planlarını konuştuk.
GQ Türkiye dergisi tarafından ‘Yılın Uluslararası Starı’ ödülünü aldınız, neler hissediyorsunuz?
Annem bu ödülü aldığım için çok mutlu... O sevindiği için ben daha da çok mutluyum. Çünkü onu mutlu görünce ben de seviniyorum. Diğer ülkelerden gelen güzel enerjiler beni her gün şaşırtıyor, ama bu dönem özellikle Türkiye’den gelen ödül sevindirdi. Türkiye ve Brezilya gibi kalbinde sıcaklık taşıyan ülkelerden ödüller alıp, en iyisini yapmaya devam etmek istiyorum.
‘La Casa de Papel’in dünya çapında bir fenomen olmasının sırrı ne?
Süpermarketlerde bile iyi satış yapmanın formülünü arayan insanlar var. Bunun özel bir anda insanlarla oluşan uyuşma olduğunu düşünüyorum. Kalple yapılan bir iş ve Latin duyguları da araya eklenince ortaya mükemmel bir karışım çıktı. Netflix elleriyle hepimize inanılmaz bir kapı açtı. Bu benim için üzerinde yürümeye başlayacağım ama bilmediğim bir alandı. Daha da başka sürprizler gelecek.
Berlin gibi tipler gerçek hayatta var mı sizce?
Bir gün Meksika’dan İspanya’ya dönerken tanıştığım kişiden ilham aldım. Çok hassas, zeki ve gelenekleri yıkabilecek biriydi... Berlin, ilginç enerjisi olan ve tehlikeli birisi... Bu tip insanlara hayat boyunca dikkat edilmesi gerekiyor.
Rolünüze nasıl hazırlanıyorsunuz, karaktere nasıl giriyorsunuz?
Teklif geldiği sırada Meksika’daydım. Berlin’i dediğim gibi karşılaştığım insanda gördüm. İnsanların böyle bir karakteri görmesi mümkün değil. Berlin’i canlandırmak ve onun duygusuna girmek çok zor bir şeydi... Berlin tehlikeli birisi ve yapabilecekleri çok ilginç.
Türkiye’deki dizilerin yayın süresi her bölüm 160 dakika, böylesi bir projeye dahil olma konusunda nasıl hissedersiniz?
Bu İspanya’da da konuşulan bir konu... Şu anda tüm dünyada dizi süreleri biraz daha azaltılıyor. İspanya’da da süreler düşüyor. O yüzden böyle bir konuyu konuşmaya alışkınım ama bölümlerin uzunluğunun nasıl olacağı hakkında kesin bir bilgim yok. Çünkü şimdi insanlar bir gün boyunca oturup, tek bir diziyi seyrediyorlar. Bu süreci 90’lı yıllarda kitap okuduğum döneme benzetiyorum. Bir romanın içine giriyorsun ve kendi zamanına sahipsin. Kurguyla olan ilişki değişiyor ve bütün dünyada farklılık gösteriyor. Dizideki bölümlere zaman ayırmak insanların elinde...
Türkiye’yi nasıl buldunuz?
Burada da bir Akdeniz kültürü var. Kendimi Türkler’e yakın hissettim. Bu ülkede hatıra ve kültür patlaması bulunuyor. Hem özgün hem de elektrik aldım. Attığım her adımda hayranlık duydum. Burada bulunmak hediye gibi bir şeydi, mümkün olduğunca daha fazla gelmeye çalışacağım.
İspanya’da Türkiye’yi nasıl anlatacaksınız?
Bu deneyim hakkında çok fazla şey söylemem gerekiyor. Türkiye’deki insanlar Asyalı, Avrupalı, kuzey ve güneyden değiller. Her şeyin ortasındalar ve çok farklı kültürden insanlar bulunuyor.
Çok kültürlü olan ülkeleri önemsiyorum ve hoşuma gidiyor. Türkiye anıları her yıl yeniden şekillenen çocuk gibi...
‘Yeni kültürler
tanımak güzel’
Çalışmadığınız zamanlarda tatillerinizi nerede geçiriyorsunuz?
Şu anda büyük bir projede yer aldığım için sıklıkla seyahat ediyorum ve bunu seviyorum. Yeni kültürler ve insanlar tanımak, değişik sesler duymak güzel.
Gelecek için planlarınız neler? Belli bir yaştan sonra oyunculuğu bırakmayı düşünüyor musunuz?
Daniel Day-Lewis gibi olmak istiyorum.