26.07.2013 - 19:24 | Son Güncellenme:
Anlamlı bir konser bu, hem benim için hem de tüm müzik ve futbolseverler için. İnönü Stadyumu’na veda konseri her şeyden önce, sonrasında kişisel müzik evrenime bir çentik daha atılması demek. Bu gözler, bugüne kadar pek çok babayı, grubu izledi; izlerken kendinden geçti. Mark Knopfler, Eric Clapton, Jethro Tull (Ian Anderson) ve Metallica (ilk ve son konserlerinde iki kez) ilk aklıma gelenler. Deep Purple’ı da, Led Zeppelin’i de canlı izlemek isterdim. Artık mümkün değil.
Halka kapandı
Son halkaysa Iron Maiden’dı. Daha önceki İstanbul ziyaretlerini kaçırmıştım, nedenini hatırlamıyorum şimdi. Heavy metale farklı bir yön verip pek çok müzisyeni peşlerinden sürükleyen İngiliz grubu İstanbul’da, kanlı canlı seyretmek bir hayalin gerçek olması, halkanın kapanması demek benim için.
70’lerin ortasında bana göre tüm zamanların en büyük basçısı Steve Harris tarafından 1975 Noel’in de
Londra’nın doğusunda kurulan Iron Maiden, bir konser için kuyruklarda sabahladığımız, içine girebilmek için
10 dakika uğraştığımız pantolonlarımızla, deri ceketlerimizle, tepeden tırnağa siyahlar içinde, uzun saçlarımızı gururla savura savura dolaştığımız günlere dönmek demek. Ne saç kaldı, ne dar pantolonlar, ne deri ceketler... Siyahlar baki ama; bu müzikten aldığım, aldığımız keyif de...
Iron Maiden demek Steve Harris demek
Iron Maiden öncelikle Steve Harris ve ‘Wasted Years’ demek benim için. Pek çokları için de öyle muhtemelen. Turnelerinin Kuzey Amerika set list’inde görünüyor ‘Kaybolan Yıllar’. ‘The Number Of The Beast’den ‘Phantom Of The Opera’ya olmazsa olmaz ‘Run To The Hills’den ‘Seventh Son Of A Seventh Son’a, ‘Fear Of The Dark’tan ‘The Evil That Men Do’ya uzun bir liste söz konusu.
Hep bildiklerini okudular
Iron Maiden, çıkış döneminde heavy metalin rağbet görmemesi, kendilerini şöhret ve şöhretin getirdiği yaşam tarzından uzak tutmaları ve popüler kültüre karşı tutumlarına rağmen heavy metali yepyeni bir forma sokmayı başardı. Yeni dalga İngiliz heavy metali tanımını müzik dünyasına kazandıran grup, 1982’de yayınladıkları üçüncü stüdyo albümleri -ki vokalinde Bruce Dickinson’ın yer aldığı ilk çalışmalarıdır- ‘The Number of The Beast’le şeytanın bacağını kırmıştı. 80’li yıllarda altın çağlarını yaşadılar. Thin Lizzy, Jehtro Tull, UFO, Deep Purple, Led Zeppelin, Uriah Heep ve Wishbone Ash gibi grupların izinden giden Iron Maiden, 80’lerde 7 stüdyo albümü, 7 de turne yaptı. 1999’dan beri altı kişiyle yollarına devam ediyorlar. Vokalde Bruce Dickinson, bas gitarda Steve Harris, davulda Nicko McBrain ve gitarda Adrian Smith, Dave Murray ve Janick Gers’le yıllara meydan okuyorlar.
33 yılda 15 albüm 2 binden fazla konser
İlk albümlerini çıkarmalarının üzerinden tam 33 yıl geçmiş. 33 yıla
15 stüdyo albümü, 100 milyona yaklaşan satış rakamı, 60’a yakın ülkede
2 binin üzerinde konser, turneler
(dünyanın en çok turlayan grubu onlar), DVD’ler sığdırmayı başardılar. Nereye gitseler onları adım adım takip eden milyonlarca hayranı da cabası.
Hâlâ aynı tutkuyla çalıp söylüyorlar
Yaşları kemala erdi ermesine ama içlerindeki rock ateşi hiç küllenmmedi. Hâlâ aynı tonda, aynı tutkuyla çalıp söylüyorlar. Bize de takip etmek, coşkuyla izlemek kalıyor.
Metallica’dan Megadeth’e, Slayer’dan Anthrax’a onlarca grubu etkileyen babalar, Vodafone İstanbul Calling kapsamında, Pozitif Live organizasyonuyla bu akşam İnönü Stadyumu’nda sahne alacak. Ön grupları turne boyunca onları yalnız bırakmayan Anthrax ve Voodoo 6. Kapılar 16.00’dan itibaren açılıyor, bekleriz efendim.