Hepimiz Çin mutfağını seviyoruz ama aslında sevdiğimiz, gerçek Çin yemekleri değil... O tatların bizim damak tadımıza uyarlanmış halleri...
William Shakespeare’in yazdığı ‘Kral Lear’ oyunu memleketimizde sahnelense nasıl olur? “Tragedya zor iş Kalust’cuğum, televizyonda dizi seyretmek varken götürtme şimdi tiyatroya miyatroya” diyenleri duyar gibiyim! Haklısınız, pek rağbet görmez... Uğraştırmayalım sizi “Çin yemeğiyle” falan...
Shakespeare’in tragedya usulü ‘Kral Lear’ Çin yemeğini, Yiğit Sertdemir Türk damak tadına bir uyarlamış; olmuş size Sertdemir’in grotesk usulü ‘Soytarım Lear’ı...
‘Soytarım Lear’ı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde seyrettim. ‘Kral Lear’ın yaşadıkları, soytarısının gözünden anlatılmış ‘Soytarım Lear’da. Kostümünden dekoruna, müziklerinden ekibine, ışığından makyajına kadar ayakta alkışlıyorum.
Berkay Ateş, Okan Yalabık, Sezin Akbaşoğulları, Tomris İncer, Umut Kurt ve Yiğit Sertdemir’in oynadığı oyunda, ekranlardan tanıdığınız Demet Evgar da var.
Türkiye’de, bu kadar emek verilen tiyatro oyunu yapılmıyor. Mutlaka seyredin!
BÜYÜK VEFASIZLAR!
Refik Erduran’ın kaleme aldığı, Ferdi Merter Fosforoğlu’nun yönettiği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destek verdiği, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın provasından sahnesine kadar elinden gelen yardımı yaptığı ‘Büyük Jüstinyen’ tiyatro oyunu galasındaydım.
Devlet Tiyatrosu Cevahir Salon neredeyse tamamen doluydu. Doluydu da; o her ıvır zıvır davete giden yarı ünlüler, yarı köşe yazarları yoktu gecede. Tabii özçekim yapacak, sosyal medyada paylaşacak, haber olacak bir malzeme yoksa ne gerek var koskoca Ferdi Merter ve Refik Özduran’ı yazmaya; boş iş!
‘Büyük Jüstinyen’ 580’li yılların Konstantinapolis’inin yıkımına neden olan büyük aşk hikayesini anlatıyor. Kanun değiştiren, isyan bastıran, bir ülkeyi kurtarıp yeniden inşa eden bir aşkın hikayesi...
İsyan bastırıldıktan sonra Ayasofya yeniden inşa ediliyor ve deniyor ki:
“İmparator Jüstinyen, Ayasofya Kilisesi’ni yaptırırken kubbesini taşıyan sütunlara aşkı Teodora’nın isminin baş harflerini işletmiştir.”
Oyunda bir de küçük rolüyle devleşen Süreyya Sönmez var. Sönmez’i ilk kez ‘Direklerarası Seyircileri’ ödül töreninin açılış tiradını oynarken seyretmiştim. Tiyatro sahnesinde saniyeler içinde hem kahkahalar atabilen hem de gözlerinden yaşlar süzülebilen kızı merak ediyorsanız; ‘Büyük Jüstinyen’deki 24 yaşında, 1.55’lik boyuyla, kızıl saçlı kızı dikkatli seyredin!
AFRİKALI ÜNLÜ
Hemen hemen her gün, bir gazete ya da dergide köşe yazıyorum.
Kiminden 3 kişi geri dönüyor, kiminden 333... Derseniz ki diğer köşe yazarlarında durum nasıl? Sosyal medyanız yani dijital markanız ne kadar güçlüyse durum o kadar iç açıcı... Şu da bir gerçek ki, radyonun yazılı basın kadar etki gücü yok. Bazı radyocular hariç tabii!
Birkaç hafta önce Kral FM’den Afrikalı Ali’yle marka etkileşimi yaptık. 1 dakika boyunca radyo programında benden bahsetti Ali; ben de otomobilin içinde Ali’yi dinlerken video çektim.
Ali’nin ve benim tüm sosyal medya mecralarımızda paylaştık videoyu.
Aradan onlarca gün geçmesine rağmen hâlâ o radyo programının ve videonun etkisi sürüyor.
Afrikalı Ali’nin başarısının sırrı sadece sosyal medya ve radyodan ulaştığı kitle değil. 7/24 koşturuyor
Ali ve üretiyor. Televizyon programlarına konuk oluyor, sinema filmlerinde oynuyor.
Yarın gösterime girecek ‘Kod Adı: K.O.Z.’da, Afrikalı Ali’yi seyrederken şaşıracaksınız.
Bu arada ‘Kod Adı: K.O.Z.’ gayet başarılı olmuş. Kaçırmayın.