Bildiğiniz üzere, Show TV’nin meşhur ‘Bu Tarz Benim’ programı TV8’e transfer oldu. Son birkaç gündür sosyal medyadaki paylaşımlarda ‘Hakiki Bu Tarz Benim’, ‘Öz Hakiki Bu Tarz Benim’, ‘Benim Tarzım Senin Tarzını Döver’ gibi paylaşımlar var...
Ben kimsenin avukatı ya da tarafı değilim ama şöyle bir tahminim var: Sosyal medya üzerinden; İvana Sert, Kemal Doğulu ve Nur Yerlitaş’ın ‘Bu Tarz Benim’iyle, Cemil İpekçi, Umut Eker ve Sibel Arna’nın ‘Bu Tarz Benim’i üzerinden bir reyting tahmini yaparsam; Show TV’nin alacağı reyting, transfer olan programının sadece yüzde 41.3’ü olacak.
Show TV bir de yeni ‘Bu Tarz Benim’i, TV8’dekiyle aynı gün ve saate koyarsa (ki hiç zannetmiyorum) o zaman programın reytingi daha da düşecek. Oynatıp göreceğiz...
SEZONUN ‘KAFESİ’
‘Tiyatro Ak’la Kara’nın, ‘Kuş Kafesi’ tiyatro oyununu galada izledim... Daha doğrusu kahkaha seslerinden izlemeye çalıştım... Cem Yılmaz’ın ‘stand-up’larından alışık olduğumuz iki saat boyunca gülen kitle, bu sefer de ‘Kuş Kafesi’ne gelmişti sanki...
Oyunda ‘George’ ve ‘Albin’; 50’li yaşlarda, gay sevgili iki amca ve birlikte ‘Kuş Kafesi’ adlı travesti kulübünü işletiyorlar. Evin hizmetçisinden, kulüp çalışanlarına kadar herkes gay tabii... ‘George’ teyzenin, pardon amcanın oğlu bir gün muhafazakâr bir ailenin kızıyla evleneceği haberiyle eve geliyor ve o andan itibaren bütün gay karakterlere ‘taş fırın erkeği’ rolü biçiliyor...
Pamuk şekerden bol acılı Adana kebap yapmak nasıl olursa, karakter geçişleri de öyle... Gül gül öldüm vallahi... Şiddetle tavsiye olunur ‘Kuş Kafesi’... Detaylı bilgiyi www.tiyatroaklakara.com’dan alabilirsiniz.
‘BELEŞÇİ GURME’ NEDİR?
İzzet Çapa köşesinde “Gazetecilik mesleğinin itibarını kimler düşürüyor?” başlıklı bir yazı yazmış... Yaklaşık iki yıldır ‘gurme’ yazarım, bir Allah’ın kulu da çıkıp diyemez ki, “Kalust’u davet ettim. Geldi, bedava yedi içti, köşesine yazdı!”
Hatta dostlarımın tiyatro oyunlarını kaleme aldığımda bile, ısrarlara rağmen biletimi satın almışımdır (galalara davetli olduğum zamanlar haricinde). Varsa aksini söyleyen, hodri meydan!
Şimdi İzzet haklı, ben de haklıyım da sektörün durumu ve maaşlar malum... Benim ve sevgili İzzet gibi ‘sonradan’ gazeteci olanların ‘tuzu kuru’... Ya bu meslekten geçinenler?
Doğrusu, şöyle olsun... Memleketimizde konuk etme kültürü olsun ama konuk edenler bilsin ki, gelen köşe yazarı dilediğini özgürce yazacak.
Köşe yazarı bilsin ki; taraf tuttu mu, bu işi ticarete döktü mü, yazdığı gazete, dergi ya da internet sitesi onun canına okuyacak...
Düzelir mi bu gidişat? Benim memurum, köşe yazarım, şuyum, buyum ‘işini bilir’ anlayışıyla büyüyen bir toplumun bireyi olarak cevap veriyorum: Zor dostum zor!
KAN YAĞMURU
Cenk Çalışır, Esen Kitap’tan çıkan ‘Kan Yağmuru’ kitabını imzalayıp yollamış... Yazarı tanımam, sosyal medyadan da ulaşamadım ama kalemine sağlık; pek de güzel yazmış.
Merakımdan birkaç AVM’deki kitapçıya sordum ‘Kan Yağmuru’nu, stoklarda yoktu. Aşağıda yazacaklarımın kitapla ve yayıneviyle ilgisi yok. Yeni kitap yazacaklar okusun, kalemlerine küpe olsun...
Memleketimizde yazarın pek bir kıymeti yok. “Kitap yazarım, zengin olurum” diye umutları olanların ‘birazcık’ gerçekçi davranmalarını rica ediyorum. Yayınevlerini seçerken hassas davransınlar, ‘üç kuruş’ fazla para kazanacaklar diye adı duyulmamış yayın evlerinin kapılarını çalmasınlar. Sonra bazı bankaların yüksek faiz oranlarına kanıp, ellerindeki avuçlarındakilerden de olanların duygularını yaşamasınlar.