Cadde‘Kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyoruz’

‘Kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyoruz’

05.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Sezin Akbaşoğulları ve Ahmet Rıfat Şungar, Tatbikat Sahnesi’nin yeni oyunu ‘Blink’ için provalara devam ediyor. Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği oyun, yalnız hayatların buluştuğu sıra dışı bir aşk hikayesini konu ediniyor

‘Kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyoruz’

- ‘Blink’ iki yalnız ve asosyal insanın, Sophie ile Jonah’ın hikayesini anlatıyor. Nasıl bir kadın ve adam bunlar?

Haberin Devamı

Sezin Akbaşoğulları:

Oyunda isim kullanmıyoruz, kadın ve erkek olarak seyircinin karşısına çıkacaklar. Kadın, şehir insanına daha yakın bir karakter. Hayatta ilişki kurduğu tek kişi babası, onunla yaşıyor, arkadaşı yok. IT’ci ama görünürlük eksikliği nedeniyle işinden kovulu- yor. Annesi iki yaşındayken terk etmiş, babası da pankreas kanserinden ölünce iyice yalnızlığa gömülüyor. Babasıyla aynı binada altlı üstlü otururken, daha sonra alt katı kiraya veriyor.

Ahmet Rıfat Şungar:Alt katı kiralayan erkekse kasabadaki bir çiftlikte, babasının cemaatiyle komün hayatı yaşayarak büyümüş. Kendi cemaatindeki bir kadına göre daha çok insanla diyalog kursa da o da etkin bir karakter değil. İçine kapanık, toplum içinde görünmez olanlardan. Annesini kaybettikten sonra çiftliği bırakıp kadının alt katına taşınıyor. Sonra da aralarında tuhaf, acıklı bir aşk hikayesi başlıyor.

Haberin Devamı

- Yalnızlıktan doğan sanal bir aşk diyebilir miyiz buna?

S.A.: Evet, sanal aşk diyebiliriz. Altlı üstlü oturduklarını kadın biliyor ama erkek bilmiyor. İkisi de can sıkıntısından ölmek üzereler... Hayatları boyunca kimse onlara dokunmamış, onlar da kimseye dokunmamış. Kadın, erkeğe kendini izlettirmek için bir bebek izleme cihazı gönderiyor. Erkek izlemeyi seven biri, dürbün gibi kullandığı fotoğraf makinesiyle kurduğu özel bir ilişki var. Kadın daha önce birinin ona bakması duygusunu hiç yaşamamış. İlk defa kendini teşhir etmek onu hayata bağlıyor.

A.R.Ş.:Erkekse o kadar kapalı ve bağnaz bir yerden geliyor ki, ekranın içinden bir kadın çıkması onda tuhaf bir tutkuya ve yaşama sevincine yol açıyor. Aralarında birbirlerini tanıyarak oluşan bir sevgi yok, birbirlerine hissettirdikleri şeye tutunuyorlar. Çok yalnızlar, durumları vahim.

- Gerçek hayatta attığı her adımı sosyal medyada paylaşanlar var. Neye bağlıyorsunuz bunu?

S.A.: Hayatın içinde kalabalıklaştıkça yalnız- laşıyoruz aslında. Sosyal ilişkiler çok zayıfladı. Herkes televizyonla başlayan, bilgisayar ve akıllı telefonlarla devam eden oyuncaklara kapıldı.

Haberin Devamı

A.R.Ş.: Son yılların en büyük hastalığı iletişimsizlik. İletişebildiğimizi zannederken tamamen kopma noktasına geldik. Bir sürü kavramın içi boşaldı. Eskiden neyin iyi, neyin kötü olduğu belliydi. Şimdi iyilikten, mutluluktan ve sevmekten bahsedince yadırganıyorsun, Pollyanna’cılıkla suçlanıyorsun. Kızın adı kötüye çıktı, oysa kötü bir şey yapmıyordu. Sevmek ve mutlu olmak bu kadar sıkıntılı şeyler değil.

- Ülkede fark yaratanlardan çok, fark edilenler konuşuluyor. Mesela ‘ünlü oyuncu’ denilen pek çok kişinin ünü tamam da oyunculuğu nerede?

A.R.Ş.: Mesleğin tanımı yok. ‘Ünlülük’ diye bir meslek var ama oyunculuk yok sanki. Instagram’ın da ünlüsü var, hiçbir iş yapmıyor ve sadece orada ünlü diye dünyanın parasını kazanabiliyor.

- ‘Oldum’ havasına girenler de var.

S.A.: ‘Görünür olduk, iş bitti’ durumu var. Bu, kafanın nasıl çalıştığıyla ilgili. Amacın fark edilmekse fark yaratamazsın.

Ahmet Rıfat Şungar: ‘Erdal çok iyi bir hayal kurucu’

- İkiniz de farklı projelerde Erdal Beşikçioğlu’yla birlikte rol aldınız. Yönetmen olarak kendisiyle çalışmak nasıl?

Haberin Devamı

S.A.: Şahane. Oyuncu olarak nefis bir partner olduğunu zaten biliyordum, aynı zamanda çok iyi bir oyuncu koçu ve yönetmen olduğunu anladım. Sahnede bize hep doğru açarlar veriyor, bunu yaparken içimizden çıkanı da baskılamıyor. Beraber üretmenin tadını çıkarıyoruz.

A.R.Ş.: Erdal çok iyi bir hayal kurucu, bizim düşünmediklerimiz onun aklına geliyor. Az önce görünürlük isteğinden bahsettik ya; Erdal bize işin görünür olması için çalışma yolunu açtı. Kendisi görünmez gibi ama yaptığı işler o kadar görünür ki... İletişime çok açık ve bizi çok rahatlatıyor.

- Oyundaki kadın ve erkeğin sevgiye değil, birbirlerine hissettirdikleri şeye tutunduklarını söylediniz. Günümüz aşkları için de geçerli değil mi bu durum? Anlık birbirine iyi gelişlerin, çoğu zaman da geldiği gibi gidişlerin adını aşk koyuyoruz çoğumuz...

S.A.: Kesinlikle. Aşk besleyip büyüttüğün, emek verdiğin, olgunlaştırdığın bir şeydir ama biz küçük heyecan çarpmalarının peşine takılıyoruz. Hayal ettiğimiz şeye aşık oluyoruz. Sonra da onun gerçek olmadığını görüp hayal kırıklığı yaşıyoruz. Acı çekmekten korkanlar büyük aşklar yaşayamıyorlar.