20.07.2012 - 18:53 | Son Güncellenme:
SENEM AYDINsenem.aydin@milliyet.com.tr
Herkesin kendine göre bir Kaan Sezyum tanımı var! Bu röportajdaysa, onun pek bilinmeyen bir tarafına rastlayacaksınız. Sezyum İstanbul trafiğinden, bitmeyen inşaatlardan şikayet ediyor; senaryosunu yazdığı ve rol aldığı dizisi ‘Küçük Hesaplar’ı başka yapımlara benzetenlere yanıt veriyor.
‘Küçük Hesaplar’ın hem senaryo ekibindesiniz hem de oynuyorsunuz. Dizide rol alma süreci nasıl gelişti?
Açıkçası benim herhangi bir rolü oynayacağımı hiçbirimiz düşünmemiştik. Senaryoda kurgu karakterler vardı. Sonra bir noktada, “Kaan bunu sen oynasana” dedi ekip. Ben de oynamak durumunda kaldım. Mimiksiz bir insan olarak, herhangi bir karakteri oynamaya çalışmak bile beni yeterince geriyor. Zaten ezberim hiç yok, bir telefon numarasını bile aklımda tutamazken bir de yeteneğim olmayan oyunculuk işine atlayınca işler iyice zorlaşıyor benim için.
Repliklerle başınız dertte o halde... Nasıl bir formül buldunuz kendinize?
Kendime uzun sahneler yazmamaya özen gösteriyorum ama torpil yok. Duruma göre doğaçlama ya da sufleli mufleli gidiyoruz. İnşallah kimseyi mahcup etmem.
Senaryo ekibi nasıl? Nasıl bir ortamda yazıyorsunuz?
Senaryo ekibi üç kişiden oluşuyor. Deniz, Nazlı ve ben. Deniz Alnıtemiz’le yıllardır Dinamo FM’de ‘Sevginin Gücü’ adında radyo programı yapıyorduk, sonrasında haftada üç gün internet üzerinden kaydettiğimiz muhabbetleri yayınlamaya başladık (mixcloud.com/sevginingucu). Nazlı da çok başarılı bir senarist. Çok kibar ve sakin bir insan. Senaryoyu evde, salonda ya da bahçede, nerede olursak orada yazıyoruz. Öncelikli amacımız, o bölümdeki hikayenin bölüm sonunda bir araya gelmesi ve birbirine bağlanarak çözülmesi. Keşke ‘Seinfeld’ ya da ‘Louie’ gibi diziler yapabilsek. Belki bir noktada o da mümkün olur.
“Kıvanç Tatlıtuğ’a gülmek için Kuzey-Güney izledim”
Türkiye’deki dizi sektörüyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bu konuda hiçbir bilgim yok açıkçası. Çok eskiden dalgasına ‘Aliye’ izliyordum, sonra ‘Muhteşem Yüzyıl’daki hallerle tavırlarla dalga geçmek için baktım bir süre. Sonra da 1-2 bölüm Kıvanç Tatlıtuğ’a gülmek için ‘Kuzey-Güney’ izledim. Yerli dizilerle alakam yok. Ama gördüğüm ve duyduğum kadarıyla, özellikle ‘Leyla ile Mecnun’, birçok insana yeni bakış açısı verdi. Şimdi Star TV’de ‘İşler Güçler’ var mesela, onu iki bölüm izledim.
‘Küçük Hesaplar’, seyircinin dikkatini çekmeyi başardı mı sizce?
Hedef kitlemiz gençler. Seyirci diziyi ya çok seviyor, ya da hiçbir şey anlamıyor. Bu çok şaşırtıcı değil; çünkü bugüne kadar Türkiye’de dizi izlemiş bir insanın ‘Küçük Hesaplar’daki birçok şeye aşina olmasını bekleyemeyiz. Amacımız, yeni ve taze bir şeyler yapmak. Bir yandan da tutuculuğumuz ya da tabularımız nedeniyle yapamadığımız ya da işleyemediğimiz o kadar çok konu var ki, inşallah bunları da alıştıra alıştıra izleyiciye vereceğiz. Sonuçta yeni bir bakış açısı sunmaya çalışıyoruz, umarız başarılı olur.
Dizininin sosyal medyadaki, sözlüklerdeki yansımaları nasıl?
Diziyi başka yerli ve yabancı dizilere benzetenler oldu. “Bunun kötü bir kopyası gibi olmuş” diyenler, birkaç bölüm sonra neye benzetecek açıkçası biz de merak ediyoruz. Diziyi yazarken hiçbir zaman ‘How I Met Your Mother’ ya da ‘Coupling’ gibi olalım istemedik. Öte yandan da, bir şeye benzetilmek güzel. Hiçbir şeye de benzemeyebilirdi.
“İstanbul, dev bir şantiye”
Kariyerinizdeki gelişmelerden memnun musunuz? Bu dizinin size ne kattığını düşünüyorsunuz?
Çalışmayı sevmeyen biri olarak bu dizi güzel bir deneyim oluyor. Keyfimiz yerinde. Sonuçta yazı yazmayı da sevdiğim için dizi güzel bir deneyim. Tabii ev Kadıköy’de, set de İkitelli’de olunca yaz günlerim İstanbul trafiğini bu hale getiren devlet büyüklerimize saydırmakla geçiyor ama olsun.
Kadıköy’de yaşamanın en güzel yanı ne? Şehrin karmaşasına rağmen oranın bir sakinliği var...
‘Karmaşa’dan kastettiğiniz şey, kalitesiz yerleşim, gürültü ve inşaat tozuysa, bu Kadıköy’de de var. İstanbul’un hiçbir yerinde inşaattan kaçış yok. Başbakan bile Dolmabahçe’ye yerleşti ama ofisinin yanında inşaat var. Hangi ülkenin başbakanı işine inşaatın içinden geçerek gider ki? Yani yönetimsel vizyonumuz da ortada... Kadıköy’de yaşamanın tek güzel yanı, gençlerin çok olması ve deniz kıyısının zenginlere kaptırılmamış olması.
İstanbul’un gündeminde pek çok proje var. Bu projelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümü ibretle izliyorum. Umarım 2023’de TOKİ Boğaz’ı da komple beton doldurur da rahat ederiz.
Epey dertlisiniz bu konuda anlaşılan...
İstanbul, kirliliğiyle, trafiğiyle, pahalılığıyla, bitmeyen inşaatlarıyla, azalan yeşil alanlarıyla; iğrenç bir şehir haline geldi. İstanbul derken neresini kastediyoruz mesela? Bebek sahili de İstanbul, Hadımköy de, Yenibosna da, Gaziosmanpaşa da... Nüfusu 17 milyona yaklaşan dev bir şantiye olarak görüyorum İstanbul’u. Elle tutulur hiçbir yanı yok. Tarihi MÖ 8000’li yıllara dayanan bir şehrin bu kadar kötü durumda olması, korunamaması utanç verici. Geçen aylarda Beyoğlu Belediye Başkanı’na Twitter üzerinden sitem ettik. “Başkan, İstiklal Caddesi’nde önümüze bakmadan yürüyemiyoruz, her kaldırım kırık, yamuk yumuk” dedik. Başkan da kibar bir insan, ilgi gösterdi, bizi ciddiye alıp cevap verdi ama verdiği cevap “Ortadan tramvay geçiyor, o yüzden taşlar çatlıyor” oldu. Yani yurt dışı görmemiş olsak yiyeceğiz bu cevabı ama maalesef...
“Rock albümümüz yolda”
Dizide dışında şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Kitap ve albüm çalışmalarım var. Penguen’de yaptığım başbakan fotoşoplarından oluşan bir kartpostal çıkarmaya çalışıyorum iki yıldır; onu tamamlamam lazım. Adı da hazır: ‘Bambaşbakan’... Bir de müzik grubum Kök’le (soundcloud.com/kksesler) hazırladığımız bir albüm var. Geçen ay davul kayıtlarını bitirdik. Beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri de o. Çünkü dünyada eşi benzeri olmayan iki güzel arkadaşım Kerem Tüzün (Kurban) ve Cem Ömeroğlu’yla (Nekropsi) birlikte acayip şeyler yapıyoruz. Çok eğlenceli bir progresif Türkçe rock albümümüz yolda. Bir de bisiklete biniyorum ama bu bir şey yapmak sayılır mı bilemiyorum? Bir yandan da açıktan reklamcılığa devam ediyorum. Hah Diablo 3’te de güç bela 60’ıncı seviyeye geldim.