Cadde'İşimizi ünlü olmak için yapmadık'

'İşimizi ünlü olmak için yapmadık'

02.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Yıllardır ekranda olan Ece Üner ile Deniz Bayramoğlu, “Hiçbir zaman işimizi ünlü olmak için yapmadık” diyor

İşimizi ünlü olmak için yapmadık

SERCAN KISMET - Ece Üner ile Deniz Bayramoğlu, ekranın sevilen ikilisi... Mesleğinin zirvesinde olan çiftle, Ramazan Bayramı vesilesiyle buluştuk. Bu mesleği ünlü olmak için yapmadıklarını söyleyen ikiliden Üner, “Meşhur olma halini mesele etmedim. Meşhur olmak geçici bir şey” dedi. Üner ve Bayramoğlu’yla, mesleklerini, evliliklerini, aile hayatlarını ve Ramazan Bayramı’nı konuştuk.

Haberin Devamı

- Mesleğinizde iki popüler insansınız. Ev hayatınız nasıl?

Deniz Bayramoğlu: Ev hayatıyla işin pek bir ilgisi olmuyor. Tanınmıyor ya da başka iş kollarında olsaydık, evde yine aynı eğlenceler ve kavgalar değişmezdi. Aynı meslekten olmamız bize tabii ki yardımcı oluyor.
Ece Üner: Rolleri nasıl belirlediğinize bağlı. Biz birbirimizi iki ekran yüzü olarak tanımadık. İki iyi arkadaş ve meslektaş olarak tanıştık ve birbirimizi öyle sevdik. Her meseleyi çok rahat konuşabildiğimiz iki dosttuk. Aynı işi yapan iki insan değil; iki arkadaş olarak döndük eve. Bunu öne çıkarınca, aramızda bir rekabet olmadı.

- Bir dönem ana haber bülteninde birbirinize rakip oldunuz. Aranızda reyting üzerine espriler oluyor muydu?

Haberin Devamı

D.B.: Tabii ki yaptık. İlk günler, ‘Kim geçecek?’ diye takılıyorduk. Eğlenceli oluyordu. Rekabetin ötesinde Ece bana çok yardımcı oldu. Benden önce başlamıştı ve tecrübesi vardı. Tabii ki Ece geçecekti ve öyle de oldu.
E.Ü.: Her sabah 10.00’da reyting karnesi alındığı için ikimiz de birbirimize itiraf etmiyorduk ama evin farklı köşelerinde kaçıncı olduğumuza bakıyorduk. Deniz’in dediği gibi, bunlar tatlılıkla geçti. Ben hali hazırda onun tadına varmış, her türlü yenilgiyi ve zaferi de yaşamış, senelerimi orada geçirmiştim. Deniz başladığında rekabetten ziyade, ‘Nasıl destek olabilirim?’ diye eleştiren gözle izledim. Biz Deniz’le her şey olduk. İlk önce CNN TÜRK’te birlikte haber sunduk. Daha sonra ana haber bülteninde rakip olduk. Daha sonra Kanal D’de önce ben, sonra hemen arkasında Deniz yayına çıktı. Deniz’le her türlü şeyi deniyoruz, bunların hepsi bir anı...

- Ana haber sunucularının egosu var mıdır?

E.Ü.: Deniz’le bu işi evimize ekmek götürmek için yapıyoruz. Ekranı ekonomik bir kalkınma modeli gibi görmüyoruz. Bu bizim işimiz. Profesyonel şekilde yapıyoruz. Türkiye’de meşhur olma hali hep bir mesele oldu. Her zaman işin mutfağında muhabirler, kameramanlar ve editörler vardı. Ekranda olanlar daha çok işin pastasını yiyorlar. Ekrana kendini göstermek için çıkmak rantçılık gibi geliyor. Orada asıl emek başkalarına ait. Onlara saygı gereği, ‘Malzemeyi nasıl daha iyi sunabilirim?’, buna bakıyorum.
D.B.: Ana haber sunucusunun egolu olması gerekiyor. Ana haber bülteni, ulusal kanalın amiral gemisi. İzleyici sunucudan bir duruş bekliyor. Bir saatlik haberi sunduktan sonra üstünüzü değiştirip, o ekran personasının gerektiği egoyu da yayın sonrası kıyafetle birlikte bırakıyoruz, sonra kendi hayatımızı yaşamaya devam ediyoruz. İkimiz de mesleğin altından başlayıp, en tepeye kadar kendi emeğimizle ve gücümüzle, kurumsal hayatın gerektirdiği bir takım tavizlere girmeden, kendimiz yaptık. Üç gün önce yan yana oturduğum arkadaşımla, ana haber sunmaya başladıktan sonra başka türlü nasıl ilişkiye gireyim? İşin gereği neyse onu yapıyoruz, sonra hayatımıza aynen devam ediyoruz.

Haberin Devamı

- Her gün evlere konuk oluyorsunuz, ünlü olmak nasıl bir his?

E.Ü.: Kendinizi nasıl konumlandırdığınızla alakalı... Ben kendimi o insanların dert ortağı gibi konumlandırmak istedim. O sevgi bana iyi geldi ve güç aldım. Meşhur olma halini mesele etmedim. Bu geçici bir şey. Ekranda olmayın, üç ay sonra unutuluyorsunuz. Onu hayatın merkezine oturtursan, meşhurluk gittiği gün sen de anlamını yitirirsin. Ekranda olduğum sürece ne kadar insanlara dokundum, ne kadar onlarla temas edebildim ve dertlerine derman olabildim, ona baktım.
D.B.: Kazandığımız ekmek parasının yan etkilerinden bir tanesi olarak bakıyorum ünlü olma durumuna... Hiçbir zaman işimizi ünlü olmak için yapmadık. Hatta gazetecilerin ünlü gibi davranmasına ve meslektaşlarımın da bunu içselleştirip, ünlü gibi davranması bana komik geliyor. Biz kamu hizmeti yapıyoruz.

Haberin Devamı

Ece Üner: ‘Linç edildiğimde ağlamıştım’

- Sosyal medyada yapılan yorumlara kafayı takıyor musunuz?

E.Ü.: Deniz sayesinde aydınlanma yaşadım. Eskiden çok kafama takıyordum. Bir gün sizi göklere taşıyorlar, ertesi gün yere atıyorlar. Sonra Deniz, en ağır küfredenlerin profilinde isim ve soy ismi yazmadığını söyledi. Yani o insan kendisine, benim ona verdiğim değeri vermiyor! İnsanları çok sevdiğim için linç edildiğim zamanlar çok ağlamıştım.

Haberin Devamı

İşimizi ünlü olmak için yapmadık

- Ekranda güzellik ve yakışıklılık kavramı önemli mi?

E.Ü.: Bu meseleden çok dertliyim. Güzellik sürekli güncellenen bir kavram haline geldi. Yelpazesi sadece Türkiye’de değil; Dünya’da genişledi. Ana akım kabul görüş güzellik kavramı, yerini farklılıklara bıraktı. Güzellik nedir, önce onun tanımını yapmak lazım. Hiçbir şey söylemiyorsan, sadece konuşuyorsan ve altını anlamla doldurmuyorsan, insanlar güzelliğe ne kadar bakabilir? Dolayısıyla gereksiz yüceltilen ve abartılan bir kavram olarak görüyorum.
D.B.: Toplumda güzel ve yakışıklı sayılmayacak birçok insanın ekranda harikalar yarattığını gördüm. Biraz yapılan işle alakalı... Güzellik ve yakışıklılık çok bir şey ifade etmiyor artık.

Ece Üner: ‘Bayram çocukluğum demek’

- Bayram sizin için ne ifade ediyor?

D.B.: Hangi bayram olursa olsun benim için ‘Çocuk’ demek... Büyük kentlerde, çocukluğumda gördüğüm o bayramları yaşayamıyoruz. Sabah babayla birlikte bayram namazına gidilir, oradan mezarlık ziyareti yapılırdı. Ondan sonra eve gidilip, bayramlaşma gerçekleşir ve daha sonra aile bireyleriyle bir araya gelip, sohbetler yapılırdı. Çocuklar, öğleden sonra eline bir torba alıp, akşama kadar şeker toplardı. Rize’de hayat ve insanlar biraz sert. Bayramda çocuklara sertliğin dozu azaltılırdı. Güneş geçtiğimiz sene ilk defa şeker topladı, onu görmek benim için çok güzeldi.
E.Ü.: Benim için de bayram çocukluğum demek. Şeker toplardık ve şımartılırdık. Bize alınacak ayakkabı ve kıyafetleri merak ederdik. Saçımıza takacağımız tokaya kadar merak ediyorduk. Herkes kendine göre çocuğuna bayramlık alır ya da dikerdi. Büyüklerimizle bir araya gelirdik ve aile genişlerdi. Şimdi maalesef bayramlarda aile daralıyor. Artık bayramlarda, ‘Nereye gidebiliriz?’ diye düşünülüyor.

- Bu bayram ne yapacaksınız?

D.B.: Çalışacağım.
E.Ü.: İstanbul’da olacağız. Aile ziyaretleri yapacağız. Arkadaşları toplar, yemek yeriz. Diğer türlüsü tatil oluyor.

Deniz Bayramoğlu: ‘Aşk iki insanı bir araya getiren büyüdür’

- Evlilik aşkı öldürür mü?

D.B.: Evlilik aşkı öldürmüyor. Bu zaten bir süreç, yaşanıyor ve bitiyor. Evlilik olsa da, olmasa da bitiyor. Aşkın bitmesi demek, ilişkinin kötü bir noktaya gittiği ve değiştiği anlamına gelmiyor. Aşk iki insanı bir araya getiren büyüdür.
E.Ü.: Aşkta zaten hormonlar ve doğa devreye giriyor. Sevgi kısmı zor ve emek gerektiriyor. Devamlılık, arkadaşlık ve dostluk emek gerektirir. Dindiğinde, uçup gidiyor. Bittiğinde ‘İlişkiyi nasıl keyifli halde devam ettiririz?’e baktığınız zaman, orada emek görüyorsun. Aşk o yüzden bir yanılsama... Aşk bitiyor ama emek bitmiyor.

İşimizi ünlü olmak için yapmadık

- Çocuktan sonra hayatınızda neler değişti?

D.B.: Her şey değişti. Artık üç kişi oluyorsunuz.
E.Ü.: Güneş’le birlikte yeni bir Ece doğurdum ve o kadını da sevdim. Çocuk bir devrim. Çocuk bana hayatımın en büyük meydan okuması geldi. Berrak bir beyin olduğu için sorduğu sorularla bana ayna tutuyor. İlişki biçimimiz de yenilendi.

- Kızınızın gazeteci olmasını ister misiniz?

D.B.: İstemem... Ne olmak isterse onu yapsın. Gazeteci olmak isterse, niye olmaması gerektiğini anlatırım. Ama tabii ki, ‘Asla olma’ demem ama yardımcı olmam. Derdim, kendi yolunu çizsin. Bizden de özgürleşerek, kendine dair bir şey kursun.
E.Ü.: Ben de istemem. Çünkü nankör bir meslek. Ruhu ve kalbi incinmesin. Zaten hayat incitecek ama gazetecilikte beş kat daha fazla incinmesin.

- Kızların babacı olduğu söylenir...

D.B.: Daha çok anneci. Güneş ile Ece, özel bir ilişki kurdular.