11.12.2013 - 19:28 | Son Güncellenme:
“Tamam mıyız?” filminde Beste karakterini oynayan Aslı Enver, “Mutlu bir evlilik, yakışıklı bir adam, iyi bir kariyer, güzel, kendinden emin bir kadın... Tüm bunlara rağmen isyan etsem biraz ayıp olmaz mı?” diyor
“Tamam mıyız?” gösterime girdi. Nasıl bir filmle sinema seyircisinin karşısındasınız?
“Tamam mıyız?” kendini eksik hisseden iki insanın birlikte hayata tutunma mücadelesi. Fark etmeden birbirlerini tamir ediyorlar. Ben de bu ikiliden birinin en yakın arkadaşıyım. Hani hayatta aileden bile yakın olduğun bir arkadaş vardır ya öyle bir ilişkimiz var filmde.
Çağan Irmak birçok oyuncu için özel bir yerde duruyor, herkes onunla çalışmayı çok istiyor. Sizde de durum aynı mı? “Çemberimde Gül Oya”, “Mustafa Hakkında Her Şey”... Çağan Irmak izleyerek büyüyen nesildenim ben. Üstelik oyunculuk yapıyorum. O yüzden elbette benim de çok çalışmak istediğim bir yönetmendi. Bu filmde çok zorlayan, çok yönlendirme isteyen bir sahnem olmadı. O yüzden tam tadına varamadım diyebilirim ama çok keyifli ve güzel bir tecrübeydi.
Yönetmen oyuncu için ne kadar önemli?
Çok önemli! Bir yapımın pek çok şeyi önemlidir ama eğer yönetmene güvenmezsen o işe girmeyebilirsin.
Peki, ‘Kayıp’ ile devam edelim o zaman. Biz sizi hep mahallenin, ailenin güzel, sevimli kızı olarak izledik. Nasıl tepkiler geldi Özlem’e, insanlar sevdi mi yeni karakterinizi?
Pek seveceklerini düşünmüyordum ama sevdiler. “Soğuk nevale” kıvamında bir kadın ama bunun sebepleri var ve o sebepleri yavaş yavaş seyirci görebiliyor. Mehmet’le yakınlaşmasından sonra da Özlem’in başka yönlerini de görmeye başladılar.
Birkan’la çok mutluyuz
Evlilik hayatınız nasıl gidiyor?
İyi gidiyor. Evliliğimle ilgili çok konuşmayı istemiyorum ama Birkan’la çok mutluyuz. Birbirimizi mutlu edebilme halimiz çok mutlu ediyor beni... Yani güzeliz ya!
Peki, artık şu soruyu duymaya başlamışsınızdır... Çocuk olacak mı?
Henüz değil. Şu anda evliliğimizin tadını çıkartıyoruz. Birkaç seneye belki...
Evlilik aşkı öldürüyor mu?
Hayır, öldürmedi. Öldüreceğini de düşünmüyorum.
İki oyuncu aynı evde nasıl yaşıyor?
İkimizin seti varken yoğunluktan yaşanamayabiliyor o evde. Şimdi Birkan daha rahat bir dönemde olduğu için evde daha fazla vakit geçirebiliyoruz. Hatta bazen evde hafif hasta muamelesi görüyorum; “Aman sen yorulma ben yaparım” diyor Birkan. Böyle olunca her şey çok keyifli tabii. Halinden anlayan biri var çünkü karşında. O gün ne kadar yorulmuş, ne kadar üşümüş olabileceğini düşünen, anlayan biri...
Oyuncu bir çiftten birbirlerinin öpüşme sahnelerini izlemediklerini duymuştum. Sizde de var mı böyle bir durum? O öpüşme sahnelerinin 60 kişinin ortasında ve set ışıkları arasında çekildiğini biliyorum. Yani duygusal bir paylaşım olmadığını biliyorum... Bu yüzden hep “Aman ne olacak” diye düşünürdüm. Tabii o zaman bir oyuncuyla birlikte değildim.
Sonra ne oldu?
Bir sabah yatağın içinde uzanmış, kanalları geziyorum... Karşımda bir fragman ve Birkan öpüşüyor. Allah’ım o ne sevimsiz bir hismiş anlatamam! Bu elbette bizim aramızda bir kavga sebebi değil ama “görmeyeydim iyiydi” dememek için izlememeyi tercih ediyoruz. Akşam öpüşme sahnesi var, bu akşam evde televizyon izlenmeyecek gibi katı durumlar da söz konusu değil. Sonuçta bu sahneler gerçekten yönetmenin sihri. Ben inanmıyorum ki hiçbir oyuncu o kadar inanarak öpüşme sahnesi çeksin. Her sahneye evet ama öyle bir sahne olduğu zaman biraz çekiniyorsun.
Sık sık isyan eder misiniz?
Çok sık isyan etmem ama çok üşürsem evet! Çok üşüdüğümde o kadar sevimsiz olurum ki...
Mutlu bir evlilik, yakışıklı bir adam, iyi bir kariyer, güzel, kendinden emin bir kadın...
Tüm bunlara rağmen isyan etsem biraz ayıp olmaz mı?
Ayıp olur tabii ama hiçbir kusurunuz yok gibi görünüyor. Öyle mi gerçekten?
Kendi koşullarımın ve şanslarımın farkındayım. Olduğum yere ne kadar çabalayarak geldiğimi de biliyorum. İşim, ilişkim, kendim için çok emek verdim. Ben durdum ve bütün güzel şeyler bir anda benim başıma gelmedi. Başka bir şey okuyordum ve kendimi sette buldum gibi bir durumum da yok.
Oyunculuk okudum, oyuncu olmak istedim ve okuduğum işi yaptığım için çok şanslıyım. Birkan’la da her şey güzel gidiyor. Ve öyle kalsın diye çabalıyoruz. Dışarıdan her şey çok mükemmel görünüyor olabilir. Ama bizim de herkes gibi inişlerimiz, çıkışlarımız olmuyor mu? Oluyor elbette. Evliliği yürütmek için sadece aşk yetmiyor. Gerçekten karşındakini anlamak istemen gerekiyor. Ben gerçekten Birkan’ı anlamak istiyorum ve o bana bir şey söylediği zaman anlamak için dinliyorum. Ondan da aynısını bekliyorum. Olmadığı zaman da huysuzluk yapabiliyorum tabii.
30’LAR KORKUTUYOR
Çok kilo verdiniz evlendikten sonra nasıl oldu bu?
Birkan hiç yağlı yemek yemiyor. Yemek tarzım onunla birlikte değişti. Ev yemeklerinde sadece zeytinyağı kullanıyorum. Akşam öğününü çok hafif atlatmaya çalışıyorum. Tatlı yiyeceksem ya sabah ya da öğlen yiyorum. “Kayıp” dizisinde Özlem’in giyeceği kıyafet profilini öğrendikten sonra 1.5 ay sadece protein, salata ve sebzeyle beslendim. Hiç karbonhidrat yemedim. Hem spor yaptım hem de pilates. Tüm bunları yapınca da kilo verdim işte!
Peki, 30’lu yaşlara merdiven dayamak ne hissettiriyor size?
Hayatımı beş yaşımdan beri falan hatırlıyorum ve çok çabuk geçti her şey. Şimdi bir o kadar daha var 60 olmak için. Yani çok yakın geliyor şu an, anlatabiliyor muyum? Bir bu kadar daha yaşayacağım ve 60 mı olacağım hissi içindeyim aslında. Çok çabuk geçiyor zaman. Ve diyorlar ki 30’dan sonra daha da çabuk geçecek zaman. O yüzden biraz korkuyorum.
Röportaj Elele dergisi aralık sayısında.