İsveç, güzel kadınlar, temiz sokaklar ve SIKINTI

Haberin Devamı

Yurtdışı raporu
İsveç Günlüğü
İsveç, Norveç ve benzeri kuzey Avrupa ülkelerinden bahsettiğimizde biz Türklerin aklına ilk gelenler sarışın güzel kadınları, sosyal refah devleti ve aldıkları yüksek işsizlik maaşlarıdır. Evet, bunların hepsi doğru, ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da detaylara girince işin rengi değişiyor.
Stockholm’ün Ortaçağ’daki masal şehirlerini andıran büyülü güzelliğine rağmen Kuzey Avrupa ülkelerine has o soğuk, gri ve kasvetli gökyüzünün altında yürürken hissettiğim tek şey vardı: SIKINTI. Bunun asıl nedeni her anlamda ortama hakim olan “renksizlikti.”
Stockholm’de - eski şehir dışında- binalar, lokantalar, insanlar, her şey olabildiğince sade çizgilerle donatılmış ve minimalist görünümlü. Caddeler güzel kadınlar ve güzel erkeklerle dolu, birçoğu dizlerine kadar inen düz renk paltolar giymiş, boyunlarına da zarif birer atkı atmışlar. Akdeniz’in yağlı ciltleri, sert kontürleri, bol mimikli yüzleri yok burada. Ancak ister kültür farkı deyin, ister kuzeyin soğukluğu deyin, tüm güzelliğine karşın yüzlerde bir donukluk var işte.

Yeni iklim arayışı
İsveçli çok yakın fotoğrafçı bir arkadaşım var; Stefan Bladh. Beni Stockholm’ün ara sokaklarında bir caz kulübe götürdü. Stefan, oturduğumuz sürece “buradan gitmek istiyorum” dedi de başka bir şey demedi. Neden sonra “buradan” derken kast ettiğinin caz kulübü değil, İsveç olduğunu anladım. Stefan, İsveç’in düzenliliğinden, sorunsuzluğundan, rahatlığından sıkılanlardandı. Kısaca “rahat batanlardandı.” İsveç’te kendisi gibi düşünen ve hisseden çok kişi varmış. Stefan, Kuzey Avrupa’nın renksizliğinden sıkılmış ve kendisine yeni iklimler arayan yüzlerce genç insandan biriydi...


İsveç, güzel kadınlar, temiz sokaklar ve SIKINTI

Kızlara mavi, erkeklere pembe
İsveç’te bir anaokulu: Kız çocukları arabalara biniyor, erkek çocukları bebeklerle oynuyor. Kızlar tramplende zıplıyor, erkekler evcilik oynuyor.
Ne o? Ters mi geldi? İtiraf etmeliyim, kültürel şifrelerimiz bilinç altımıza öyle bir işlenmiş ki bu manzarayı ilk gördüğümde bana bile ters geldi. Sonradan aslında ne kadar “düz” bir iş yaptıklarını anladım. Olay şu: Anaokullarındaki pedagoglar bir gün boyunca kendilerini kameraya kaydedip seyretmişler, o zaman kızlara ve erkeklere çok farklı davrandıklarını görmüşler.
Örneğin kızlara “git üzerini giyin” derken erkekleri kendileri giydirdiklerini, kızları sürekli evcilik, erkekleri de top oynamaya yönlendirdiklerini görmüşler. Ve bunu değiştirmeye karar vermişler. 2004 yılından bu yana 28 anaokulunda “cinsiyet eşitliği” eğitimi uygulanmaya başlamış. Artık kızlarla erkekler aynı oyunları oynuyor. Eğitim bununla da bitmiyor: Çocuklara yönelik hikaye kitaplarında bizim asla göremeyeceğimiz karakterler var: Çocuklara eşcinselliğin “normal”liğini anlatabilmek için çizilmiş iki babalı çocuklar, iki anneli kızlar, vs..Kısaca İsveç’te cinsiyet eşitliği eğitimi, “her cinsi” kapsıyor.

Yurtiçi raporu
“Yassah hemşehrim!”
“Zengin aile çocuğu avcısı” Adnan Hoca beğenmez, kapattırır, resmi makamlar beğenmez, yasaklar, mahkemeler beğenmez, erişimi engeller. Bir dönem hastane kapılarındaki hasta bakıcıların jargonlarında simgelenen “yassah hemşerim” trendi internette geri döndü! Youtube’du, Dawkins’in sitesiydi, vs. derken son bir yıldır Türkiye’de yasaklanan onlarca internet sitesine Blogspot ve Google video da eklendi. Geçen hafta Penguen dergisi kapağına taşımıştı, “internet komple yasaklandı” diye. Bence de internetin komple yasaklanması lazım. Bu internet, google falan hep dış mihrakların işi zaten! “Ne giriyorsun bu siteye kardeşim, yassah, bilmiyor musun!” diye sallandırıcaksın bir-ikisini Taksim’de bak bir daha yapıyorlar mı! Oh, birden rahatladım yaa...

Tırışka trend
Evlerde “misafir terliği” hegemonyasına son verilsin, toplumun yakasını yıllardır bırakmayan misafir terliği trendi bitsin, ev halkı da
misafir terliği giyebilsin!