Yaz bir geldi, pir geldi. Çöl sıcakları bir yandan, bayram trafiği diğer yandan, sezona hızlı giriş yaptık. Öyle ya da böyle bayram tatili turizmcilere ilaç gibi geldi. Kalabalıklar tatil için sahil şeridine aktı. Nicelik mi nitelik mi kısmı şüpheli ama son birkaç yıldır olduğu gibi turizm sezonu yine bayram tatiliyle açıldı. Ülkemin ahval ve şeraiti dalgalı olunca, yabancı turistin ipiyle kuyuya inmek zorlaştı. Dolayısıyla, iş yine başa, yani
yerli turiste düştü.
Bohem görünümlü lüks köyümüz
Biz de o furyaya katıldık. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak, bayram kalabalığına karışmayı göze alıp, sosyetik köyümüz Alaçatı’ya geldik. 10 yıla yakındır gözde olan Alaçatı bu yazı da hareketli karşıladı. İlk kalabalıklar nisandaki ot festivalinde Alaçatı, sokaklarına aktı. “Ot festivalinde buraya gelinmez” diyen kim varsa bu yıl da Alaçatı’ya geldi.
Kimi otobüslerle geldi, yeldeğirmenlerinin olduğu yerden kendini köye doğru akışa bıraktı. Kimi zaten müdavimiydi, izdihama söylense de baharı Alaçatı’da karşılamayı tercih etti.
19 Mayıs tatili, bir diğer ısınma turu oldu. Normale göre serin geçen mayıs havası yüzünden beklenen ilgiyi görmese de, sezona hazırlanan yeni mekanlar için ilk kez görücüye çıkma zamanıydı.
Ve sonunda yaz geldi. Bayram telaşı geride kalırken, Alaçatı köyünde bu yazın gerçek resmi ortaya çıkmaya başladı. Bana düşen de, bu fotoğraftan ilk kareleri sizlerle paylaşmak oldu.
İşte, öne çıkanlar;
Alaçatı’da 20 yıl önce, merkez caminin etrafında kurulu, Çınaraltı Kahvesi ve cumartesi günleri kurulan pazarıyla mazbut köy hayatı çoktan geride kaldı. Köyün yeni tarifi; Bohem görünümlü lüks hayat oldu.
Hâl böyleyken, sayısı artan butik oteller, restoranlar ve barlarla birlikte gece hayatı
daha geç saatlere taşındı.
Gece yarısından sonra başlayan müzik yasağı ise uygulamada bir türlü doğru düzgün işlemedi. Müzik yasağı için birlik olan sivil toplumun gücü, ancak bu işi kuralına uygun yapmaya çalışan mekanların canını acıttı. Yerli yersiz yapılan şikayetler, yasağı sulandırırken, arkası kalın işletmeler, bütün köyü inletecek türden müzik yapmaktan geri durmadı.
Peki ya denize gitmek istesek, tam da bu noktada mevzu derinleşir. Ama özet geçmek
gerekirse, Alaçatı sörf bölgesinde ve Çeşme civarındaki özel plajlar, büyük yatırımlarla hizmete açıldı. Kapı giriş ücreti, yiyecek ve içecek fiyatları da eklenince sağlam bir bütçe ayırmak elzem hale geldi.
Ilıca ve Deliklikoy gibi az sayıdaki halk plajını değerlendirmek için ise arabanızın arkasında portatif sandalye, içecek stoklayacağınız buzluk, bir de şemsiyeyi hazır bulundurmanız gerekiyor.
Yani buralarda tatil yapmak öyle kolay değil. Ama büyük şehrin ağır yükünden sonra, Ege’de olmak, ılık rüzgarın getirdiği taze kekik kokusunu teneffüs etmek ve sokaklarda avare dolaşmak, illa ki bize iyi geliyor.