Mahsun Kırmızıgül’ün yeni filmi ‘Vezir Parmağı’ hafta ortasında vizyona girdi. Bu, Kırmızıgül’ün 10 yılda çektiği beşinci film. O, “Bu filmim farklı” dese de hatta ilk bakışta diğerlerinden ayrılıyor gibi görünse de Kırmızıgül filmlerinin değişmeyen özellikleri var;
-Mahsun Kırmızıgül sinemayı kendini anlatmak için vesile kılıyor. Hep bir meselesi ve mesaj kaygısı var.
- Söylemek istediklerini, altını çizerek açıktan söylemeyi tercih ediyor.
- Filmlerini bir kesim çok severken, bir kesim de tümüyle reddediyor.
- Hikayeleri doğup büyüdüğü topraklardan çıkıyor. Yarattığı karakterlerdeyse Anadolu’nun farklı kültürlerinden besleniyor.
- Seyircinin gözpınarlarında birkaç damla yaşı olmazsa olmaz kabul ediyor. Komediye göz kırparken bile aslında acıyı bal eylemek istiyor.
- Filmlerinin alameti farikası olan görsel zenginliği ve müzikleri için her zaman büyük bir titizlikle çalışıyor.
- Oyuncu kadrosu konusunda imkansızı başarıyor. Her seferinde Türkiye’nin çok değerli isimlerini ve geniş kadroları bir araya getirmeyi başarıyor. Emektar oyunculara gösterdiği vefa alkışı hak ediyor.
- Dokunduğu meseleler, tam da güncelin ortasına denk geliyor.
- Daha fragmanı yayınlanır yayınlanmaz tepkileri üzerine toplayan ‘Vezir Parmağı’nda da yüzyıllardır bu topraklarda süregelen din tacirliğine gönderme yapıyor. Masum insanların inançlarını suistimal ederek menfaat sağlayanların ipliğini pazara çıkarıyor.
- Bir yandan da, Türk sinemasında ‘Yedi Kocalı Hürmüz’, ‘Tosun Paşa’ ve ‘Şalvar Davası’ gibi kült olmuş filmlerin lezzetini yakalamak istiyor.
Sözün özü; aslolan sinemaysa, bunun ötesi lafügüzaf kalıyor.
BUNUN ADI YALNIZLIK
Hamdi Koç’la ‘Yalnız Kaldınız Peyami Bey’ adlı son romanını konuştuk. Sohbetin bütünlüğü için “Neden Peyami Safa?” sorusunu sormadan geçemedim. Öncesinde verdiği röportajlardaki cevapların ötesinde, kendi deyimiyle, bu kez “Bir itiraf”ta bulundu. Aslında, yıllar önce Safa’nın ‘Yalnızız’ isimli eserini okuduğu andan itibaren aklına düşmüş bu romanının kurgusu. Onun metafizik ve psişik mevzulara olan düşkünlüğü esin kaynağı olmuş; yeni romanında fantastik bir dünyanın ince sınırlarında dolaşmaya öyle karar vermiş. Çıkış noktası ise yine mutlak yalnızlık olmuş. O kadar ki; canlı olmak yerine ölü olmayı istemiş. Böylesi bir boyuta geçince, zaman zaman cennet veya cehennem kavramlarının etrafında dolaşıyor gibi hissetmek onu tedirgin etmiş. Belki de bu yüzden son romanı yedi yıl gibi uzun bir süreyi almış, yazarını diğer yazdıklarından çok daha fazla zorlamış. Hatta ‘Yalnız Kaldınız Peyami Bey’in yazım süreci devam ederken bir süreliğine nispeten neşeli hikayeye dönüp, 2013 yılında ‘Çıplak ve Yalnız’ı yayımlamış.
Nihayetinde, Koç’un kendi adına en farklı yolculuğunu yaşadığı bu yeni romanı, okuru için de sıra dışı bir deneyim olmayı hak etmiş.